Dört kitap

"Oz Büyücüsü’nün parayla ve bankacılıkla ne ilgisi vardı?”
"Oz Büyücüsü’nün parayla ve bankacılıkla ne ilgisi vardı?”

“Para ilk olarak nerede ve ne zaman ortaya çıktı? Paradan önce ödeme aracı olarak hangi nesneler kullanılıyordu? Tapınak Şövalyelerinin bankacılık tarihinde nasıl bir önemi oldu? Bankacı aileler Rönesans’ı nasıl etkiledi?"

Para: Deniz kabuğundan sanal paraya

Jack Weatherford

Para: Deniz Kabuğundan Sanal Paraya adlı eseri okurken epey yeni bilgiye keyifle ulaştığım bir kitap oldu.
Para: Deniz Kabuğundan Sanal Paraya adlı eseri okurken epey yeni bilgiye keyifle ulaştığım bir kitap oldu.

Son dönemde farklı alanlarda yayımladığı birçok kitapla okurların dikkatini çeken Maya Kitap’ın, Ocak ayında yayımladığı Jack Weatherford’un çevirisini İnönü Korkmaz’ın yaptığı Para: Deniz Kabuğundan Sanal Paraya adlı eseri okurken epey yeni bilgiye keyifle ulaştığım bir kitap oldu. Amerikalı ünlü yatırımcı Charles R. Schwab’ın hakkında “Zaman içinde paranın anlamının ve kullanılma şeklinin geçirdiği müthiş dönüşümünü merak ediyorsanız okumanız gereken bir kitap.” olarak hakkında söz ettiği bu kitapta kültürel antropolog ve araştırmacı yazar Jack Weatherford, kurgu dışı birçok kitabın en büyük sorunu olduğunu düşündüğüm mot a mot dilden ve üsluptan tamamen uzaklaşarak okuru kendisine çekmeyi başarıyor diyebilirim.

Yazar, bu kitabında parayla olan ilişkimizin tarihsel dönüşümünü inceliyor. Bunu yaparken de okurun zihnini okuma esnasında daha da açık tutmak ve etkin kılmak için daha ilkel çağlarda ödeme aracı olarak kullanılan deniz kabuklarından günümüzde kullandığımız kredi kartlarına kadar paranın biçiminin tarihsel süreçteki değişiminin yanı sıra Timbuktu pazarlarından New York Borsası’na uzanan paranın coğrafi yayılımını yerinde örneklemlerle gözler önüne seriyor. Ayrıca paranın ülkeleri, uluslararası ilişkileri, sosyal, siyasal ve kültürel hayatımızı nasıl derinden etkilediğini ve etkilemeye devam edeceğini de ortaya koymayı ihmal etmiyor.

“Zaman içinde paranın anlamının ve kullanılma şeklinin geçirdiği müthiş dönüşümünü merak ediyorsanız okumanız gereken bir kitap.”


“Para ilk olarak nerede ve ne zaman ortaya çıktı? Paradan önce ödeme aracı olarak hangi nesneler kullanılıyordu? Tapınak Şövalyelerinin bankacılık tarihinde nasıl bir önemi oldu? Bankacı aileler Rönesans’ı nasıl etkiledi? Oz Büyücüsü’nün parayla ve bankacılıkla ne ilgisi vardı?” gibi cevabı da en az soruları kadar ilginç olan tüm bu soruların yanıtını bulabileceğiniz ve paranın insan ilişkilerini nasıl şekillendirdiğini bir kültürel antropoloğun geniş bakış açısıyla ele alan bu kitaba bir şans vermenizi tavsiye ederim.

Vahşi hafiyeler

Roberto Bolaño

Can Yayınları, Bolaño külliyatına çevirisini Peral Bayaz’ın yaptığı Vahşi Hafiyeler kitabıyla devam ediyor.
Can Yayınları, Bolaño külliyatına çevirisini Peral Bayaz’ın yaptığı Vahşi Hafiyeler kitabıyla devam ediyor.

