Futbol sen benim...

Saha, futbol, maç, anons ve baba.
Saha, futbol, maç, anons ve baba.

O güne kadar bir kere bile beni ziyarete gelmemiş babam. Bir kere bile “bilmem kaçıncı sınıflardan Erdal Hoş ziyaretçiniz vardır” diye anons edilmemiş okulda. Ama nasıl duyduysa maçımızın olduğunu, atlamış gelmiş… Maç bitti, benim tek golümle 1-0 kazandık. Dursun’u tebrik ediyor babam. “Çok büyük futbolcu olacaksın” diyor ona.

Parasız Yatılı sınavlarını kazandım. Arifiye Öğretmen Lisesi’ne gitmek için köyden babamla şehre geldik. Günlerden pazar… Babam arkadaşları ile kısık sesle hükümeti eleştiriyorlar; Ülkücülerin hapishanede çektiklerini falan... Sonra başka arkadaşları geliyor babamın, başka köylerden öğretmen arkadaşları. Hoca diyorlar, hadi maça gidiyoruz. Sakaryaspor- Beşiktaş maçı, sana da bilet aldık. Babam bana bakıyor, gözleri ile izin istiyor. Kayıt için bile gitmemişim daha okula 12 yaşındayım… “Giderim ben” diyorum, sen bana Arifiye arabalarının nerden kalktığını söyle ben giderim baba… Ah be baba bugün yanımda olmayacaksan ne zaman olacaksın. Millet yedi sülalesi ile gelmiş okula bense sen hayattayken yetim gibi…

İkindi vakti göçüyor babam…
  • Yıllar sonra bana biri futbolun saçmalığını anlatırken bütün bunları anlatıp “uğraşma oğlum” diyorum. Ben bütün bunlardan sonra nefret etmediysem daha da nefret etmem; futbol sen benim...