Kavramlar, kelimeler ve acayip hakikatler: Gemi

Haddinden fazla su alan batar, batan bata bata, batmaya alışır.
Haddinden fazla su alan batar, batan bata bata, batmaya alışır.

Dünya bir denizden ibaretti. Batarsa gemi, denizde donmamak ve boğulmamak için çırpınan zevattan ya da ahaliden kim varsa, onları başka bir gemiden izleyenler aynı şeyi görecekti: Boğulmamak için çırpınan bir sürü insan.

Gemi vardır, gemi dardır. Gemi yol alır, yol aldıkça yorulur ama yol aldıkça açılır. Yol alan, yol ala ala, yol almaya alışır. Su alan, su ala ala, su almaya alışır. Haddinden fazla su alan batar, batan bata bata, batmaya alışır. Herkes her şeye alışır. İnsan gemidedir, gemi yoldadır. Yol bazen sudur, su bazen zamandır. O hâlde, gemi aslında gemi değildir, nasıl ki duvar duvar değildir, nasıl ki mağara mağara değildir, gemi aslında vatandır. Vatandaş vatan için kalbi atandır. Diyelim de girelim söze, bismillah olsun bu giriş, çıkarken yelkeni salalım, fırtınaya da çıksa bu gidiş.

O hâlde gemi aslında gemi değildir, gemi aslında vatandır. Vatandaş vatan için kalbi atandır.

Gemiler denizlere çok erken salındı. Denizler zamanla aşıldı. Efendime söyleyeyim, bir zaman geldi, bıngıldağı Batı’ya ayarlı ve epeyce atarlı bir kısım zevat, geminin fırtınaya gitmekte olduğunu düşünmekten mütevellit, haykırışa geçti: “Ahan da bilemediniz, dümene bir geçtiniz, yapamadınız, edemediniz, yelkene kel üfledi, yelken şişti, dümeni kıl kitledi, dümen şaştı, ileride fırtına var, batacak gemi!” Gemi ahalisi öteden baktı, beriden baktı, yelken eh biraz şişikti de o kadar da değildi; dümen biraz dikti de kitlenmiş değildi. Hadi bunu geçelim de dediler; fırtına var mı yok mu ilerde belli değil. “Hadi onu da geçelim de” dediler, “Ne seviniyorsunuz ey zevat? Gemi dediğin bu, hepimiz de bundayız, hepimiz aha şuncacığızız. Ne sevinirsin gemi batacak diye, hepimiz aynı gemideyiz?” Zevat durur mu, canhıraş çığırdı derdini; “Yok.” dedi, “Biz aynı gemide değiliz!” Ahali yine baktı; ölçtü biçti baktı; tarttı dürttü baktı. İşin içinden çıkamadı. Hepimiz aynı gemide değiliz, diyen zevat güvertedeydi. Güvertede olmayanın kamaraları denize nazırdı. Ahali kendine baktı. Bir kısmı makina dairesindeydi. Öyle ki, yirmi yıldır deniz görmemişi vardı. Bir kısmı alt kamaradaydı, güverteye ayda bir kafasını uzatanı vardı. Anlamadı bu işten bir şey. Evelemeye gevelemeye başladı. Zira, bıngıldağı Batı’ya ayarlı zevat, epeyce okumuş yazmıştı. Gerçi kendine okumuştu, suya yazmıştı ama suya da yazsa, yazdık la biz, dediği yazdığından çoktu. Zevat, yazmayı değil, yazmışlığı, bu itibarla da “Yazdık biz.” demişliği seviyordu.

O hâlde gemi aslında gemi değildir, gemi aslında vatandır. Vatandaş vatan için kalbi atandır.
Tam bir fırtına çıkacak olmuş, denir miydi, aynı gemide değiliz.
Tam bir fırtına çıkacak olmuş, denir miydi, aynı gemide değiliz.

Öte yandan ahali de biraz daha masum da olsa zevattan pek ileri değildi. Onlar da biraz kendine okumuştu, dahası kendilerine “Oku.” deneni de kendi keyfine göre okumuştu. Bu yüzden geminin güvertesinden bihaber kalmış, makina dairesine tıkılmıştı.

  • Bu tartışma böyle sürdü gitti. Zira, zevat kendi çapında haklıydı, hepimiz aynı gemide değiliz diyorlardı, çünkü güvertede yanlarına gelen ahaliyi ilk kez görüyorlardı. Bu ilk kez gördükleri ahalinin üstü başı perişan, eli kolu kir pastı.

Ahali de kendi çapında haklıydı, zira bugüne değin gemi hangi denize dümen kırsa, motora mazot pompalayan; hangi koya demir atsa, çapayı denize salan kendileriydi. Tam bir fırtına çıkacak olmuş, denir miydi, aynı gemide değiliz. Hasılı kelam, bu işin halli yoktu. O hâlde gemi aslında gemi değildir, gemi aslında vatandır. Vatandaş vatan için kalbi atandır. Ama bu işin bir hâlli vardı: Güvertedekiler biraz elini demire pasa sürecekti, alt kamaradakiler biraz güvertede güneşlenecekti. Zira gerçekten de gemi tekti. Güverte tekti. Hatta denizlerin adları başka başka olsa da deniz de tekti.

Dünya bir denizden ibaretti. Batarsa gemi, denizde donmamak ve boğulmamak için çırpınan zevattan ya da ahaliden kim varsa, onları başka bir gemiden izleyenler aynı şeyi görecekti: Boğulmamak için çırpınan bir sürü insan.

Ey insan, insan ol. Geminin her parçası sana ait, kıymetini bil. Bil ki, olmayacaklar olmasın, gemin suya batmasın. Sen kaptan köşkünde o olsun, bu olmasın; bu olsun, o olmasın diye dümene asılırsan, gemin batacak, denizler taşacak! Rabbim korusun.