Dinler Tarihi'nin kurucu metni: Şehristani ve Milel ile Nihal'i

Şehristani, doğru ve hakikat mefhumlarını merkeze alan bir perspektiften hareket eder. Ona göre insanlar din ehli (ehlü'd-diyânât) ve heva ehli (ehlü'l hevâ') olmak üzere iki ana bölüme ayrılır.
Felsefe, Kelam, Mezhepler ve Dinler Tarihi sahasında ana kaynaklardan biri sayılır Şehristani'nin el-Milel ve'n-Nihal'i. El-Milel, İslam, Yahudi, Hristiyan, Mecusi, Seneviyye (Maniheizm, Maıdeizm) din ve fırkalarına işaret ederken en-Nihal de Sabii, Felsefi akımlar, Cahiliyye inançları, Hind dinleri ve putperest inançları konu edinir.
Kimilerinin insanları yedi iklime göre kimilerinin dört cihete göre kimilerinin de milletlere göre bir ayrıma tabi tuttuğunu ilk mukaddimesinde belirten Şehristani, bazılarının da dünya insanlarını görüş ve mezheplerine göre tasnif ettiğini belirtir.
Elbette başta Japon dinIeri olmak üzere Şehristani'den hayatından sonra ortaya çıkan Yezidilik, Bahailik, Kadıyanilik gibi inançlara eserde değinilmez, lakin Şehristani'nin tasnifine konu ettiği biçimi göz önünde tutarsak bu inançları da bir yerlere yerleştirmemiz mümkündür. Nedir peki Şehristani'nin tasnifine temel aldığı ilke? Şu: Şehristani, doğru ve hakikat mefhumlarını merkeze alan bir perspektiften hareket eder. Ona göre insanlar din ehli (ehlü'd-diyânât) ve heva ehli (ehlü'l hevâ') olmak üzere iki ana bölüme ayrılır. Şehristâni için bidatçi, doğru bile olsa başkasına itibar etmeyen, ondan istifade yoluna gitmeyen kişiyi temsil eder; gerçek anlamda başkasından istifade eden mütedeyyin ise, sadece doğru olduğunu bildiği, bunu temellendirebildiği için başkasından yararlanan kişiyi temsil eder.
Şehristani'nin Temel İlkesi

Benimsediği bu perspektif Şehristani'nin hemen her zaman düşünmeyi ilk ilke olarak gördüğünü hatırlatır bize. Sözgelimi ona göre mutlak olarak kendi görüşünü ortaya koyup buna göre hareket edenler, filozoflar, Sabiiler ve Brahmanlar gibi nübüvveti inkâr edenlerdir. Bunlar, ilahi emre dayalı ahkâmı ve şeriatı kabul etmeyip salt akla dayalı hükümler vazeden kimselerdir. Yani başkasından yardımı temsil eden nübüvveti inkâr edenlerdir. Şehristani için şer'i hükümleri kabul edenler akli hükümleri de kabul ederler, ama bunun tersini söylemek mümkün değildir. Yani akli hükümleri kabul edenlerin şer'i hükümleri de kabul edeceklerini söylemek doğru olmayabilir. Salt akliliğin hemen her zaman bizi doğruya eriştireceğini söylemek bu bakımdan geçerli bir çıkarım olmaz. Nebevi olanın akli olanı kapsamı içine alması söz konusuyken akli olan nebevi olanı daima içermeyebilir. Bu açıdan ileri sürdüğü herhangi bir görüşü nebevi olana dayandıranların ya da ondan yararlanarak kendi görüşlerini oluşturanların nebevi olanı ihtiva etmesi, dolayısıyla ehli diyanete dahil edilmesi mümkünken, nebevi olandan hiçbir şekilde yararlanmadan görüş ileri sürenlerin ehli hevadan sayılması gerekir.
Beş Mukaddimeli Eser
Eserine beş mukaddime yazan Şehristani ilk mukaddimede dünyadaki tüm insanları hakikat nokta-i nazarından tasnif eder. Kimilerinin insanları yedi iklime göre kimilerinin dört cihete göre kimilerinin de milletlere göre bir ayrıma tabi tuttuğunu ilk mukaddimesinde belirten Şehristani, bazılarının da dünya insanlarını görüş ve mezheplerine göre tasnif ettiğini belirtir. Kendi kitabının da bu görüş üzere yazıldığını belirterek hemen tüm insanların tasnif edilebileceği temel ilkeyi böylece belirler: Kendi görüş ve fikirlerine uyanlar ile nübüvvete uyanlar. İkinci mukaddime İslam fırkalarının sayısına ilişkindir. Dört büyük İslam fırkası olduğunu belirten Şehristani bunları şu şekilde sıralar: Kaderiyye, Sıfatiyye, Hariciyye, Şia. Eserinde bu fırkaların birbiriyle hangi bakımlardan birleştiği ya da kendi içlerinde ne tür sınıflara ayrıldığı detaylı bir şekilde irdeleyen Şehristani İslam fırkalarını ele almada son derece önemli bir ölçüt de geliştirmektedir böylelikle.
Üçüncü mukaddimenin konusunu ise yaratılmış olanlarda oluşan ilk şüphenin açıklanması, bu şüphenin kaynağının kim olduğu ve kimin ortaya çıkardığıdır.
Bu şüphenin kaynağının İblis olduğunu sarahaten vurgulayan Şehristani bu şüphenin kaynağının İblis'in nas karşısında kendi görüşünden başka bir şey kabul etmemesi olduğunu da tasrih eder. İblis'in Allah'ın emrine karşı kendi arzusunu seçmesi, kendisinin yaratıldığı madde olan ateşi, Hz. Adem'in yaratılmış olduğu topraktan üstün görerek kibirlenmesi böylelikle ilk şüphenin kaynağı olarak vurgulanır. Şeytan ile melekler arasındaki tartışmaları da Kitab-ı Mukaddes'teki hâlleriyle ele alarak değerlendiren Şehristani, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Salih, Hz. İbrahim, Hz. Lut, Hz. Şuayb, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed ile mücadele edenlerin hepsinin şüphelerini ortaya çıkarmada şeytanın yolunu takip ettiklerini sarahaten belirtir.
- Dördüncü mukaddime ise üçüncü mukaddimede olduğu gibi İslam milletinde meydana gelen ilk şüphenin açıklanmasına, onun bölümlere nasıl ayrıldığı, kaynağının kim olduğu ve kim tarafından ortaya çıkarıldığının belirlenmesine ayrılır.
Eserini matematiksel bir metotla kaleme aldığını eserin 5. mukaddimesinde belirten Şehristani hesap mertebelerini yedi ile sınırlar ve eserini bu hesap sanatına uygun yazdığını ifade eder. Bu yazım şekli Şehristani'nin ele aldığı konuları sistemli ve düzenli bir biçimde işlemesine imkân tanır, o konuyla ilgili temel kavramları açıklar ve ardından konunun ayrıntıları üzerinde durur. Şehristani ele aldığı her fırkanın görüşünü kendi kaynaklarından naklettiğini ve bu işi yaparken tamamen objektif kaldığını da belirtmektedir. Eserde sadece dinler ve mezhepler tartışılmaz elbette.
Eserinde felsefi akımlara ve çeşitli filozofların düşüncelerine de genişçe yer veren Şehristani onları mümkün mertebe tartışır ve o konuda söylenebilecek olanı kendi kelamcı kimliğiyle ortaya koymaya çalışır. Şehristani'nin çeşitli fırka ve görüş sahiplerinin düşüncelerini tarafsız bir şekilde aktarıp tartışması günümüzdeki dinler tarihi araştırmalarında uygulanan nitelendirici metodu akla getirir. Bu açıdan ilk yazılmış dinler tarihi kitabı olarak niteleyenler bile olmuştur El-Milel ve'n-Nihal'i.
(Milel ve Nihal, Şehristani, Litera, 2008)
Kebikeç
Şehristanî, İbn Sina'yı Nasıl eleştirdi?

