Dünyakadar

The New Yorker
The New Yorker

Peter Schejeldahl, Manhattan'da yer alan Frieze New York Galerisi'nin mevcut salgın dönemindeki hâlini ve müzeleri yeniden gezebiliyor olmanın kıymetini dile getirirken Vinson Cunningham, "Zoetrope" ile "The Forbidden City" isimli güncel tiyatro oyunlarına dair travma konusunu işleyen bir eleştiri yazısı kaleme almış. Derginin "Karikatür" kısmında "Aşı olduktan sonra yapabileceğiniz şeyler: Aşı olmanız gerektiğini artık düşünmek zorunda kalmamak." temasında mizahi çizimler var.

THE NEW YORKER

The New Yorker, mayıs ayında yayımlanan son sayısının kapağında, uluslararası arenada ismini duyurabilmiş İstanbullu tasarımcı Gürbüz Doğan Ekşioğlu'nun "Venturing Out" adlı çalışmasına yer vermiş. "Kapağın Hikâyesi" köşesinde ise sanatçı ile pandemi tecrübesini konu alan bir söyleşi gerçekleştirilmiş. Devamında Jill Lepore; tükenmek, yanıp bitmek, mahvolmak anlamlarına gelen "burnout" kelimesinin günümüz toplumunda böylesine revaçta olmasının olası nedenlerini incelemiş. Peter Schejeldahl, Manhattan'da yer alan Frieze New York Galerisi'nin mevcut salgın dönemindeki hâlini ve müzeleri yeniden gezebiliyor olmanın kıymetini dile getirirken Vinson Cunningham, "Zoetrope" ile "The Forbidden City" isimli güncel tiyatro oyunlarına dair travma konusunu işleyen bir eleştiri yazısı kaleme almış. Mevzubahis edilen "Zoetrope" oyununda bir çift olarak yaşayan ana karakterlerin her ikisi için de cinsiyet atfında bulunulmak istenmediğinde kullanılan "they" ve "them" zamirlerinin tercih edilmesi dikkat çekiyor. Derginin "Karikatür" kısmında "Aşı olduktan sonra yapabileceğiniz şeyler: Aşı olmanız gerektiğini artık düşünmek zorunda kalmamak." temasında mizahi çizimler var. Aynı zamanda iki şiir, iki de hikâyenin yer aldığı bu sayıya Hannah Goldfield, İsrail'in Filistin'e olan ölçüsüz saldırılarının iyiden iyiye arttığı 14 Mayıs tarihinde İsrail mutfağından bir yemeği, "challah"ı tanıtan bir yazı ile katkıda bulunmuş.

  • HARPER'S
  • Mayıs ayında Harper's, New York Times gazetesinin bir skandalını öne çıkarıyor: Hâlife anlamına gelen Caliphate adlı podcast programında Kanadalı Shehroze Chaudhry, Suriye'ye kaçıp IŞİD'e nasıl katıldığından ve bu uğurda iki kişiyi kalbinden bıçakladığından söz ediyormuş. Gazeteci Rukmini Callimachi, 2018 yılında davayı başlattıktan, podcast programı milyonlarca kişiye New York Times adı altında ulaştıktan ve bir katilin elini kolunu sallayarak ülkesine geri dönebilmesi Kanada'da oldukça tepki yarattıktan iki yıl sonra yapılan araştırmalarda Chaudhry'nin Suriye'ye gittiğine dair hiçbir iz bulunamamış. Gazeteci James Harkin bu olay bazında online gazeteciliğin tehlikelerini ve süreci yürütürken yapılan hataları vurguluyor bu yazıda. Sam Sussman, "Sessiz Tip" isimli anı yazısında Bob Dylan'ın oğlu olmanın nasıl bir şey olabileceğini gerçek hikâyelere dayanarak aktarıyor. "Okumalar" köşesinde "The Sorrows of Young Wörter" ("Genç Sözcüklerin Acıları") başlığına sahip bir yazı görüyoruz. Almanya'daki Leibniz Enstitüsünün yayımladığı, Covid-19'un ortaya çıkışından beri dile kazandırılan ve içerisinde binden fazla sözcük yer alan listeden bir alıntı yer alıyor bu yazıda. Jill Bialosky, Moby-Dick romanındaki Pequod karakterinin açıldığı denizlerde gerçekleştirdiğini fark ettiği bir gezi esnasında balinaları izlerken kız kardeşinin intiharını anımsamış ve "Devils in the Deep" yazısı da işte bu çağrışımlar sonucunda kaleme alınmış.

