Dümbelek ile şitres atılmıyormuş anladım

Dümbelek nedir?” dedi, “Baba sevdiğim kız hatrına gidiyorum.” diyemedim.
Dümbelek nedir?” dedi, “Baba sevdiğim kız hatrına gidiyorum.” diyemedim.

Ben iki gece üç gün kendimle münakaşa ettim. Dümbelekçalmaya başlarsam babam beni evlatlıktan reddeder mi? Anam,oğlum delirdi diye ağıt yakar mı? Ahbaplarım benimle alay edermi? Daha ne sorular sordum. Sonunda Fadişimin hatırı ağırgeldi. Güç bela, utana sıkıla dümbelek kursuna başladım.

Polisin kızı derlerdi. Adı yok muydu? Var tabi canım. Kurtlara kuşlara ad koyduran Rabbim öyle bir ceylan yavrusunu adsız bırakır mı? Adı Feride. Benim sevda kaydımda adı Fadiş.

Feride diye uzatmadım da kısa yoldan Fadiş dedim. Hem de Fadiş benim Nenemin adıdır. Feride de Nenem gibi olsun; hatırlı, hürmetli, becerikli olsun istedim…

Meğer Fadiş sevmesi ne zor imiş!

Fadiş ilçe emniyet amirinin kızı. Kız meslek lisesini bitirdi. Pek akıllı bir kız. Ben de işte aklı kendinden büyük Fadişe tutkunum. Görmem zor, evden çok çıkmaz. Ama ne zaman evden çıksa bana haber uçururlar. Ben de yanına varırım. Bana kızmaz, öte git demez. Ben de onu üzmem. “Nasılsın, halin dirliğin nasıl?” derim. O da anlatır işte ordan burdan.

Dümbelek dersi bitinceye kadar okulun önünde beklemeye başladım. Eve kadar yanında gidiyorum. İstiyorum ki yanına yöresine gelecek zibidiler görsünler. “Yengeniz olur lan sıpalar.” diyorum.


Sonra, “Hoşça kal” der giderken. “Nasıl hoşça kalayım deli kız sensiz hoşça kalmak nasıl bir şey hiç aklın yetiyor mu? Her şeye yeten aklın benim halime de bir cevap verebiliyor mu?” demek isterim…

Derste sadece dümbelek çaldırıyor. Darbuka yani.
Derste sadece dümbelek çaldırıyor. Darbuka yani.

Gel zaman git zaman ilçemize bir müzik örtmeni geldi. Adam bağ çıbığı gibi zayıf dedikçe zayıf bir şey. Ama kıyafeti tam tekmil. Kibirli değil ama başka bir havası var. Gelir gelmez vatandaşı müzikle tanıştıracağız diye derse başladı. Okul bitiyor çoluk çocuk çıkıyor başlıyor hoca derse. Derste sadece dümbelek çaldırıyor. Darbuka yani. Bütün millet alay etti. “Adamı görsen müdür zannedersin ama yaptığı işe bak!” dediler. Ama ilçedeki sosyetik takımı derslere başladı. Neymiş efendim dümbelek çalmakla şitres atılırmış. Rahatlama olurmuş. İlçede ne kadar sosyetik kız varsa başladılar dümbelek çalmaya.

  • Onlarla beraber Fadiş de başladı. Önce şaşırdım. “Yapmaz Fadişim böyle deli dembelek bir şeyi” dedim. Ama hata etmişim meğer Fadişimin içinde gizli bir dümbelekçi varmış.

Dümbelek dersi bitinceye kadar okulun önünde beklemeye başladım. Eve kadar yanında gidiyorum. İstiyorum ki yanına yöresine gelecek zibidiler görsünler. “Yengeniz olur lan sıpalar.” diyorum. Bir gün Fadiş dedi ki sen de ritim derslerine gel çok rahatlarsın. Ben güldüm kendimi tutamadım. “Yahu dümbelek ile şitres atılsa bizim dümbelekçi Tahir pambık gibi rahatlar. Ama Tahir her daim şitresli.” dedim. Fadiş güldü. “Şitres değil stres tamam mı? Ayrıca ritim insanın içinde var biz o ritmi yakalıyoruz.” dedi. Bu laflar hep o müzik hocasının lafları besbelli.

