Hatırlamaktan Yapılmış Şarkılar

Arabayla yolculuk esnasında bir arkadaşınız size ‘radyoda doğru düzgün bir şey yok’ diye sızlandığında telefondan dinlenir.
Arabayla yolculuk esnasında bir arkadaşınız size ‘radyoda doğru düzgün bir şey yok’ diye sızlandığında telefondan dinlenir.

Bir balkonda oturup uzakları seyrederken dinlenir. Şarkıyı dinlemenin iki şartı vardır: Sessizlik ve çay. Şarkı da zaten sadece sessizlikle ilgilidir. Derin bir hissediş, toplumsal bir duyarlılık, birinci sınıf bir şarkıya nasıl dönüştürülür, işte bu şarkı bunun cevabıdır’ gibi cümleler kurulur.

Hacı Taşan – Bugün ayın ışığı

Ankara’da dört erkek, en az on yaşında bir arabanın içinde Kayaş’a ya da Sincan’a doğru giderken radyoda çıkınca dinlenir.

Arabadakilerden biri mutlaka ‘Muharrem Ertaş mı la bu’ diye sorar. Bir diğeri cevap verir: ‘Hacı Daşan la bu. Keskinli. Neşet’le akraba.’ Ardından bir sessizlik gelir. Tam o esnada Hacı Taşan, ‘oy nerdesin nerdesin / kaldır camın perdesin / diyeceğim çok amma da / çok kalabalık yerdesin’ nakaratını söyler. ‘Muharrem Ertaş mı la bu’ diye soran Ankara bebesi, son noktayı koyar: ‘Bu da güzel söylüyormuş gardaş.’

Soap Kills – Ya jarha galbi

Akşamın dokuzundan beri oturup muhabbet ettiğiniz bir gecenin dibinden evinize dönerken arabanın müzik sistemine bluetoothtan bağladığınız telefondan, yüksek sesle dinlenir.

Müslüm Baba ‘ah edip adımı her anışında’ dizesine geldiğinde şarkının sesi biraz açılır ve bir sigara yakılır. Sigaranın ilk nefesini, gözlerinizi biraz uzunca kapatarak çekersiniz.

Yalnızsınızdır. Yasmine Hamdan’ın o enteresan sesinden başka hiçbir şey dikkatinizi bölemez. Şarkı ilerleyip de ritmini hızlandırdığında şarkıyı dinlemeyi bırakıp hatırlamaya başlarsınız. Şarkılar da insanlar gibidir. Hatırlamaktan yapılmışlardır.

Müslüm Gürses – Unutamazsın

Ofiste çalışmak için kaldığınız gecenin ilerleyen saatlerinde, işinize ara verip youtubedan bulunarak dinlenir. Müslüm Baba ‘ah edip adımı her anışında’ dizesine geldiğinde şarkının sesi biraz açılır ve bir sigara yakılır. Sigaranın ilk nefesini, gözlerinizi biraz uzunca kapatarak çekersiniz. Aslında şarkının bütünü, o gereğinden uzun süren göz kapamasıyla ilgilidir. Evet, biri yanınızda olsa ve sizin o halinizi görse şu soruyu soracaktır: ‘Peki, sen o kızı bir daha hiç gördün mü abi?’

Muhammed Reza Şeceryan – Bidad

Bir balkonda oturup uzakları seyrederken dinlenir. Şarkıyı dinlemenin iki şartı vardır: Sessizlik ve çay. Şarkı da zaten sadece sessizlikle ilgilidir. Her seferinde, bu 15 dakika süren ağır sanatlı İran şarkısında ve Şeceryan’da ne bulduğunuzu düşünürsünüz. Her seferinde cevap aynıdır: Ryszard Krynicki ya da Yusef Komunyakaa sahnede şiir okurken ne buluyorsanız onu. Bütün iddiası sadece ‘varoluşsal tavrında’ olan o büyük asalet hissini. Sıfır makyaj, sıfır oyun, sıfır numara. Sadece net, düz, dümdüz bir tavır. Ve şu da: Bu adam, bu yaptığı işi gerçekten çok seviyor.

Suzanne Vega – Luka

Biri size, ‘niçin bizde toplumsal konularda iyi şarkı yapılmıyor’ diye sorduğunda ona bilgisayarınızdaki klasörden şarkının ‘mp3’ halini bulup, sohbeti kesmeyecek bir tonda dinlenir. Bir yandan da google marifetiyle şarkının Türkçe sözleri bulunur, okunur. İkinci katta, hemen üzerimizde yaşayan ve her akşam dayak yiyen bir kadının öyküsü olduğu anlatılır şarkının. ‘Derin bir hissediş, toplumsal bir duyarlılık, birinci sınıf bir şarkıya nasıl dönüştürülür, işte bu şarkı bunun cevabıdır’ gibi cümleler kurulur.

Ümmü Gülsüm – Atlal

Son derece ciddi bir yazı yazarken, çalışırken, uğraşırken dinlenir. Şarkının dördüncü dakikasında gelen alkışlar, birazdan duyacağınız o olağanüstü sese kavuşma anını muştular.

  • Toplamda 39 dakika 55 saniye süren bu efsanevi şarkıya ismini veren kelimeyi de hatırlarsınız her seferinde. Yan aşiretten kız alan Bedeviler, develerinden çöle ufak tefek hediyelikler, çerezler bırakarak dönerler kendi çadırlarına.

Kız evi, gelin çadırını o hediyeleri takip ederek bulur. ‘Atlal’ denir o hediyelere. Geride bırakılandır atlal. Siz şarkıyı bir türlü geride bırakamazsınız fakat. Bir kere dinlediniz mi hep kalır sizde.

Nermine Memmedova / Sinan Seid Evlerinin önü yonca

Arabayla yolculuk esnasında bir arkadaşınız size ‘radyoda doğru düzgün bir şey yok’ diye sızlandığında telefondan dinlenir.

İki Azeri’nin bir Kerkük türküsünü nasıl bu kadar güzel yorumladığı konusunda laflarsanız arkadaşınızın ‘çok güzelmiş yahu’ yorumunu yapması gecikmez. Ardından bu ikilinin yine birlikte söyledikleri bir başka Kerkük türküsü gelir: Akşam olur. Sonra belki şuraya varır iş: ‘Türküler olmasaymış belki Türkçe diye bir dil de olmazmış usta.'