F/ilim dünyasının kalbe kapı açan anahtarları

İran sineması
İran sineması

İslam ülkeleri arasında sineması en dikkat çekicive misal teşkil edecek seviyeye geleni şüphesizİran… 1979’daki devrimden sonra beklenenin aksinesinemaya ayrı bir ehemmiyet veren İran, sinemahafızasından silinmeyecek filmlerle her türlü olumlulistenin değişmez mecrası oldu.

Müslümanların sinemayla imtihanına şahidiz yarım asırdır… 122 yaşındaki sinemanın elbette öncesinde de İslam coğrafyalarında arayış ve icraatlar oldu. Fekat önceki yüzyılın ikinci yarısının ikinci yarısından itibaren hayata geçen bir kalkınmadan söz edebiliyoruz.

İslam ülkeleri arasında sineması en dikkat çekici ve misal teşkil edecek seviyeye geleni şüphesiz İran… 1979’daki devrimden sonra beklenenin aksine sinemaya ayrı bir ehemmiyet veren İran, sinema hafızasından silinmeyecek filmlerle her türlü olumlu listenin değişmez mecrası oldu.

Bir cinslik yapıp dizi halinde film tavsiye etmek arzusundayım. Bir çeşit liste gibi de görebilirsiniz. Beni yakinen tanıyanların tahmin edeceği üzere bir coğrafyadan başlayacaksam bu İran olacak. Sebebini yukarıda izah etmeye çalıştım.

Şimdi film film gidelim ve izlemediğiniz takdirde sinema algınızın bir yanının eksik kalacağına inandığım eserleri işaret edelim.

Mahmelbaf ile başlayalım…

Mahmelbaf
Mahmelbaf

Kendisine yazık etmiş, sinema tarihine geçebilecek bir yönetmenken, ülkesini terk edip (ya da sürgüne gidip) sanatını gerileten bir kültür kaybıdır. Özellikle iki filmi vardır ki, sinema tarihinin en önemli filmleri arasında olduklarına inanıyorum. Hangileri mi; Selam Sinema ve Gabbeh…

Bir cinslik yapıp dizi halinde film tavsiye etmek arzusundayım. Bir çeşit liste gibi de görebilirsiniz. Beni yakinen tanıyanların tahmin edeceği üzere bir coğrafyadan başlayacaksam bu İran olacak.

Selam Sinema; sinemanın 100. yılı için hazırlanmış, sinemanın hayat ile irtibatını sorgulayan, yarı belgesel bir film. Film çekimi için ilan veren Mahmelbaf, deneme çekimine gelen oyuncu adaylarını sorguya çeker. Hatta bir oyunun içine alır ve ortaya, sinema-hayat ilişkisi üzerine eşsiz bir münazara çıkar. Tam da ‘sinema nedir’ sorusunun cevabı olabilecek, en genç sanatın 100. yaşına yakışır bir film…

Mahmelbaf’tan bahsederken Gabbeh’ten söz etmemek olmaz… Düş ve gerçeğin iç içe geçtiği, kendinizi kesinlikle bir rüyada hissedeceğiniz ‘sinemasal’ bir eser. Bir aşk hikayesi; bizzat kahramanların dilinden ve yine kahramanlarla beraber izlenen; mavi bir kilime nakşedilmiş ‘aşk resmi’nden doğan; ölümsüz ve fekat vuslatla ölen duyguların edebî bir lisanı…

İran ve sinemasından dem vururken kesinlikle es geçilemeyecek bir isim var. Tartışmasız yakın sinema tarihinin en önemli isimlerinden biri; Abbas Kiarüstemi…

Abbas Kiarüstemi
Abbas Kiarüstemi

Cannes’da aldığı ödülle şöhretini perçinleyen Kirazın Tadı’nı her listede görürsünüz zaten. Değinip geçelim. Kiarüstemi’nin özellikle izlenmesi gereken ve isminin az duyulduğuna şahit olduğum Şirin’ini mutlaka kaydetmeliyim.

  • İzleyicinin, meselelere seyirci kalmaması gerektiği hakikatini, sinema seyircisi üzerinden işleyen film, kimin seyirci olduğunu da sorguluyor. Film boyunca sadece film izleyen kadınların yüzlerini görüyoruz. Elbette feminist bir kod. Bir kadın filmi. Özellikle üslubuna şapka çıkartıyorum.

Kiarüstemi’nin mutlaka sözünü etmek isteyeceğim bir diğer filmi de Arkadaşımın Evi Nerede? Çocuk masumiyetini İran’ın kadim medeniyetini temsil eden bir köy ortamında ve yollarda tarif eden film, Kiarüstemi’nin ve İran Sineması’nın dokunaklı tarzına en güzel örneklerden (‘10’ ve ‘5’ filmlerinin deneysel ve riskli tarzının altını çizerek adını analım. Özellikle Ozu’ya adadığı 5, Kiarüstemi sinemasının sarsıntılı tehlikesinin kabul edilemeyecek sınırında geziniyor)…

Cafer Penahi
Cafer Penahi

Cafer Penahi, son dönemde filmlerine uygulanan sansür ve ev hapsi gibi hususlarla gündeme gelse de sinema serüvenin özellikle başlangıcı nadide eserlerle dolu. Fazlasıyla deneysel ve şaşırtıcı filmi Ayna ile meşhurdur kendisi. Fekat ben Ofsayt filmine dikkat çekmek istiyorum. Zira bir kadın filmi olarak gayet sahici ve samimi bir seyir izliyor. İran’ın futbol dünya kupası eleme maçını izlemek isteyen bir grup genç kızın kaçak yollardan stada girme hikayesini ve maçı bir türlü izleyememesi sonrasında zafer kutlamasını sokakta erkeklerle birlikte yapmasını konu edinen film, Acem ülkesinde kadınlara yönelik politikaların mantıksızlığını irdeliyor.

 Mecid Mecidi
Mecid Mecidi

Çok bildik olacak ama Mecid Mecidi’yi anmadan olmaz. Hele hele Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi filmiyle kendi izi olmadan bir filme imza atmış olması kalbimizi kırmışken, Mecidi’li filmler dönemine atıfta bulunmak mühim. Cennetin Çocukları ve Söğüt Ağaçları’nı mutlaka duymuş ve izlemişsinizdir.

Ancak Mecidi söz konusu olduğunda Cennetin Rengi filminin bambaşka bir yeri olduğunu hatırlatmak isterim. İnsanın doğa ile ve insanın insan ile olan münasebetindeki fıtrî işleyişe dair tam da hayatın içinden bir film…

Eee… Ferhadi?

Tamam, bahsedelim. Yani her listede olması ve zaten şu an en popüler İranlı olması hasebiyle atlayabilirdim fekat son filmi Satıcı’dan söz etmeden geçemeyeceğim. Ferhadi’nin, doğu ile batı arasında sürdürdüğü, insanlığın merkezini tarif etmeye çalıştığı sinemasının en kıymetli noktası diyebilirim.

Son olarak sadece isimleriyle ifade edeceğim filmler:

Kadın Olduğum Gün (Marziya Meşkıni) - 1

Kara Tahta (Samira Mahmelbaf) - 2

Kertenkele (Kemal Tebrizi) - 3