ZOETROPE: ALL-STORY

Efsanevi Baba filmi serisinin yönetmeni Francis Ford Coppola'nın çıkardığı, dört ayda bir yayımlanan sanat ve edebiyat dergisi Zoetrope, bahar sayısı ile karşımızda. Bu sayının misafir tasarımcısı: Jeffrey Gibson. Sanatçı, "Tasarım Üzerine Notlar" kısmında yeniliğin peşinden gidenlerin azınlık olduklarını ve "azınlık" sözcüğünden nefret ettiğini dile getiriyor. Bizler "çoğunluk" olsaydık işler nasıl olurdu, bu defa bunu düşünelim, diyerek bitiriyor notunu. İçeriğini kısıtlı tutan Zoetrope dergisinin bu sayısında tasarımcının notu da dahil olmak üzere yalnızca altı yazı yer alıyor. Bunlardan ilki, Deborah Forbes'un "Meet Me at the Edge" öyküsü. Ölüm döşeğinde bir anne ile iki kızının hikâyesini anlatıyor bu öykü. Girişinde annenin iç seslerini duyuyoruz: "Bana gece olduğunu söyleyin, inanayım. Sabah deyin inanayım." Öykü titizlikle işlenmiş, gündelik konuşmalar ile edebi derinlik dengede tutulmuş; şiirsel, kederli bir son ile de bitirilmiş. Bu sayıdaki diğer kurgu metinleri, Steven Millhauser'dan, "Hayatımın kadını olduğunu biliyorum, öyleyse basit bir huyunun mutluluğumu zedelemesine niçin izin vereyim?" sorusuyla hemen ilgi çeken, "A Common Predicament" öyküsü, Tommy Orange'dan "Sentence", Sefi Atta'dan "Plantation Boulevard" öyküleri ve David Bezmozgis'in, "Belki de bir uygulamadan tanıştınız. Belki bir fotoğrafını beğendin, belki de o seninkini." cümleleriyle başlayan, ilişkileri konu alan "The Test" başlıklı yazısı.

  • THE POETRY MAGAZINE
  • Aylık şiir dergimiz, Jade Pilgrom'un iç açıcı kapak tasarımıyla bir kez daha baharı ağırlıyor. Ashley M. Jones, "Editörün Notu" nda anneannesine dair son derece duygusal bir anekdot ile başlatıyor bu sayıyı. "Anneannem bir şairdi. Hiç kitap yazmadı, akademisyen de değildi, ancak elleri ve bedeniyle, kendine has yaşama şekliyle, kelimelere hayat verişiyle bir şairdi." diyor derginin ilk sayfasında. Dikkatimizi ilk çeken başlık, Faisal Mohyuddin'in yazdığı "Allah Kaleleri". Şiir, "Bu gece, yanına uzanıp / Ayetel Kürsi'nin esirgeyen ruhunu / parıldayan yüzüne, / büyümekte olan bedenine üflerken / ben de Allah'ı düşündüm, / Kalelerini, / Tek kişilik tahtını." dizeleriyle bitiyor. Mohyuddin, şiirinde beş yaşındaki oğluna hitap ederek yabancı bir ülkede İslam dinini yaşamayı konu alıyor. Bu sayıda Rochelle Hurt'ün iki şiirini görüyoruz, biri "Bazıları Savaşı Bir Şarkıyı Sever Gibi Sever", diğeri ise "Bazıları Savaşı Bir Evi Sever Gibi Sever". Bu şiirlerin ikisi de aslında düz yazıdan, birer paragraftan oluşuyor. "Ahşap çerçeveli savaş. Orijinal cam levhalı savaş. Kümbeti olan savaş." ifadeleriyle başlıyor ikincisi. Sonrasında Tarik Dobbs'un bir kaligramını, yani sözcüklerin ifade ettikleri kelimeyi resmedecek biçimde sıralandığı bir şiiri -yahut resmi- var. Fakat kullanılan "bird" sözcükleri bir kuşa değil, ağaca işaret ediyor bu şiirde. Ağacın altına toprak gibi uzanan sözcüklerin son cümlesi ise, "İçerisinde bulunan her kuşun bir insansız uçak aracı olduğu bir ağaç."