Roberto Bolaño’nun daha önce Lümpen Roman, Uzak Yıldız, Mösyö Pain ve Tılsım adlı kitaplarını yayımlayan Can Yayınları, Bolaño külliyatına çevirisini Peral Bayaz’ın yaptığı Vahşi Hafiyeler kitabıyla devam ediyor. Aynı zamanda Cortázar’ın Seksek adlı romanıyla kıyaslanan bu kitap, Bolaño’ya Latin Amerika’nın Nobel Edebiyat Ödülü olarak kabul edilen Rómulo Gallegos Edebiyat Ödülü’nü de kazandırdı. Vahşi Hafiyeler’i okurken “damardan gerçekçilik” akımının kurucuları olan Arturo Belano ile Ulises Lima’nın uzun yıllar önce Sonora Çölü’nde kayıplara karışmış gizemli şair Cesárea Tinajero’nun izini bulmak için Meksika’dan ayrılışlarına tanık olacaksınız. Kitaptan Belano ile Lima’nın kovalamacaya dönüşen arayışları ve sonraki yirmi yıla yayılan maceraları hem yakın dostları hem de dünyanın dört bir yanında yollarının kesiştiği kişiler aracılığıyla aktarılınca da ortaya bir kuşağın muhteşem öyküsü çıkıyor. Çağdaş Latin Amerika romanının en önemli örneklerinden diyebileceğim Vahşi Hafiyeler, sınırların ve türlerin birbirine karıştığı bir dünyada genç ve şair olmak hakkında, siz okurları büyüleyeceğine ve aklınızdan uzun zamanlar çıkaramayacağınıza inandığım bir kitap.

Altı çarpı iki

Arne Dahl

Altı Çarpı İki de, serinin ilk kitabı gibi uluslararası çok satanlar listelerinde yer alıyor.
Altı Çarpı İki de, serinin ilk kitabı gibi uluslararası çok satanlar listelerinde yer alıyor.

Hem Danimarka Polisiye Yazarları Akademisi Ödülü’nü hem de iki kez Alman Polisiye Yazarları Ödülü’nü alan uluslararası çok satan polisiye romanların İsveçli yazarı, bu iki ödüle birden layık görülen tek İskandinav polisiye yazarı olmasının yanı sıra 2007’de Reader’s Digest’te Avrupa’nın en iyi polisiye yazarı seçilen Dahl’ın kaleme aldığı yeni serisinin ilk kitabı Yedi Eksi Bir, geçen yıl Hep Kitap’tan çıkmış ve okurları tarafından oldukça ilgi görmüştü. Hep Kitap, Ocak ayındaysa, okurların polisiye tutkusunu pekiştiren serinin ikinci kitabı olan Yonca Mete Soy’un İsveççe aslından dilimize çevirdiği Altı Çarpı İki’yi yayımladı.

Altı Çarpı İki de, serinin ilk kitabı gibi uluslararası çok satanlar listelerinde yer alıyor. Dahl, bu kitabıyla Altı Çarpı İki’de okuru çok daha çetin koşulların hâkim olduğu, çok daha karmaşık hesapların döndüğü bir dünyaya götürüyor. Romanda Stockholm Polis Teşkilatı’ndan Komiser Desiré Rosenkvist, öldürülmek üzere olan bir kadından mektup alır ve her şey eski iş ortakları Sam Berger ile Molly Blom’dan yardım istemesiyle başlar.

Korkunç kış şartlarının hüküm sürdüğü bir coğrafyada, acımasız bir seri katilin peşine düşen katile yaklaştıkça işler iyice zorlaşacak ve kendileri av hâline geleceklerdir. Polisiye sever okurların eserleri 20’nin üzerinde dile çevrilen yazarın Türkçeye çevrilmiş romanlarının tümünü her sayfasını heyecanla çevirerek okuyacaklarına eminim.

Müziği boğan gürültü: İdeolojinin kıskacındaki musiki

Güneş Ayas

  • İthaki Yayınları son dönemde kurgu dışı alanda yayımladığı kitaplarla okurun dikkatini oldukça çekiyor. Güneş Ayas’ın Osmanlı’nın son döneminden günümüze
  • Müziği boğan gürültü: İdeolojinin kıskacındaki musiki / Güneş Ayas
  • “Türk musikisi” tartışmalarının zengin bir materyale dayanan geniş bir panoraması ve yorumuyla ilgimi çeken Müziği Boğan Gürültü: İdeolojinin Kıskacındaki Musiki eseri de o kitaplardan biri.

Ocak ayında raflarda karşılaştığımda alt başlığı sebebiyle en heyecanla okumaya başladığım kitaplardan olan Müziği Boğan Gürültü adlı çalışmasında Güneş Ayas, Osmanlı toplumunda geniş bir sosyal zemine yayılan ve çoğu zaman birleştirici bir vazife gören, hatta farklı dinlere mensup insanların birlikte icra ettiği “musiki”nin, özellikle Cumhuriyet’le birlikte ideolojik bir söylemin parçası hâline geldiğini, yeniden tanımlama girişimleri arasında Doğu-Batı-Türklük üçgeninde kimliğini yitirdiğini, suların nispeten durulmasının ümit edildiği yıllarda ise Zeki Müren gibi ikonik bir ismin kariyerinin de gösterdiği gibi yüksek kültür-popüler kültür tartışmalarının ortasında kaldığını ayrıntılarıyla gözler önüne seriyor.