“Tamam gülüm kızma.” dedim. Ama Fadiş döndü gitti. Şitres değil stresmiş, anladık yani…

Ben iki gece üç gün kendimle münakaşa ettim. Dümbelek çalmaya başlarsam babam beni evlatlıktan reddeder mi? Anam, oğlum delirdi diye ağıt yakar mı? Ahbaplarım benimle alay eder mi? Daha ne sorular sordum. Sonunda Fadişimin hatırı ağır geldi. Güç bela, utana sıkıla dümbelek kursuna başladım. Aklıma gelenlerin hepsi başıma geldi. Babam karşısına aldı. Anlattı da anlattı. “Bizim sülalemizde yok öyle şey. Saz çal tıngır mıngır hevesini al. Dümbelek nedir?” dedi, “Baba sevdiğim kız hatrına gidiyorum.” diyemedim. “Dümbelek insanı rahatlatır.” diyebildim. “Çık lan dışarı.” dedi bir daha konuşmadı benimle. Annem neredeyse beni her gördüğünde ağladı. “Oğlum açta açıkta mısın, neden dümbelekçi olma peşine düştün?” dedi. “Ana sevdiğim kız için…” dedim. Anam; “Tuh senin kalıbına. Kız uğruna adını dümbelekçiye çıkarmak da sana mahsus bir rezillik herhal.” dedi.

Tüm çevremi karşıma aldım. Bizim oğlanın sünnetinde çalar mısın diye kafa bulanlar. Aman defçi dümbelekçi baba diye arkamdan bağıranlar var. Ama ben içimdeki Fadiş ritmini durduramıyorum. “Ne ritimmiş bu kız?” diyorum. Beni millete oyuncak ettin Fadiş senin içindeki ritmin batsın, diye kahırlanıyorum bazen…

  • Fadiş uğruna dam dum çalıyorum. Müzik hocası derste kendinden geçiyor. Darbuka elindeyken adam deliriyor resmen. O böyle darbukayla güreşirken kurstaki kızların aklı uçuyor.

Bakıyorum Fadiş, de hayran kalıyor müzik hocasına. “Ya sabır…” diyorum ve çalıyorum hırsımı almak için dambıl dumbul çalıyorum. Kurstan tiskiniyorum. Hocasından tiskiniyorum. Ama Fadiş’in yanında olmak yetiyor bana.

Bir gün kurstan çıktık. Yürüyoruz. Ben sevdam uğruna coşmuşum. “Feride ben seni Fadiş diye severim. Çaldığım, çığırdığım, dümbelek seslerinde aradığım sensin. Hem de Fadiş benim Nenemin adıdır. Çok muhkem kadındı rahmetli.” dedim. Nasıl cesaret ettim bilmiyorum ama dedim işte. Feride başladı dalga geçmeye. “Fadiş de pampik kedi adı gibiymiş. Fadiş Fadiş…. gel canım.” Nasıl canım sıkıldı anlatamam. “Ben sana Nenemin adı diyorum anlamıyor musun?” “Canım ne var bunda. Kabul et çok eski bir şey bu. Şimdi kim Fadiş diye koyar ki bu ismi?” “Ben koyarım ve sana bu isim ile seslenirim diyorum ya,”

“Bırak canım Fadiş ne öyle…” Fadiş o saat Feride oldu benim gözümde…

O gün kuytu bir yer buldum, hırsımdan ağladım. “Ben senin uğruna dümbelek çalmayı göze aldım. Sana gül verir gibi, şiir söyler gibi bir isim buldum da Fadiş dedim. Fadiş Nenemin adıydı. Sen ne dedin. Kedi ismi gibiymiş dedin. Kendini ne hallere koydun? Feride senin adın batsın…

"Ben sana Nenemin adı diyorum

anlamıyor musun? "

Fadişim Feride olduktan sonra ben dümbelek kursunu bıraktım tabi. Babam; “Ha şöyle sıpa, kendine gel!” dedi. Anam tereyağlı yumurta yaptı, üstüne pekmez şırası içirdi. “Şunları ye de aklın başına gelsin deli oğlan. Bir kız uğruna dümbelekçilik neymiş. Şitres dümbelekle geçse düğüncü gobeller hepten ferahlar da gamı gasaveti unuturlar değil mi?” dedi.

Ben de kendimi topladım. Demek ki polisin kızından bize yar olmayacak. O varsın modern isimli arkadaşlarıyla şitres atsın dedim. “Aradan geçti epey bir zaman. Bir gün evde yalnızım. Camdan dışarıyı seyrediyorum. Bir türkü söylemeye başladım. Sonra baktım ellerim bir şeyler çalıyor masaya vurarak. Çaldığım şey kursta Feride yanımdayken öğrendiğim parça. Kendimi suçüstü yakaladım resmen. “Ulan hani unutmuştun..?” dedim. “Hani silmiştin defterden..? Şimdi masada ritim tutmak nedir? Ama işte Fadişler hemen Feride olmuyormuş, olsa da geriye sesi, ritmi kalıyormuş anladım…