Kavramlar kelimeler ve acaip hakikatler: Halk

cins
cins

Halk eğilip bükülemez olduğundan mecburentanımı eğip büker. Bu sebeple halk için, halk birmilleti oluşturan çeşitli toplumsal kesimlerdeninsanların oluşturduğu bütüne denir.

Türk aydını Türk değildir, Türk solu sol değildir, bu sebeple Türk aydını ve Türk solu ‘Türk halkı halk değildir’ der.

Halk için, “Halk bir milleti oluşturan çeşitli toplumsal kesimlerden insanların oluşturduğu bütüne denir,” denir. Oysa pek de öyle denmez. Denir, denir ama denmez. Zira halkı tarif etmek isteyen zümre kendi tanımına uygun halkı bulamadığı için tanımı eğip bükmek ile halkı eğip bükmek arasında gel-git yaşar. Halk eğilip bükülemez olduğundan mecburen tanımı eğip büker. Bu sebeple halk için, halk bir milleti oluşturan çeşitli toplumsal kesimlerden insanların oluşturduğu bütüne denir dense de bunu demek pek işine gelmez. Bunu demek işine gelmeyen zümre, halka halk demeyip de ne diyelim diye düşünür ve ona yeni isimler bulur. Çünkü bilinir ki bir şeye o şeyin o olduğunu söylemek istemeyen, o şeye başka bir şey demelidir ki o şeye bir şey dememiş olsun. O şeye bir şey dememiş olsun ki, bir şey demek istediği kesimi bir şey demek istemediği kesimden ayırabilsin. Böylelikle halk demek istediğine halk diyebilsin de, halk demek istemediğine başka bir şey diyebilsin. (bu hususta zümre çok yaratıcıdır; zaman içinde çeşitli isimlendirmeler yapılagelmiştir zatı alileri tarafından. Misal baldırı çıplak denmiştir, cahil cühela denmiştir, amma velakin bunlar her döneme hitap eden ve bir nevi genel ifadelerdir. Sonraları işin yaratıcılık boyu artarak daha özel ve bir nevi de daha yapışkan isimler bulunmuştur. Göbeğini kaşıyan adam, bidon kafa, Anadolu çomarı bu mevzudaki güncel örneklerdir.) Ama zümrenin kavramları yeniden inşası, kendilerini inşaadan bile zordur ki, söylediklerini sadece kendileri duyar, duyulana sadece kendileri inanır. Duyulma ve inanılma böyle böyle sürüp giderken, kavram anlamını aldığı yerden beslenir ve anlamlılığını aldığı yerin hatırına devam ettirir. Buna göre halk odur ki; kültürleri, değerleri, inanışları bir olan, ortak olan bireylerin oluşturduğu bütündür. Evet, adı üzerinde bütündür. Bu bütünlük değerler, inançlar, adetler üzerinden sağlanmıştır. Sağlanması ömürler sürmüştür. Bu böyledir. Bu böyledir de nasıl böyle olmaktan çıkarılır. İnsan kendisiyken bir şeye benzer. Misal insan kendisiyken kendisine benzer. Aynı zamanda insan kendisiyken kendisini kendisi yapan şeye benzer. İnsanı kendisi yapan şey nedir? Herkes bilir insanı kendisi yapan şey nedir; ki asıl dert de budur. Zümre der ki bizim seninle bir sorunumuz yok, derdimiz, seni sen yapan şeyle. Ki aslında öyledir de... Kurgular en başından her şeyi; esvabından lisanına, değerinden inancına. Kurgular ve saat gibi kurar. Kurgulanan eğri büğrü yuvarlanır, yamuk yumuk sallanır, en nihayetinde kurgu tamamına erer, halkın kendisini kendisi yapan her bir şeyi bir bir ondan eksilirken, yenisi onun eksilen yerine eklemlenir. Ama eklemlenir. Aslı gibi olmaz eklenen. Sonuçta ortaya bir ucube çıkar. Zümre o ucubeye bakar, burun kıvırır. Eski köklüdür ki yıkamaz, yıkamadığının üstüne yeniyi kuramaz, olmuş gibi olur, kendisi ne yapsın ki olan elbette ucubeye benzer. Ucubeye benzeyen kendisi bile bilir ucubeye benzediğini, ki kendisi de bildiğinden her tanımı sinesine çeker, utanır, yazıklanır, özenir, ığranır kıpırdanır, sürünür uğraşır. Böyle yaptıkça bir şeye benzemezliği katmerlenir. Sonra günlerden bir gün, anlardan bir an bir şey olur. Bir imkân, bir uyanış, bir dert gelir halkın başına. Ucubeye benzeyen bu imkânla silkinir, silkinince dökülür bütün ucubeliği üstünden, altından pırıl pırıl çıkar özde olan ortaya. Zira bilinir ki halkın bir anlamı da yaratılış, meydana geliştir. O imkânla, bir çığlık için, bir direniş için, bir destan için bir çağrıya uyarak halk yürür, meydanlara gelir. Halk meydanlara gelince halk meydana gelir. Halk meydana gelince insanlar döner kendine bakar. Özde olan yüze çıkmıştır, yüzde olan gözden düşmüştür. Halk bunu görür. Şükür der. Zümre bunu görür, başlar yeniden oyun oynamaya. Bu sahne böyle tekrarlanır durur. Diyeceğimiz odur ki, bu oyun böyle tekrarlansın dursun da, yeter ki Rabbim insana insanı kendisi yapan şeyi unutturmasın. İnsana insanı kendisi yapan şeyi unutturmasın ki, insana kendisini unutturmasın. Kendi, son cümlede çok anlamlıdır, zira insana rabbim kendisini unutturmasın ki, insanlardan oluşan bütün, halk olacakken helak olanlardan olmasın. Âmin