İsmet Özel: Ramazan ve Müslüman

Bir yanda medeniyet, bir yanda Müslümanlar var. Her ikisi de ramazan için müsbet hâli canlı tutmuyorlar.
Bir yanda medeniyet, bir yanda Müslümanlar var. Her ikisi de ramazan için müsbet hâli canlı tutmuyorlar.

Kendi yüreğimizi bir başka yüreğe açarak başlattığımız bir zaman ve bu yüreklerin bir konaklama yeri olacak bir mekân... Ramazanı folklorik hüviyetinden kurtarmak ve onu Müslümanların anlamıyla zenginleştirmek elimizdedir, şartların elverişsizliği bazı şeylerden kaçmak için bahane olarak kullanılsa bile...

Ramazan Müslüman için bir yoğunluk dönemidir. Bütün bir yıl özlemi çekilen bir zaman parçası olması düşünülür ramazanın. Ama yaşadığımız medeni çerçeve bize ramazanı ne zihni melekelerimiz, ne de yoğunlaşmış İslâmi titizliğimiz açısından gerçek anlamıyla yaşatmıyor. Hayatımıza Müslümanca ihsaslarımızı körletecek unsurlar sokmuş medeniyet. En çok ramazan aylarında hissediliyor bu. Birkaç mahya, teravih namazları, pide, güllaç gibi bazı işaretleri var günümüz ramazanının. Lâkin bu işaretler, bilhassa büyük şehirlerde, köşeye sıkıştırılmış bir geleneğin işaretlerinden öte bir etkinliğe sahip değil. Ramazan, günümüz Müslümanları tarafından birçok şeyi yeni baştan düşünme için bir fırsat olarak değerlendirilmiyor; gelen ve geçen bir "ay" o da, üstelik ne zaman gelip ne zaman gittiğinde bile ortak görüş sahibi değil Müslümanlar. Bir yanda medeniyet, bir yanda Müslümanlar var. Her ikisi de ramazan için müsbet hâli canlı tutmuyorlar.

Belki Müslümanlar kabahati medeniyete yüklüyor; ama gerçekten öyle mi? Yaşadığımız hayat bu, öyleyse içinde bulunduğumuz durum kaçınılmazdır; madem İslâm dışı ve düşmanı bir medeni yapı içindeyiz, bunun kaçınılmaz sonucu ramazanlarımızın İslâmı açıdan yetersiz donatımda bulunuşudur, diyebilir miyiz? Diyemeyiz, bana kalırsa. Sağlıklı bir İslâm cemaati meydana getirmek ve bu vasıtayla ramazanı ve bütün zamanları İslamca en uygun, en yeterli biçimde kullanmak için Müslümanlar dışındaki bazı insanlar özel ortam hazırlığı yapmayacaklar elbet. Müslümanlar kendileri o ortamı doğuracaklar, besleyecekler ve hâkim kılacaklar zamana ve mekâna. Ramazan geldi diye hepimize ferdî endişelerimizin ötesinde bir canlanma doğdu mu? Zamanı ve mekânı biz Müslümanlar kendi ölçülerimizle bir anlama kavuşturduk mu? Yani, bugünkü medeniyetin "zaman" anlayışının sınırlarını yarıp, bunu İslâmi bir temelde yeniden edindik mi? Zamanı kullanırken bizim Müslüman olarak herhangi bir kâfirden farkımız yoksa, elbet ramazanı bir yoğunluk dönemi, İslâmi titizliğin bir bahçesi olarak kavrayamaz, yaşayamayız.

Bakın ne dedim? Zamanı kullanmak! Bu ibarede modern çağın endişelerinin kokusunu duymuyor musunuz? Müslüman zamanı kullanır mı acaba, yoksa zaman içinde bir durum ve tavır mı alır? Sözgelimi, ikindi vaktinin bir bölümünü namaz kılmak için mi kullanıyorsunuz, yoksa ikindi girince namaz kılmayı mı düşünüyorsunuz? Ve mekân... Kılık kıyafetlerimizden el hareketlerimize kadar kapladığımız yerde takındığımız tavır. Bütün bunlar Müslümanca bir hayatın kasıtlı sonuçları mı, yoksa bizi mecbur tuttukları bir mekânı biz kendimizinmiş gibi kabul ederek mi yaşıyoruz? Ramazan geldi diye hepimize ferdî endişelerimizin ötesinde bir canlanma doğdu mu? Samimiyetle cevap verin. Kendi yüreğimizi bir başka yüreğe açarak başlattığımız bir zaman ve bu yüreklerin bir konaklama yeri olacak bir mekân... Ramazanı folklorik hüviyetinden kurtarmak ve onu Müslümanların anlamıyla zenginleştirmek elimizdedir, şartların elverişsizliği bazı şeylerden kaçmak için bahane olarak kullanılsa bile...

İsmet Özel, Yeni Devir, 30 Ağustos 1978