Erkek arslanların baş ağrısı ve Mahinur

cnns
cnns

Diğer sınıflarda da Mahinur’u anlatan Maruf Hoca yüzünden teneffüste diğer sınıflardan gelip Mahinur’un diline bakmak istiyorlardı. Mahinur ise kızıyor, ağlıyor, gelenleri kovuyordu. Çok kızıyordum Maruf Hocaya. Ama o, her derste Mahinur’un boyunu ölçmeye devam ediyordu. Evde, okulda, otobüste her yerde Mahinur’u düşünüyordum.16 CİNS DERGİ

Maruf Bey bizim biyoloji hocamızdı. Yüzünü yusyuvarlak gösteren gözlüğü, kendinden evvel sınıfa giren göbeği, her zaman yağlı saçları ve en az saçları kadar yağlı gömleği ile öğretmen gibi değil de her an bir buluş yapıp insanlığın gidişatını değiştirecek bir bilim adamı gibiydi. Ama sadece “gibiydi”. Biyoloji dersini siz nasıl işlerdiniz bilmiyorum ama biz her biyoloji dersinde devlet tiyatrolarında sergilenen bir oyunu izler gibiydik. Hoca sınıfa girer ve yoklama bile almadan her zaman yanında taşıdığı kalın dolma kalemi elinde anlatmaya başlardı. Biyoloji dersinin içine tarih, coğrafya, rüya tabirleri, yemek tarifleri, şiirler karıştırırdı. Onun sorularına tüm sınıf bağrış çağırış içinde cevap yetiştirirdi. Şamatanın sınırı yoktu.

-Efendiler aslan kısmı et yemezse yaşar mı?

-Yaşamaaaz!

-Peki aslan kısmının erkeğini dişisinden ayıran saçları var mıdır?

-Vaardır. -Bu saçlara yele denir mi? -Deniiir.

-O zaman sualimiz gelsin. Erkek aslanlar için bu yeleler bir dert midir?

-Hem de nasıııl? Hoca soru sorarak derse ısınır sonra başlardı anlatmaya.

-Erkek aslanların saçları devası olmaz bir derttir. Onların hayatı sıcak yerde kafanıza paltonuzu çekip yaşamak gibidir. Ve dahi bu yüzden erkek aslanlar baş ağrısı çekerler. Kendini bilmez bazı ilim adamları erkek aslanlar avlanmaz diyorlar. Yalan hem de iftira. Erkek aslan sıhhatli olduğu zamanlarda hem de nasıl avlanır. Erkek aslanların baş ağrısı onları sürekli gölgelik yerde yatmaya sevk eder. Şimdi sualimiz belirdi ve geliyor buyrun bakalım. Bugünkü ilim dünyası bu duruma ne çare bulacak? Sizden cevap bekliyorum. Ve bütün sınıf aklına gelen sapır saçma ne varsa konuşurdu. Maksat erkek asların baş ağrısına çare bulmak! “Hocam erkek aslanların dilinden anlasalar keşke. Belki de dişileriyle başları derttedir. O sebepten baş ağrısı çekerler.”

-Evet bu efendi kendinden beklenmeyecek bir büyük laf etti. Not alıyoruz. Dişi aslanların huyu nasıldır anlamak için çalışılması lazım.” “Hocam erkek aslanların içtiği suya aspirin karıştırsak nasıl olur?”

-Evet bu efendiyi alkışlıyoruz. Not alınsın erkek aslanların içtiği suya aspirin katılacak. Böylece baş ağrısı kalkacak. Bir de efendiler aspirin kanı cıvıltır. Erkek aslan sadece et ile beslendiğinden muhtemeldir ki kanı koyudur. Bu sebepten aspirin çok işe yarayacak.

