Kâf ile nun arasında saklı sır bugün insana umut vadeden yolculuktur

Arşiv
Arşiv

İnsana umut veren, umut vadeden iki harftir yaşamak. Ol, deyince olan bir kâinatta, “Kun”’un misafiridir insan. Ol deyince her şeyin olduğu Zatın misafiri olmak ne büyük bir onurdur.

Harfler de sır tutar.

Bir kâf ile bir nun arasındaki o sonsuz sırlı yakınlıktadır tüm varlıklar.

Bir O ile L harflerinin latif temasında ışır kainattaki tüm esrarlı varoluşlar. Kâf, nun’a çarpar ve “Kun” olur. “Kun”, “ol” demektir.

Tüm arzularımız bir kâf ile nun arasındadır. Tüm ihtiyaçlarımız bir kâf ile nun’dan medet umar.

Bir yazar bozar levha gibi, her şey bu iki harf arasında cereyan eder. Kâf ile nun Yuhyi olur, hayat buluruz. Kâf, nun’a vurur Mümit olur, ölürüz.

Baharın gidişi, sonbaharın gelişi kâf ve nun arasında vuku bulur.

İlk baharda çiçekler kâf ile nun ile çiçeklenir. Sonbahar da yapraklar kâf ve nun arasında dallarından uçup giderler. Kışın kâf ve nun’un arasında esen bir rüzgarla yayılır yeryüzüne.

Bir kedinin miyavlaması, kuşların şakıyışı, bir çocuğun kahkahası sonsuz rahmeti kâf ile nun arasından müjdeler.

Kainat her an kâf ve nun çarpışması ile, “Kun” emri ile her an yaratılır. Sonsuz isimler kâf ve nun arasında tecelli eder.

Olan biten her şey iki kelimeden müteşekkil tek bir emre sığar: “Kun!” Yani Ol! “Kun” der olur, Ol der yokluktan vücut bulur her şey. “Kun” der, insan sonsuz bir değer kazanır. Kâf ve nun, hayatın sırrıdır. Sırlar açılmayı bekler iki harf arasında.

Gecenin alacakaranlığında şavkıyan dolunay da yüzünü kâf ve nun arasından çevirir dünyaya. Mor menekşenin kıvrımları kâf ve nun arasından boy verir. Zuhal yıldızı kâf ve nun’dan doğar semaya. Haşyeti ile kükreyen kasırga kökünden söker bitkileri kâf ve nun emriyle. Taşlar, “Kun” ile parçalanır, dağlar yerinden “Kun” ile oynar. Martılar kâf ve nun arasında kanat çırpar.

Sonsuz bir hazine saklıdır kâf ve nun arasında.

Bütün gece yağan yağmur, bir deli poyraz kâf ve nun arasından iner yeryüzüne.

Mor menekşeler, yumuşak nergizler, ak zambaklar, el değmemiş çiğdem, karanlık sümbül, aşk yüzlü güller, bir kâf bir nun’un torağında yeşerir. Bir bebek oradan ağlar, oradan meme emer, oradan yürür, oradan konuşur. Suyun yüzündeki iki ak martı, avını bekleyen örümcek ağı, gökte dolanan şahin kaf ve nun’a muhtaçtır.

Her şey kâf ve nun’a bağlıdır. Bir Kub’e, bir OL’a bağlıdır. Kâf, nun’a çarpmazsa, kâinat yok olur. Kâinat her an ama her an bir “kaf nun tezgahı”nda dokunur ilmek ilmek.

Günün ağarması da günün solup gitmesi de kâf ve nun’a muhtaçtır.

İnsan “Kun”suz yapamaz. O, ol demeden hiçbir ihtiyaç karşılanmaz, hiçbir arzu gerçekleşemez. Bu iki harf insanın umududur. Kaf ve nun’suz bir hayat hiçlikte boğulmaktır.

İnsana umut veren, umut vadeden iki harftir yaşamak. Ol, deyince olan bir kâinatta, “Kun”’un misafiridir insan. Ol deyince her şeyin olduğu Zatın misafiri olmak ne büyük bir onurdur.

Yalnız başına durmuş binlerce acının içinde insanın kalbi de bir kâf ve nun arasındadır. Kâf ve nun arasında tomurcuklanır dikenler kalpte. Birlikte derinleşir yaralar kâf ve nun arasında. Kâf ve nun ile iyileşir tüm yaralar. Kâf’ın nun’a çarpışıyla şenlenir dünya ve hüzünlenir yeryüzü. Ağlatan da O’dur güldüren de. Ağlamak da gülmek de O’nun kâf’ı nun’a çarpmasıyla vücut bulur.

İşte kimdir Yaratıcı denirse, bütün hazineleri iki harfin arasında sığıştırandır. Kime inanıyorsun, kime bağlısın, kimin için yaşıyorsun, kimin adına yaşıyorsun diye soracak olursan kendine, bütün hazineleri iki harfin arasına sığıştırabilen adına yaşıyorum, O’na inanıyorum, O’nun için yaşıyorum, O’na bağlı kalbim diyebilirsin.

O senin tüm ihtiyaçlarını, tüm arzularını, tüm beklentilerini bir kâf ile bir nun’a, iki harfin arasına sığıştırabilendir. Sana düşen, yalnızca minnettir, şükürdür, hamd etmektir.

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.