Deizm tartışması neyi gizliyor?
Ey gençler siz de bizim gibi incir çekirdeğini doldurmayacak meselelerde din kardeşlerinizi üzünüz; ama dünyanın gidişatını zinhar televizyondan izleyiniz. İzlerken de portakal soyup yeyiniz, vitamin deposu.

Gençler dediğimiz 18-25 yaş arası nüfus bu mevzulara hazır doğuyor işte. Siyasi çapraşıklığımız bizim on yıllardır yaşadığımız bir şey; adam onu veri olarak alıyor. Genç adam bize bakıp az gitmişler uz gitmişler arpa boyu yol gitmişler diyor. Yapamamışlar. Olmamış bu. Şunu da söyleyeyim, gençler arasında yaşlılar da çok. Şu yaşa gelmişiz; aklın, bilginin, düşünmenin her insanı getireceği açıklıkta bazı şüpheleri, merakları, inanmayışları dile getirince gelenek dedikleri (ama aslında ne olduğunu pek bilmedikleri) bir putu herkesten önce genç insanlar dikiyor karşımıza. Ölülerin yattıkları yerden yaşayanlara şefaat edeceklerine inanmıyorum. Yaşlı gençler bu ifadeyi bir büyüyü bozmuşum gibi büyük bir şaşkınlık ve esefle karşılıyor. Daha ortalama genç fazla kafa yormaz. Çaktırmadan yorar. Bakar meselenin sağına soluna. Kendi gündemine ters düşmeyecek bir itikat bulur kendine. Biraz kadere inanır biraz kendi iradesine.
Ben bu görüntüdeki rahatlığın altında Maturidiyye itikadının topluma derinden işlemiş olmasının etkisini görüyorum. Yapacağımı yaparım, gerisini Allah’a bırakırım diyen bir genç herkes tarafından makul bulunur. İşte Maturidi itikadının altın dengesi. Ben her şeyi yaparım diyen adamı biz sevmeyiz. Burnunun sürttüğünü görmek isteriz. Ama hiçbir şey yapmayan, kader kader deyip duran adama da gıcık oluruz. Ya kaldırsana mabadını deriz. Geriye züppeler, şaşkınlar, hedonistler, travmatikler ve depresifler kalıyor. Böyle insanlar, böyle gençler hep oldu ve hep olacak. Bazıları ana babalarının kurbanı, ki kurban olmayı kendileri seçmiş olmasalar dahi kurbanlıktan kurtulabilirler. Yani dinî eğitimin sıfır, anan baban maddi olarak sahip çıktıkları halde manen sahip çıkamamışlar sana, akranların vampir sürüsü gibi. Ben Batı taklitçisi ailelerin uyumsuz çocuklarında hayat var diye düşünüyorum. Böyle biri Deistim diyorsa bunu hayat belirtisi sayma eğilimindeyim. Tünele aydınlıktan bakınca karanlık görünür çünkü; ama tünelin içinden aydınlığa bakmayı da tercih edebiliriz.
Günahkar insanlarız. Bunu çocuklarımızdan ne kadar gizleyebiliriz? Birçok genç anne babasının günahlarının bedelini öder. Günah değilse kusur; o da değilse çapraşıklık. Kendimizi pazara çıkarmadan gençlik üzerinden alışveriş yapıyoruz. Değil mi anne babamız “Olaylara karışma!” dediği için kendimizi İslamcılığın göbeğinde bulduk? Birçoğumuz ailesinin, iş ve okul çevresinin, devletin gadrine uğradı. Allah’tan başka otoriteye boyun eğmemek için şehit düşenler oldu. Aklını oynatanlar da oldu elbette; kendini rezil edenler de. Çoğumuz kendimizi koruyabilecek bir şey bulabildik. Buna din mi diyeceğiz şimdi? Senin dinin devlet memurluğu veya ticaret mi, siyaset mi, arkadaş toplantıları mı?
Biraz dağınık bir yazı oldu; ama çapraşıklığımızın fotoğrafını çekmeyi denedim. Fotoğraf biraz flu çıktıysa o da yazarın beceriksizliğine verilsin. Ama o flu fotoğrafın gizlediği gerçeği bir ömür yaşadık, yaşıyoruz. Dinimizi kurtaralım derken şahsiyetimizden oluyorduk nerdeyse. Başımıza gelenleri tek yaşayan da biz değiliz. Her ümmet gibi yeni gençlik de ağır bir sınavdan geçiyor. Çocukken ödevlerini yapmaya kendimizi o kadar alıştırmışız ki sırat köprüsünden de sırtımıza alıp geçireceğiz sanki. Yok öyle dünya.