İşiniz ne kadınlar, ne savaşlar, kahramanlıklar: İşiniz çok ideolojik

​İşiniz ne kadınlar, ne savaşlar, kahramanlıklar
​İşiniz ne kadınlar, ne savaşlar, kahramanlıklar

15 Temmuz’da ne oldu? Taksimi kamyonla delen Şerife Ablayı kim ne tarafa koydu? Hangicamianın sesi oldu, yoksa görmezden mi gelindi? Devrimci kadınlardan, savaştaki kadınkahramanlardan genel geçer bahsedilir ancak neden tarihe gitmeyecek kadar uzaklaşmamızagerek kalmayan bu taze direnişteki kadınlar yok sayılır?

Bazı kadınlardan bazı zamanlarda, bazı mahallelerde, bazı panel, seminer, konferanslarda ve eylemlerde asla bahsedilmez. Bazı kadınlar farkettirilmek istenmezler. Tamamen ideolojik sebeplerle, bir takım muhitlerin işlerine gelmediğinden, bahisleri dahi açılmaz bu kadınların. Edebiyatta da sisasette de böyledir bu.

15 Temmuz’da ne oldu? Taksimi kamyonla delen Şerife Ablayı kim ne tarafa koydu? Hangi camianın sesi oldu, yoksa görmezden mi gelindi? Devrimci kadınlardan, savaştaki kadın kahramanlardan genel geçer bahsedilir ancak neden tarihe gitmeyecek kadar uzaklaşmamıza gerek kalmayan bu taze direnişteki kadınlar yok sayılır? Safiye Bayat cesareti dikkatle üzerinde durulması gereken diri bir direniştir hâlbuki.

Hangi kalemler 15 Temmuz için neler yazdılar? Edebiyatçılarımız bu süreçte neler yaptılar? Biraz geçmişe dönelim. Siyasal olaylarla içli dışlı edebiyata, kadın hareketlerine küçük bir girizgahla virgül ata ata başlayalım.

Sözü Fatma Aliye’de devam ettirelim… Feministler ondan bahsetmezler mesela. Çünkü çağdaşı kadınları, İslamiyetin kadınlara zaten getirmiş olduğu hak ve hürriyetleri bilmemekle suçlayarak, onları feminizmden etkilenmiş olmakla eleştirir.

19. yy’a gidelim, Makbule Leman ve Şair Nigar Hanımların da yakın tarihlere kadar Fatma Aliye Hanım gibi unutturulmuş isimlerden olması tesadüf müdür? Fatma Aliye mesela şair Nigar Hanım gibi II. Abdülhamit taraftarı. Hatta Nigar Hanım Sultan II. Abdulhamid döneminde şefkat nişanı dahi alıyor. Nigar Hanım’ın ömür boyu taraftarı kaldığını anladığımız II. Abdulhamid’e takdim için şiirleri dahi mevcut. 1908’de Meşrutiyet ilan edildiğinde, Nigar Hanım’ın o sıralara rastlayan günlüklerini taşıdığı sert eleştirilerden dolayı daha sonra bizzat kendi eliyle imha edilmiş olması Nigar Hanım’ın Meşrutiyet’e sıcak bakmadığını gösteriyor. İtibarını ve sosyal etkisini kaybetme korkusu duyan şairin nitekim yıllar içinde korktuğu başına geliyor. Bu cephesi açıkça taraf olma halinin bedeli, unutturularak ödetiliyor Nigar Hanıma.

Sözü Fatma Aliye’de devam ettirelim… Feministler ondan bahsetmezler mesela. Fatma Aliye, kadın hak ve hürriyetin konuşulduğu bir dönemde dünyaya gelir. Mevcut durumdan o da rahatsız olmuş, meselelere bigane kalmayarak kadınların eğitimleri, kültürel hak ve hürriyet konuları üzerinde yazar ayrıca da sosyal faaliyetlerde bulunur. Burda sıkıntı yok günahı şurada başlıyor ki; çağdaşı kadınları, İslamiyetin kadınlara zaten getirmiş olduğu hak ve hürriyetleri bilmemekle suçlayarak, onları feminizmden etkilenmiş olmakla eleştirir. Ona göre çözüm “… Osmanlı’yı terakki ve tekamüle ulaştıracak olan teşebbüslerin en önemlisi tarik-i medeniyet ve insaniyette en ciddi adım kadınların gaspedilmiş hukukunu iade eylemektir.” O feministleri İslam’ın öğretilerinden uzaklaşmakla suçlar. Feministler de Aliye’yi anmazlar böylelikle. İslami camia dahi hakkını veremez Aliye’nin. Bu da İslami camianın kendi içerisinde çözemediği bir başka mesele.

