"İzlesene"de: Le Trou, Ran ve Kelebekler

​Le Trou
​Le Trou

Bazen bir isyan, isyan edilenin iyiliği içindir. Onun bir başkası olmasını engellemek için edilmiş bir isyan, genellikle yetişmiş isyanların en gerçeğidir.

Yürümenin dışında bütün eylemlerin adı elbette kaçıştır. Hikâye biraz da şu değil mi? İnsan, bir yerden kurtulmak için kendini sakinliğin eline bırakmalıdır.

İşte kendi sakinliğini dışarıya taşımak isteyen bir hapishaneden kaçış filmiyle karşı karşıyayız Le Trou’da. Filmin kendisini bir kaçışın oluşturduğuna bakmayın. Film, insan olmanın acizliğini, geri dönülmez hataları ve insanda insana olmayan teselliyi bizlere kanıtlıyor.

Kurosawa’nın 1985 yapımı Ran filmi.
Kurosawa’nın 1985 yapımı Ran filmi.

Ran

Karşısındakinin iyiliğini isteyen her isyan kırgın bir gidişten ve “seni affediyorum, olur böyle şeyler” diyen bir geri dönüşten ibaret değil midir?

Bazen bir isyan, isyan edilenin iyiliği içindir. Onun bir başkası olmasını engellemek için edilmiş bir isyan, genellikle yetişmiş isyanların en gerçeğidir. Kurosawa’nın 1985 yapımı Ran filminde de tam olarak bu var. Tahtını oğullarına bırakan bir babanın karşısına, tahtını bırakmasın diye bir oğul olarak dikilmek, onun ısrarını kıramayınca da alıp başını gitmek. Karşısındakinin iyiliğini isteyen her isyan kırgın bir gidişten ve “seni affediyorum, olur böyle şeyler” diyen bir geri dönüşten ibaret değil midir?

İnsan kardeşini bıraktığı yerden hatırlar
İnsan kardeşini bıraktığı yerden hatırlar

Kelebekler

  • Bir şeyin tam tanımıyla “kavuşma” olduğunu nasıl anlarız? Bize kalırsa eskiye dönme imkânın durduğu bir kıyıya varmakla mümkündür bu.

Tolga Karaçelik’in Kelebekler’inde de bu var biraz. Üç kardeşin yıllar sonra babaların ölümüyle bir araya gelmeleri, biraz absürt, biraz da gerçeğin kurgulanmasıyla karşımızda. Evet, insan kardeşini bıraktığı yerden hatırlar.