İşte böyle evlere şenlik geçen biyoloji dersimizin birinde Maruf Hoca, “Dili uzun olan canlıların boyu da uzun olur. Haydi diller dışarı.” dedi. Ve cetvel tüm sınıfın dilini ölçtü. Ve benim uğruna şiirler ezdiğim, türküler söylediğim aşkım, Mahinur’un dili sınıftaki en uzun dil olarak ortaya çıktı. Hoca Mahinur’u tahtaya kaldırdı. Alkışlattı. “Artık her derste Mahinur’un hem boyu hem dili ölçülecek. Böylece ne kadar uzadığını tespit etmiş olacağız.” dedi. Mahinur çok onurlu bir kızdı. Dili yüzünden düştüğü haller onu çok üzdü. Diğer sınıflarda da Mahinur’u anlatan Maruf Hoca yüzünden teneffüste diğer sınıflardan gelip Mahinur’un diline bakmak istiyorlardı. Mahinur ise kızıyor, ağlıyor, gelenleri kovuyordu. Çok kızıyordum Maruf Hocaya. Ama o, her derste Mahinur’un boyunu ölçmeye devam ediyordu. Evde, okulda, otobüste her yerde Mahinur’u düşünüyordum. Ve Maruf Hocayla konuşup bu durumu sonlandırmaya karar verdim. Ama nasıl konuşacağımı bilmiyordum.

O günlerde bir şey oldu. Maruf Hocanın evi bize yakındı ve kendisine kışlık kömür gelmişti. Ben yanıma iki arkadaş alıp kömür çekmeye başladım. Hocanın hanımı bize kömürlüğü gösterdi. Ve biz üç arkadaş kan ter içinde kömürü çektik. Kapkara olmuştuk ve o sırada bir de yağmur yağmaya başladı ve biz kömüre batmış tavuk cücükleri gibiydik. Sonunda kömür çekmeyi bitirdik. Hoca çok mutlu oldu. Kömürü kendisine iyilik olsun diye çektiğimi zannediyordu ama ben Mahinurum için kapkara olana kadar kömür çekmiştim yağmur altında. Kendi halim bi hoşuma gitmişti ki sormayın. Sevdam için Ferhat oldum diyordum kendi kendime. Bu cesaretimle arkadaşlara işaret ettim. Onlar çıktılar. Ben hocanın karşısında kapkara olmuş ve ıslanmış halimle ama dimdik konuştum.

-Hocam Mahinur’un dilini, boyunu ölçmeseniz. Çok utanıyor. Hoca tamam sen üzülme falan diyordu. Biz konuşurken fark ettim ki Hocanın kendi gibi deli olan kızı Şivenaz bizi dinliyor. Eyvah dedim ama iş işten geçmişti. Ertesi gün tüm okul biliyordu ki ben Mahinur’a tutkunum. Sırrım açığa çıkmıştı ve benimle dalga geçen geçeneydi. Ama Hoca Mahinur’un boyunu ve dilini ölçmekten vazgeçmişti ya bana yeterdi. O dedikodulu günlerdeydik. Bir gün Mahinur benim karşıma çıktı. İlk kez bu kadar yakınıma yaklaşmıştı. Kalbim bir ara attı ama sonra durdu. O kadar heyecanlıydım. Mahinur yine hanım hanımcık konuştu.

-Benim dilimin ölçülmesinden sıkıldığımı Hocaya söylemişsin. Hem de Hocanın kömürünü çekmişsin. Nasıl bir cesaretle bilmiyorum “Senin için çektim.” diyebildim.

-Millet ne derse desin sen çok akıllı ve tatlı bir arkadaşsın. Bu kalemi al benden sana hediye olsun. Bu kadar konuştu ve kaçtı gitti Mahinur. O günden sonra aradan yıllar geçmesine rağmen bana “akıllı ve tatlısın” diyen başka kimse çıkmadı. Mahinurumun verdiği kalemi hala saklıyorum. Mahinur’u unutmadım, unutmuyorum…

Ha bu arada maymunların ayakları da ellerine benzermiş çünkü hayvanın eli ayağı farklı olsaymış hayvan hangisi elim, hangisi ayağım diye düşünürken ağaçtan düşebilirmiş…