Kardan adamlar güzel konuşur

Sokak, sabah ki beyaz şölene hazırdır artık.
Sokak, sabah ki beyaz şölene hazırdır artık.

Kar, geceleri şehir uykuya dalınca yağmaya başlar. Önce çatıların kırmızısını, sonra duvarların grisini kendi tarafına çeker. Elektrik tellerine tutunamaz ilk başlarda, o da sokak lambalarının üstüne kurulur. Ve mahalleye hâkim olacağını böyle duyurur henüz uyumamış olanlara.

Yağmuru sesinden ve toprağa dokunmasıyla çıkan kokusundan tanır insan, doluyu ise camlara vurmasından. Rüzgâr, gecenin kaçında eserse essin, uyutmaz insanı; uğultusuyla tedirgin eder, tüm hırçınlığıyla pencerenden içeriye girip odaya dolmak için ısrar eder durur. Durmadan, bıkmadan camların önünde bekler. Kar ise öyle değildir, sürprizleri sever. Bölmez kimsenin uykusunu. Çünkü yağmur gibi gelişini saatler öncesinden gök gürültüleriyle ilan etmez. Sesi de kendisi gibi yumuşacıktır. Bir ihtiyarın rüyası gibi tek renktir. Kara bir tren gibi yorgundur. Kar, geceleri şehir uykuya dalınca yağmaya başlar. Önce çatıların kırmızısını, sonra duvarların grisini kendi tarafına çeker. Elektrik tellerine tutunamaz ilk başlarda, o da sokak lambalarının üstüne kurulur. Ve mahalleye hâkim olacağını böyle duyurur henüz uyumamış olanlara.

Gece bekçileri düdüklerini öttürerek onun ansızın bastırdığını, yavaş yavaş her yeri zapt ettiğini söylemezler mahalleliye. Bozmak istemezler çünkü karın sabah yaşatacağı sürprizi. Kar, ilk onların kasketlerini ve omuzlarını beyazlatsa da, ilk onların ellerini üşütse de, bir belediye greyderi gibi kızgın davranmazlar ona. Hatta onun bin bir zahmetle doldurduğu yolları tek seferde kürüdükleri için içten içe öfke bile duyarlar kar kürüyücülerine. Kar, en son ağaçların altlarını ve cam pervazlarını doldurur, sonra da başladığı gibi sessizce durur. Sokak, sabah ki beyaz şölene hazırdır artık. Evlerin bacaları, ağaçların gövdeleri, duvarların sırtları ve arabaların kapıları dışında sokak büyük bir gönüllükle kara teslim olmuştur. Sokağın bütün renkleri bir gecede silinmiş, yerini beyaza bırakmıştır.

Sokaktaki mucizevi değişimi ilk çocuklar görür. Kar, ev ahâlisine onların sesiyle ulaşır. Kar, uykulu bir çocuk sesi gibi dolar taşar odalara; "Anne kar yağmış. Dışarıya çıkıyorum, eldivenlerim nerede?" Kış mevsiminin en büyük armağanı, çocukların en sıcak oyun arkadaşı mahalleye gelmiştir artık. Gece boyu karları omuzlarında taşıyan bekçilerin, belediyenin greyderler operatörlerinin yapamadığını çocuklar yapar. Onlara ilk hoş geldin elini çocuklar uzatır ve karın yumuşak ellerini sıkı sıkı bastırırlar avuçlarına. Aradan bir yıl geçmesine rağmen hiç yabancılık çekmezler. Kar çocukların ellerinden, yüzlerinden öper sonra. İki eski dost uzun uzun hasret giderir. Kar, top olur elden elde uçar. Kar, sevinçten şekilden şekle girer çocukların karşısında. Çocuklar ne isterse o olur. Yaramaz bir oğlan çocuğunun elinde kamyona dönüşür, bir kız çocuğunun avuçlarında yeniden havalara uçar ve bir konfeti gibi yağar başların üstüne.

Kar, en çok çocuklara özenir. Maharetli ellere denk gelirse eğer oracıkta bir insana dönüşüverir. Artık kar sadece yerde, ağaç dallarında değil çocukların arasındadır. Onun da bir başı, havuçtan burnu, kömürden ağzı ve kulakları vardır. Üşümesin diye bir çocuğun saflığı başına bere, boynuna atkı, gerçek gibi dursun diye bir çocuğun hayal gücü kollarına süpürge olur. Ağızları kömürden de olsa, hep güzel konuşur kardan adamlar. Çocuklar, sokakta gördükleri her şeyi kendilerine hedef yapıp kartopuna tutsalar da bir tek ona dokunmazlar, bir tek onunla kartopu savaşına girişmezler. Öyle ya misafirdir o ve uzaktan gelen misafirlerin yeri hep ayrı olur çocuklar için. Günlerce onunla oynasalar da sıkılmazlar, evdeki hiçbir pahalı oyuncak karın yerini tutamaz. Çocuklarla, karları havanın kararmasıyla balkondan duyulan anne sesleri ayırır. Ama seslenen bir anne değil de öğle vakti çıkan bir güneşse, çocuklarla karların ayrılığı bir gece değil bir yıl sürer.