THE COMMON

Kendini "modern bir mekân algısı" olarak tanıtan The Common dergisi, bu ay 21. sayısını yayımlamış. Bu sayının dosyası Fas'a, Arapçadan çevrilen öykülere, Ürdün'ün Hindiyeh Müzesi'nde bulunan sanat eserlerine ayırılmış. Genç ve farklı sesleri duyurmayı hedefleyen derginin bu tema seçimiyle vaadini gerçekleştirdiği rahatlıkla söylenebilir, sayıyı okumaya başlar başlamaz görülebiliyor bu. Abdel-Latif Al-Idrissi, "The City's Pantaloons" öyküsünde "Amerika'ya göç eden Arap genç" kimliğini başarıyla işlemiş. Öyle ki öykünün başlığında da olduğu gibi bazı sözcükler İngilizce kılınmadan, Arapça hâlleriyle bırakılmış. Kol saatleri, küfürler, Mercedesler, plazalar, kadınlar ve aşikâr edilen bedenleri… Bölümlere ayrılan öykünün ikinci başlığı ise pek hoş: "The Maqam of Self-Opposition" ("Kendine Muhalefet Olma Makamı.") Bir diğer çeviri öykü ise Mohamed Zafzaf'a ait. Bu öyküde, belki bizim ülkemizde bile pek çok derginin yayımlamak istemeyeceği düzeyde dini ve kültürel unsurlar bulunuyor. Bir adam, çocuk sahibi olmak için evlendiği ikinci eşiyle, oğullarının doğum günü partisinin haremlik selamlık olmasını tartışıyor ve çağrılan müzisyenlerin "erkek ama kör" müzisyenler olmalarında karar kılınıyor. Hisham Bustani, "Oryantalizmden Arınmış Bir Doğu" adlı yazısında Faslı kadınların kısa öykü yazma macerasından, sufizmden ve "gerçek Doğu"dan söz ediyor. Bu sayıda tam yirmi dört adet şiir, on beş öykü, üç de deneme yer alıyor.

  • GRANTA
  • En son kış sayısını incelediğimiz Granta, bahar sayısıyla 155. kez yayımlamış bulunuyor. The Common dergisinin Fas edebiyatına yer verdiği gibi Granta da bu sayısında -kapak tasarımında da açık bir şekilde görülebileceği üzere- İspanyol dilinin genç romancılarını konuk etmeyi seçmiş. "İspanyolca Granta" projesini senelerdir yürüten dergi, İspanyol yazarlar dosyasını ilk kez 2010 yılında düzenlemiş, ikincisi ise 2021 bahar sayısı olmuş. Otuz beş yaş altında, çoğu nitelikli vasıflara sahip olan yazarlara yer verilen bu dosyada, yirmi beş adet öykü yer alıyor. Carlos Fonseca'nın sekiz kısma ayrılan "Ruins in Reverse" öyküsü, ana karakterin yırtık bir gazete parçasında okuduğu bir haber ile, Balkan Savaşları esnasında uykusuzluk hastalığından muzdarip olan askerlerin uzun zaman sonra ilk kez uyuduklarında daha önce hiç görmedikleri bir rengi rüyalarında görmeleriyle başlıyor. Savaş sonrasında, daha önce şahit olunmayan bu mavi türevi renkte kuşkonmazlar topraktan doğunca rengin savaşta kullanılan kimyasallardan kaynaklandığı anlaşılıyor. Camila Fabbri, "Nobody Knows What They're Doing" ("Kimse Ne Yaptığını Bilmiyor") başlıklı öyküsünde, "Kız kardeşlerim o anda bir şeyleri çözmek üzere olan iki hayvandı." derken Aniela Rodríguez, "Days of Ruin" ("Yıkıntı Günleri")'nde, "Geldiğin denizden, içerisinde kaybolmaya yazgılı olduğun denize..." diyor.