İhtiyar

İhtiyar.
İhtiyar.

Kelimeler oldu bittiyle ortaya çıkmazlar. Bir dayanakları vardır mutlaka. Kelimelerin bir mesnedi, istinadı, temeli, hatta denilebilir ki, delili vardır. Türkçem! Hemen hemen her kelimeyi işaret eden birçok kelimeyi taşıyor haznesinde. İsimlerin, ihtiyarımız, babamız, pirimiz, ilk Peygamberimiz Adem’e (as) büyük bir ilahi lütuf olarak öğretildiğine inanıyoruz. E kutsal nihayetinde kelime meselesi. Dinde -diğer inançlarda da-, felsefede, tasavvufta, sokakta, masalarda, ofiste, okulda, evde kelimesi, sözü, dediği, düşündüğü nispetinde kıymetli oluyor insan. Ölürken bile: Kelime-i Şehadet, son anda taşı gediğine koymak, kalptekini dildekine dayanak kılmak. Hudâvendigâr’ın dediği üzere; “kalp deniz, dil kıyısı.” Kıyımıza ‘ihtiyar’ vurdu bu sayıda, haydin aslına erelim…

Aslı budur

Eskiden deliler için, iradesi üzerindeki kontrolünü kaybettiği, kendine hâkim olamayacak duruma geldiği için ‘ihtiyarı elinden gitti’ denirmiş.
Eskiden deliler için, iradesi üzerindeki kontrolünü kaybettiği, kendine hâkim olamayacak duruma geldiği için ‘ihtiyarı elinden gitti’ denirmiş.

Mesnedi olan bir kelimemiz de ihtiyar. Şu kelimeye doğru bir yolculuğa çıkalım, gidebildiğimiz yere kadar gidelim. Arapçadaki tercih etmek, seçip ayırmak, intihap etmek anlamına gelen ḫiyer (ﺧﻴﺮ) köküne dayanıyor kelimemiz. Hazır olun, başka anlamları da var: katlanma, kabul etme, razı olma, bile isteye hareket etme, iradeyi kullanma vesaire. Söz konusu kelimemizin direkt iradeyle, akılla, seçimle alakası var. Eskiden deliler için, iradesi üzerindeki kontrolünü kaybettiği, kendine hâkim olamayacak duruma geldiği için ‘ihtiyarı elinden gitti’ denirmiş. İradenin varlığı kadar ihtiyar olmak, ihtiyarlı olmak, makul sayılmak. Aynı kökenden meydana gelmiş bir başka kelimeye kısacık değinerek başka meseleye geçelim: hayır, hayırlı, hayırlısı. İlahi güzelliği, iyiliği bu kelimeyle zikrederiz. İlahi iradenin güzelliği… Daima hayır.

Böyle derler

İnsan asıl deneyimleyerek öğrenir, çünkü seziden mahrum bırakılmıştır. Deneyerek, eylemi sonucu düşerek, yanılarak öğrendiği güçlüdür: bir musibet bin nasihatten hayırlı.
İnsan asıl deneyimleyerek öğrenir, çünkü seziden mahrum bırakılmıştır. Deneyerek, eylemi sonucu düşerek, yanılarak öğrendiği güçlüdür: bir musibet bin nasihatten hayırlı.

Yaşlı, eski. Hemen hemen her toplumda, dilde, yaşı ilerlemiş kimselere yukarıda ifade ettiğimiz irade meselesiyle benzer anlamda kelimeler ihtiyari olarak kullanılmış. Cümle içerisinde kullanması ne keyifli değil mi? Tek tek örnek vermemeye de ihtiyar gösteriyorum. Yaşı ilerlemiş kimseler lider kabul edilir, sözü muteber. Nitekim öyledir de. Tecrübe, birikim, yaşanmışlık önemli. İnsan asıl deneyimleyerek öğrenir, çünkü seziden mahrum bırakılmıştır. Deneyerek, eylemi sonucu düşerek, yanılarak öğrendiği güçlüdür: bir musibet bin nasihatten hayırlı. Tam da bunun için bir ihtiyara, büyüğe, düşmüş kalkmışa, şeyhe, pîre, yaşlıya danışılır. Her toplum, yaşlılığa farklı bir anlam yükler. Japon kültüründe yaşlılık, ihtiyarlık “sensei” yani “öğretmen” kelimesiyle aynı anlamda. Manidar. İhtiyar hayrı, yaşantısından istinaden söyler. Şunu demek de abartı değil sanırım: Çünkü akıl, irade defaatle denenmiş olan denklemin sonucunu bilir. E tabi istisna kaideyi bozmaz, bahs-i diğer.

Bu da denmeli

  • Bakınız:
  • Gayr-i ihtiyârî
  • İhtiyâr-ı sükût
  • İhtiyâr-ı külfet
  • İhtiyar heyeti
  • Kitap: EL-İHTİYÂR – MEVSILÎ