Kadının toplumdaki yeri diye başlayan iflah olmaz, sancılı girizgahlar nedir ne değildir? Kadın hangi kadın, toplum ne demek?

Bir de eve kapatılma klişesi var ki; bu tonda cümleye kim başlasa ideolojisi, dünya görüşü çerçevesinde cümlenin sonuna isabet edebiliyorsunuz. Kadınları asla bağlamayan, kamyon alıp Taksim’e dahi çıksa muhabbeti kapanmayan bu evde olma mevzusu... Kapatılmak, aşağılamayı, geriliği, İslam’ın kadına bakışının bazılarınca “yamukluğunu” gösteriyor çünkü. Kolay tercih. Kolay klişe.

Mesela milli sporcumuz Kübra Dağlı’nın şampiyonluğu bazı insanları bu yüzden bu kadar geriyor. Ortada tuhaf bir durum var çünkü, kalıba uymuyor Kübra binlerce kadın gibi.

milli sporcumuz Kübra Dağlı kalıba uymuyor Kübra binlerce kadın gibi.
milli sporcumuz Kübra Dağlı kalıba uymuyor Kübra binlerce kadın gibi.

Tarihe dönersek eğer, Şerife Bacı hakkında konuşacak çok da bir şey yoktur çarşaflıdır o bu kadar. Halide Edip kafa karıştırıcıdır ama. Birçok ismi bir köşeye sığdırırsınız fakat Halide Edip’te taşların yerine oturmadığı bir şeyler var. Askeri nişan verip geçmek yeterli olmuyor. Halide Edip’in, Tanzimat’tan sonra beklenen modelde bir kadın olmasıyla geçiştirilemiyor. Sürgünlerinden bahsetmemek olmaz.

  • Berna Moran, serin kalamayarak eleştiri getiriyor Sinekli Bakkal’a: “ ‘İhtilal’ in zararlı olduğu düşüncesini aşılamak isterken ne denli başarılı olabiliyor Adıvar.

İstibdat rejimi iğrenç ve korkunç, ama ondan kurtulmak için isyan etmenin, devrime bel bağlamanın da yararı yok. Hepsinde aynı zorbalık, aynı içtensizlik. Ne yapmalı öyleyse diyen bir Halide Edip, var?” Edip’in siyasi düşüncesinin çıkmazını sanatının zayıflığına yoruyor Moran. Var edilerek örselenmiş bir isim bence Halide Edip.

FatmaAliye (solda) ve Halide Edip Adıvar
FatmaAliye (solda) ve Halide Edip Adıvar

Tarihe dönersek, bize dönersek aslında dünyadan devrimci kadınları ele alıp masalsı düşler büyütmenin evveliyatını; neden Adanalı Rahmiye Hanım’dan, Halime Çavuş’dan, (Erzurumlu Kara Fatma) Şerife Bacı’dan, yani Kurtuluş Savaşı’nda başlatmıyoruz. Osmanlı’da bir kadın teşkilatı BACIYÂN-I RÛM’un varlığı nedir? Nitekim Fuad Köprülü, “Bâciyan- ı Rûm”un, “Silâhlı ve savaşçı kadınların kurduğu bir teşkilât” olma ihtimalini tarihçinin dikkatine sunmuşken, bizim bundan haberimiz dahi yok. Asrısaadetin, mümine aynı zamanda savaşçı ve muhaddis kadınlarından birinin de Ümeyme olduğunu hatırlayan var mı?

Kadınlar meselesinde hayli fazla cephe var. Hangisinin altına girerseniz yalnız kalmazsınız. Sol başka, sağ bambaşka. İslami camiada örselenmiş bakış açıları hala mevcut. Mesele siyaset, spor, sanat, edebiyat olunca dahi kazanan ideolojiler oluyor. Kadınlar ise tüm bunlara rağmen cepheyi terk etmiyorlar. Meselemiz büyükse, gerisi teferruat bizim için.