Dünyaca ünlü Azeri şarkıcı Alim Kasımov: İslam’ın en kırılmaz sütunu Türkiye’mizdir

En güzel müziğin bile içinde ‘millet’ kavramı erir gider, geriye ‘maneviyat’ kalır. Bir de Allah.
En güzel müziğin bile içinde ‘millet’ kavramı erir gider, geriye ‘maneviyat’ kalır. Bir de Allah.

Bana öyle geliyor ki, doğuda -özellikle Türk dünyasında- insanları o aşka, o hale, o maneviyata getiren ulaştıran sanatçılar varsa, öyle müzikler yapılıyorsa, Türk toplumunu bir arada tutan zaten budur. Doğuyu bir arada tutan hatta tüm müzikseverleri bir arada tutan da budur.

Alim Kasımov kimdir?

4.yy’da Orta Asya’da hayata kulak kesilen ve günümüze gelene kadar pek çok kola ayrılan “Muğam”ın en önemli isimlerinden biri olan Alim Kasımov, 60 yaşında.

Fuzuli ve Hakani Şirvani gibi isimlerden gazeller de söyleyen Kasımov, 1999 yılında Unesco Müzik Ödülüne layık görülmüştür. Batılı otoriteler tarafından “ Asya’nın büyülü sesi” olarak anılsa da, Türk dünyasını birbirine bağlayan bir koridor görevi görmektedir sesi. Sanatçının üçü kızı Fargana Kasımov ile birlikte olmak üzere dokuz albümü bulunmaktadır.

Altmışıncı yaş gününüze özel Azerbaycan’da bir dizi etkinlik yapılıyor bu yıl. İlham Aliyev tarafından bir onur ödülü verildi size, ayrıca bir kitap ve bir film projesi de hazırlanıyor hakkınızda. Alim Kasımov 60 yaşında dünyaya nasıl bakıyor?

Offf. Öyle bir soru soruyorsunuz ki… İnsan hayatta hep daha fazla bir şeyler yapabilmek için mücadele eder. Ama bu yaşıma erişince vardığım noktada şunu görüyorum, önemli olan o daha fazla bir şeyleri başkaları için yapmak. Kendi menfaatlerin için değil. Ondan aldığınız keyif, huzur her şeyden güzeldir. Elbette bu Allah’ın da daha çok hoşuna gider. Başkası için bir şeyler yapmanın verdiği lezzet kendin için verdiğin uğraştan çok daha büyüktür.

  • Tabi bu noktaya gelebilmek için yıllarca kendinle mücadele ediyorsun, tabiri caizse cihat ediyorsun kendi içinde. Bunu idrak ettim ama çok geç oldu. Artık geldim 60 yaşına. Bu yaştan sonra ne yapmaya imkânımız olur bilinmez.

Birincisi buydu, dünyayı artık ‘kendinle ilgili’ değil, ‘başkasıyla ilgili’ yorumluyorsun belli bir yaştan sonra. İkincisi ise, emin olun daha yalın görünüyor gözünüze. Yapılagelen kavgaların, süregiden gerginliklerin, devam eden tartışmaların hiçbir sahiciliği olmadığını seziyorsunuz.

Bu yaşıma erişince vardığım noktada şunu görüyorum, önemli olan o daha fazla bir şeyleri başkaları için yapmak.
Bu yaşıma erişince vardığım noktada şunu görüyorum, önemli olan o daha fazla bir şeyleri başkaları için yapmak.

Eserlerinizde Fuzuli, Nizami ve Nesimi gibi büyük şairlerin şiirlerini yorumluyorsunuz. Türk Klasik Eserleri ile ya da günümüz şiiriyle rabıtanız ne durumda merak ediyoruz?

Fergana Hanım, Mevlana’nın eserlerinden okuyor. Ben de birkaç defa Türk şairlerin gazellerini inceledim, üzerine düşündüm. Orada dil, lehçe değişimi çok hissettirdi bana kendini. Ama bu da biraz bizim tembelliğimiz, bizim ayıbımız olarak geçsin kayıtlara. Büyük Türk halkının şairlerinden kimler varsa okumalıyız. Özbekistan’da, Kazakistan’da, Türkmenistan’da, Türkiye’de yani kısaca nerede varsa biz onu okumalıydık ve bilmeliydik. Okumalıyız ve bilmeliyiz de…

Ama teessüfler olsun ki tembeliz. Çok güzel soru oldu gerçekten. Tabi ben artık yaşlandım, Fergana Hanım bunları yavaş yavaş öğrenip okumaya başlar diye ümidim var.

Fergana Hanım’dan söz etmişken hemen soralım, kızınızla sahneye çıkmak size nasıl hissettiriyor?

Ben ona güveniyorum. Biliyorum ki artık ben yaşlandım. Biliyorum ki nerede tökezlesem elimden tutacak. Bu yüzden ona çok güveniyorum, ondan destek alıyorum. Sahneye onun aşkıyla çıkıyorum. Normalde bırakmayı düşünmüştüm. O izin vermedi sahneden inmeme. Yani her şeyim o benim. İlk evladım. Hem sahnede hem hayatta… Fergana kızım olduğu kadar, benim annemdir aynı zamanda.

Büyük Türk halkının şairlerinden kimler varsa okumalıyız. Özbekistan’da, Kazakistan’da, Türkmenistan’da, Türkiye’de yani kısaca nerede varsa biz onu okumalıydık ve bilmeliydik.
Büyük Türk halkının şairlerinden kimler varsa okumalıyız. Özbekistan’da, Kazakistan’da, Türkmenistan’da, Türkiye’de yani kısaca nerede varsa biz onu okumalıydık ve bilmeliydik.

Bişkek’ten İstanbul’a aralarına mesafe giren bir Türk toplumu var. Sizin müziğinizin o büyük toplumu duygu anlamında bir araya getirildiği düşünülüyor. Ne dersiniz?

Bana öyle geliyor ki, doğuda -özellikle Türk dünyasında- insanları o aşka, o hale, o maneviyata getiren ulaştıran sanatçılar varsa, öyle müzikler yapılıyorsa, Türk toplumunu bir arada tutan zaten budur. Doğuyu bir arada tutan hatta tüm müzikseverleri bir arada tutan da budur. En güzel müziğin bile içinde ‘millet’ kavramı erir gider, geriye ‘maneviyat’ kalır. Bir de Allah.

Elbette biliyorsunuzdur, Türkiye 15 Temmuz’da bir darbe süreci atlattı. Biz buradan şöyle okuduk: kıyametin eşiğinden döndük. Siz oradan bakınca neler gördünüz?

Allah’a şükür ki biz sürekli Türkiye’ye dua ediyoruz. Siz sordunuz diye söylemiyorum bunu. Buna Allah şahittir. İslam’ın en kırılmaz sütunu Türkiye’mizdir.

Bana öyle geliyor ki, tüm Müslüman halklar, kendini bilen, Allah’ı bilen halklar Türkiye için dua ediyorlar. İslam Türkiye’de kendine bir güzellik bulmuş. Allah muhafaza düşmanlar buna zarar vermesin. Bizim ümidimiz Türkiye. Türkiye’ye bir şey olursa tüm Müslümanlar zarara uğrar. O sebeple sadece biz değil herkes Türkiye’ye dua ediyor. Türkiye parlasın, cilalansın, bereketlensin, o kadar güzelleşsin, kuvvetlensin ki ki hiçbir düşman ona yaklaşmaya cesaret edemesin.