Kelamcı ve dinler tarihçisi kimliğiyle ön plana çıkan Şehristani'nin İbn Sina felsefesine yönelttiği eleştiri ele alan Ömer Ali Yıldırım, onun felsefeci boyutunu ortaya çıkarıyor. Şehristani'nin İbn Sinacı felsefeyi felsefileşmiş kelamla aşmaya çalışmasına değine çalışmasında Yıldırım, İslam felsefesi alanında sadece Tehafüt geleneği olmadığını, aynı zamanda başlangıcında Şehristani'nin Musâra'atu'l- Felâsifeadlı eserinin yer aldığı ve Nasireddin Tusi'nin Musâri'u'l-Musâri' adlı eseriyle devam eden başka bir çizginin de bulunduğunu ortaya koyuyor.
(Şehristani'nin İbn Sina Eleştirisi, Ömer Ali Yıldırım, Litera, 2016)
Şehristani'den Filozoflardan Kalan

Şehristani'nin İbn Sina özelinde genel olarak felsefecilere yönelttiği eleştiriler İmam Gazzâlî'nin Tehafüt-el Felasife'si sonrası felsefileşme temayülü gösteren Kelam ile Felsefe arasındaki tartışma ortamının bir başka durağıdır. Şehristani'nin Kitâbu'l-Musâraa adlı çalışmasının özelde İbn Sinâ'ya genelde ise felsefeye yönelik eleştirel yanlarıyla birlikte paradoksal bir şekilde felsefenin temel önermelerinin zihinsel ve toplumsal hafızamıza kazınmasına vesile olduğunu, felsefenin geniş kitlelere ulaşmasını sağladığını vurgulayan Aygün Akyol, Şehristani'nin eserine dönük kapsamlı bir okumaya girişiyor.
(Şehristani'nin Filozoflarla Mücadelesi, Aygün Akyol, Araştırma, 2011)
Şehristanî'nin İzinden Niçin Gitmedik?

İslam dünyasındaki gayrimüslimlerin dinleri hakkındaki incelemeler İbn Nedim, Şehristani ve Biruni tarafından oldukça erken bir dönemde başlatılmış olmasına rağmen, sonraki nesiller tarafından bir gelenek haline dönüştürülemediğini vurgulayan Fuat Aydın, bir kısmı daha önce yayınlanmış bir kısmı ise kitapta yayınlanan makalelerini Şehristani ve Biruni geleneğinin bir devamı olduğunu belirtiyor. Bu makalelerin Türkiye'de cılız olduğunu düşündüğü dinler tarihi alanına bir katkı olarak anlaşılması temel arzusu.
(Dinler Tarihi Yazıları: Biruni ve Şehristani'nin İzinde, Fuat Aydın, Eskiyeni, 2012)
