Filistin için sadece slogan atmak yeter mi, gerçekten ne biliyoruz?

YETER AMA HAYIR
YETER AMA HAYIR

Filistin’deki yaşamı bilmelidir bu meseleyi sırtlayan. Kaç mahallesi var, büyüklüğü ne kadar, tarlalarında ne yetişir, denizinden hangi balık çıkar, madeni var mıdır? Yarın oraları yine imar ederken nasıl bir şehir kurulacaktır Gazze’ye?

Türlü çeşitli yardım kuruluşundan Filistin’deki insanı durumun vahametinden bahseden mesajların ardından gönderebileceğiniz yardım miktarını ve mesaj atmanız gereken numarayı söyleyen iletiler geliyor telefonlarınıza. Artık cebinizin ferahlığı nispetinde, gönlünüzden ne uygun görürseniz…

Haber kanallarının her çeşidinden Filistin’de yaşanan katliama, zulme, gaddarlığa, vahşete -artık yaşananlara her ne derseniz deyin- dair görüntüler yağıyor ekranlarınıza. Ekranınızın küçük veya büyük olması fark etmiyor. Gördükleriniz lanetler okutuyor, misliyle karşılık verilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz. Benzer eylemler düşünüyorsunuz bunlara sebep olanlar için. “O gün”ün gelmesini içtenlikle istiyorsunuz.

Belki imza günlerine katıldınız, yaşananlara sessiz kalmamak için. Belki büyükelçiliklerin önünde toplandınız polislerin gölgesi altında kalarak. Sloganlar attınız falanca meydanda, filanca okulda. Belki duvara “free palestine” yazdınız, ya da “IsREAL terrorist”. Ya da Filistin bayrağı sticker’ı yapıştırdınız bilgisayarınızın arkada parlayan elmasına. Veya bir karpuz simgesi iliştirdiniz çantanıza ya da bir kefiye sardınız boynunuza.

Bunların hepsi vicdanınızı rahatlattı. “Unutmadım,” dediniz, “hatırlıyorum. Filistin meselesini destekliyorum.” Peki ya Filistin’dekilerin vicdanları rahat mı? Birileri bizim meselemizi destekliyor, diyerek rahatlatabiliyorlar mı kendilerini? Siz, kardeşlerimizdir, diye destek sunarken, onlar, kardeşlerimiz bizimledir, diyebiliyorlar mı?

Filistin’de olmadan Filistin’e için yapılanlar en temelde Filistinliler için bir anlam ifade etse de bir işe yaramıyor. En yapılabilir eylemlerde bulunarak vicdanlar rahatlatılıyor. Yeter mi? Evet yeter, ama hayır bunla iktifa edilmemelidir.

Kuru hamaseti bir kenara bırakmaktır Filistin meselesi. Acılara alışmamak için ekranlarda akıp giden fotoğraflara bakmamaktır; haberleri üstün körü takip etmektir, kanıksamamak için. Ama alev alev canlı tutmaktır içimizdeki vicdanı. Yaşananları akıldan çıkarmamaktır. Bilmektir, orada suçsuz insanlar sebepsiz zulme uğramaktadır. Sebep olsa dahi zulmün girişilecek yol olmadığını bilmektir Filistin meselesi. Çünkü rüzgâr terse eser, devran döner, zafer gününün sırası bize geldiğinde elimizdeki gücü nasıl kullanacağımızı bilmelidir.

Mesela sosyal medyada slogan atmaktansa aynı kanallar üzerinden bir Filistinlinin halini hatırını sorabilmek önemlidir. Yanında olduğumuzu hissettirmek mühimdir. Bir Filistinli öğrenciye kitap gönderebilmek, sınırda kalacağını bile bile o kargoyu atmak önemlidir.

Filistin’deki yaşamı bilmelidir bu meseleyi sırtlayan. Kaç mahallesi var, büyüklüğü ne kadar, tarlalarında ne yetişir, denizinden hangi balık çıkar, madeni var mıdır? Yarın oraları yine imar ederken nasıl bir şehir kurulacaktır Gazze’ye? Zenginler var mıdır Filistin’de? Bütünüyle fakir bir halk mıdır oradakiler? Bir kuru ekmeğe, bir damla suya muhtaçlar mıdır? Bayram nasıl kutlanır orada? Elektrik günde kaç saat verilir? Atık suyu arıtma sistemi çalışır mı Filistin’de? Ya otobüs seferleri ne sıklıktadır? Taksiler işler mi? Acil durum telefonu kaçtır?

Filistin’in tarihini bilmek gereklidir mesela. Savunduğumuz şey nedir bir künhüne vakıf olmak, yarın karşımıza bir Siyonist çıkacakmış da onu kendi argümanlarıyla çürütecekmişçesine hazırlıklı olmak gereklidir. Yalana hazırlıklı olmak, doğruyla kuşanmak, vicdanı kaybetmeden bir vicdansıza laf anlatabilmek meselesidir biraz da Filistin meselesi.

İsrail’in dünkü mesele olmadığını, 150 sene öncesinden bir proje olduğunu, bu projenin tutması için milyonlarca insanın canla başla çalıştığını, yeri geldiğinde destekçilerini kaybetme pahasına bu ideallerinden vazgeçmediklerini, yapılan kıyımın bir mesele olarak görülmediğini, karşımıza aldıklarımızın vicdandan yoksun bir sürü olduğunu, girişilecek eylemlerin buna göre tasarlanması gerektiği artık bilinmelidir.

Mesela herkesin siyonizmin ne demek olduğunu bilmesi gereklidir. Siyonizmin ezoterik, gizli, sırlı bir yapı olmadığını, göz göre göre faaliyet gösterdiğini anlamalıdır herkes. Siyonizm dendiğinde kapalı kapılar, karanlık adamlar gelmemelidir akla. Amerika’nın en büyük siyonist derneklerinden AIPAC’ın sloganlarını bilmelidir herkes. “Bizim desteklediğimiz adayların %98’i seçimi kazandı.” Ya da “70 milyon doları bu adaylar için harcadık.”

Kağıttan kaplan bir devlet olarak İsrail’i gözde büyütmeden ama nihayetinde on yıllardır çektirdikleriyle bazı şeylere muktedir bir yapı olarak tanımak gereklidir… Çeşitli duygusallıklar uğruna gerçekleri harcamadan dünü akılda tutup bugün ve yarın nasıl faydalı olabilirim diyerek, yarın devranın elbet döneceğini akılda tutup, ona göre çalışarak o hürriyet gününün elbet geleceğini bellemektir.

Onlarla onlar gibi olmadan ama onların kurduğu bu oyunun kurallarıyla, kendi ahlakımızla mücadele edebilmenin nasıl olacağına kafa yormaktır bugün önemli olan.

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.


Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım