Geç kalmış bir küfürname: Yerliciliğin retoriği

Eğer kapitalizmin en önemli silahlarından globalizm de sağcılık olmuyorsa ne diyelim?
Eğer kapitalizmin en önemli silahlarından globalizm de sağcılık olmuyorsa ne diyelim?

Solun züğürt tesellisi: Türkiye’de sağcılar sağcıyım demezmiş. Solcularsa göğüslerini gere gere solcuyum dermiş. Vay be. Gören de Türk solunu Deli Yürek Kenan İmirzalıoğlu zannedecek. Halbuki daha bu “gere gere”de bir tantanacılık var. Sen “solcu” kelimesine dikkat kesiliyorsun; adam ırkçılığı, ayrımcılığı, elitizmi okutuyor aradan. Solcu ne demek mesela? Komünist mi? Sosyalist mi? Nasyonal Sosyalist mi? Kemalist mi? Göğsünü gere gere komünistim diyen kaç kişi var ki bu memlekette?

“Solcuyum.” Öyle abi, ben de bir keresinde sol ayağımla topu doksana takmıştım zaten. Sol ayağımla vurduğum için olacak, maçın sonunda kavga çıkmıştı. Sağ ayağımla vursam kesin kavga çıkmazdı. Ha ha ha…
“Solcuyum.” Öyle abi, ben de bir keresinde sol ayağımla topu doksana takmıştım zaten. Sol ayağımla vurduğum için olacak, maçın sonunda kavga çıkmıştı. Sağ ayağımla vursam kesin kavga çıkmazdı. Ha ha ha…

Züğürt tesellisinin yayılma alanı dikkatimi çekti. Eskiden bu lafı tartışmada eziklenmemeye çalışan sol örgüt mensupları söylerdi. Geçenlerde bir parti başkanının ağzından duyduk. O an aklıma geçen senelerde çıkan bir kitap geldi: Siyaset bilim doçenti Fırat Mollaer’in Yerliciliğin Retoriği kitabı. Haklıymışım. Doçent kardeş de sağın demokratik iktidarı karşısında teselli arayanlardan: “Ben sağcıyım, deyip tarihin sorumluluğunu yüklenecek pek az sağcı bulunur.”

Bu cümleyi okuyunca aklıma önce Süleyman Demirel geldi. Sonra da doçent kardeşle aynı bilim dalının Demirelci bir profesörü (adını söylemeyeceğim yo). İkisi de, sayısız benzerleri gibi sağcı, sağda, sağlak, sağ olun var olun olduklarını hiçbir zaman ketmetmediler. Yayınevine o kadar gittin geldi, Nurettin Topçu çalıştın sözümona; sağcının da sağcılığın da menbaını gördün, demezler mi doçent kardeşe. İnkar etmiyor ki adam sağcı olduğunu.

Sağcılığı kabul etmeyenler İslamcılar? Alalım Refah Partisi’ni. Şimdikini değil, sağcılık lafını geri iten, unutturan, bastıran 80’lerin, 90’ların Necmettin Erbakan’lı RP’sini.

“Kendi kanununu kendin yap” “İstediğin gibi inan, örgütlen, konuş” “İnandığın gibi yaşa” “İstediğin işi tut”

Bunları ben şimdi icat etmedim. Bunlar Refah Partisi’nin TBMM’ye girmeyi başardığı 1991 seçimlerinden önce yayımladığı Seçim Beyannamesi’nden. Sosyolog olmasına gerek yok, siyasetbilim doçenti de analiz edebilir.

Liberalizm diyebilirsin, demokratlık diyebilirsin, liberal demokratlık dersen daha da parlak olur; ama sağ deme şansın yok. Bu ve benzeri milyonlarca cümle kuruldu 1970’lerden beri Türkiye’de. Kim tarafından? Sağcılar? Hayır. Müslümanlar. İslamcılar. Siyasal İslamcılar. Şeriatçılar. Dinciler. Yobazlar. Ya da ne dersen. Ezberin ne ise. Ne kadar faşistsen.

Peki Müslüman Müslümanım demekten çekinir mi? Fetullahçı münafık değilse niye çekinsin?

Uzun uzun anlatırdım ama Cins’in yazı çerçevesi kısa kes meges hesabı olduğu için, özet geçeceğim. Bir siyaset bilim doçenti düşünün, adam daha siyasi partilerin sağ ve sol kulvarlarına sıkıştıralamayacağını anlamamış. Lan, şimdi İyi Parti diye bir şey var, CHP’nin müttefiki. Sağcı mı solcu mu diyeceğiz İyi Parti’ye? Serbest piyasayı savunuyor, LGBT vs. savunuyor. Parti programına bakıyorum: “Serbest piyasa sisteminin her durumda kısıtlı kaynakları en etkin bir biçimde dağıtamadığı ve toplumsal ahengi bozacak boyutlarda gelir ve servet eşitsizliğine yol açtığı gerçekleri” demişler. Allah Allah! Hani sağcı, milliyetçi, faşist, alikıran başkesen fesat partiydi bunlar? Göğüslerini gere gere de sağcı diyorlar üstelik. Kurt işareti falan yapıyorlar ama başkan yardımcıları Pride Parade’den video atıp yaşadığı kolektif orgazmı partililerle paylaşıyor. Her neyse.

Aklı başında biri için, bugün İngiltere, Fransa, ABD gibi politik toplumu yerleşiklik iddiasındaki toplumlarda dahi partileri, siyasi hareketleri, hele hele insan gruplarını sağsol diye bölmek demode ve karartıcı oluyor. Biden solcu, Trump sağcı peki. Biden globalist öte yandan. Eğer kapitalizmin en önemli silahlarından globalizm de sağcılık olmuyorsa ne diyelim? Mahmut mu diyelim?

Doçent kardeş Fırat Mollaer (solcu-sağcı karışık isim) Yerliciliğin Retoriği kitabını evirip çevirdim, okumaya gayret ettim. Ama ortada bırak tahlili, tasvir denecek bir şey de yok. Veri olarak sunduğu şeylerin tamamı kendi sallaması. “Yerlicilik yerlilerin birbirine çevirdiği bir silah” demiş mesela. Sen ne anlatıyon be abla gözünü seviyim be abi? Tam aksine, sadece yerlilik, yercilik mantığı sayesinde Kemal Tahir’le Erol Güngör’ü, Hikmet Kıvılcımlı’yla Nurettin Topçu’yu beraber okuyabiliyorsun bu ülkede.

Kişilerden söz etmiyorum. Ben “Yerlinin yeri nedir?” yazısını yazdığım zaman bunu alkışlayan tek kişi Kurtuluş Kayalı olmuştu. Sene 2000. Şimdi artık iş kitleselleşti. “Kemal Tahir’i de okuyalım” gibi bir şey değildi benim söylediğim. Bir insan Orhan Kemal okuyor ama Mustafa Kutlu okumuyorsa, okumuyordur. Adı “solcu,” soyadı “sağcı” doçent kardeş de okumuyor. Küfretmek için bahane arıyor. İktidarın bir parçası olamadığına inanmış çünkü. Doçent iktidarın memurudur oysa. Kültürel iktidarın. Bunu da sonra anlatalım yerimiz kalmadı.