Kavramlar kelimeler ve acayip hakikatler: Kutuplaşma

İnsan değişebilirlik özelliği hasebiyle değişik bir canlıdır.
İnsan değişebilirlik özelliği hasebiyle değişik bir canlıdır.

İnsan düşünen bir mahlukat olmasının yanı sıra konuşan bir mahlukattır da. Çoğunlukla düşünmedenkonuşur, ama bazen de düşünüp konuşur. Düşünmeyipde konuşsa düşünüp de konuşsa insan içindekinikusar. İnsanın içinde saklıdır dünyaya ve hayata dairkendinden ne varsa.

İnsanlar kutuplarda yaşarlar, her yaşayan gibi kutuplarda yaşasalar da ölürler ve her ölen gibi kutuplarda yaşamış olsalar da diğer insanlarla aynı toprağa gömülürler. Şüphesiz bunda akledenler için ibretler saklıdır. Ama insanlar değil saklıyı, faş edilmiş olanı bile görmekten çoğunlukla uzak olduklarından bunu görmeyebilirler. Bunu görmeyenler, yaklaşmayı öğrenemeyeceklerinden kutuplarda yaşamaya devam ederler. Her yaşayan gibi kutuplarda yaşasalar da ölürler. Her ölen gibi kutuplarda yaşamış olsalar da diğer insanlarla aynı toprağa gömülürler.

  • Bundaki akledenler için olan ibreti göremeyen insanlardan umut kesilmez, zira insan milyon kere göremez ve hayatı aynı devam eder ama bir kez görür ve hayatı ve kendisi ve her şeyi değişir. İnsan değişebilirlik özelliği hasebiyle değişik bir canlıdır.

İnsanlar kutuplarda yaşarlar da kutup nedir?

Kutup, insanın düşündükçe ve düşündüğünü konuştukça, konuştukça ve konuştuğundan hoşlanılmayınca itildiği yerdir. İnsan nereye itilir, öteye itilir, uzağa itilir. İtmek, bir nevi sen bizden değilsin demektir, bir anlamda da sen bizden değilsen normal de değilsin demektir. İten, kendisi de ittiğine göre bir köşededir, o köşe de ittiğine göre ötedir, öteyse o da normal değildir, ancak herkes kendi durduğu yerin normalliğine, geçerliliğine, sahihliğine, eğrilmez ve doğruluğuna inandığından, kendinin öteye uzaklığını görmez.

 İnsanın içinde saklıdır dünyaya ve hayata dair kendinden ne varsa.
İnsanın içinde saklıdır dünyaya ve hayata dair kendinden ne varsa.

Öte yandan uzaklık yanılgıdır, yanılgılar topyekûn yenilgilere yol açar zira uzaktaki hali denince nereye uzaktaki hali sorusu akla gelebilir. Öyle ya’dır nihayetinde, varılacak yer nasıl uzak olabilir?

İnsanların düşünceleri türlüdür. İnançları başkadır. Halleri gökkuşağının renkleri gibi geçişli, idealleri çeşitlidir. İnsan düşünen bir mahlukat olmasının yanı sıra konuşan bir mahlukattır da. Çoğunlukla düşünmeden konuşur, ama bazen de düşünüp konuşur. Düşünmeyip de konuşsa düşünüp de konuşsa insan içindekini kusar. İnsanın içinde saklıdır dünyaya ve hayata dair kendinden ne varsa. İnsanın konuşma sesi bazen kısıktır ve incedir. İnsanın konuşma sesi bazen kalın ve yüksektir.

İnsan ister ki, hep kendi haklı olsun, hep kendi dile getirsin, hep kendine katılınsın.

Başka başka iki insan konuştuğunda biri sola savrulur, biri sağa savrulur. Çünkü konuşan dinleyen tarafından öteye itilir. Söylediğinden hoşlanılmayana burda durma denir. Sen zaten denir. Sen zaten denen bir köşeye çekilir, siner orada kalır. Solda bir kutup vardır, sağdaki soldakine oradasın bak der, sağda bir kutup vardır, soldaki sağdakine oradasın bak der. Kutuplar soldaki ve sağdaki şeklinde iki tane olsa iyidir -ki aslında kötüdür- zira “bir” yücedir, “iki” azdır ama “çok” renktir, güzel olan dahası da vardır. Böylelikle herkes kutbuna çekilir.

Milyon kutup vardır ki herkes kendi kutbundan arz eder kendinde ne varsa.
Milyon kutup vardır ki herkes kendi kutbundan arz eder kendinde ne varsa.

Milyon kutup vardır ki herkes kendi kutbundan arz eder kendinde ne varsa. Sesler yükselince insanlar seslerin nereden geldiğine bakarlar, görürler ki her kutuptan bir ses gelmekte. Sesler kutuplardan seslenildiği için seslenenler öte de duysun diye daha da yükseltirler ya seslerini, duyanlar mırmırlanırlar, oyy çok kutuplaştık diye. İnsanlar böyle der de asıl dertleri çok kutuplaşmak değildir aslında, asıl dertleri, “o kutuptan ne çok ses geliyor böyle”dir, aslında, ve hatta aslında “o kutupta da insanlar varmış”dır aslında. Çünkü insan ister ki, hep kendi haklı olsun, hep kendi dile getirsin, hep kendine katılınsın. Çünkü insan kutuptadır, orada yalnızlık düşüncesine bile katlanamamaktadır.

Ah insan çok kutuplaşmadan şikayetçi değil; zira kendi de kutbunda ama o kendi kutbundan memnun.


Bir zamanlar yine dünyada kutuplar vardır. Ama insanlar o zamanlar ses etmemektedir, çünkü ses edenin tepesine çığ inmektedir. Ne zaman ki, insan çığdan korkmaz olmuş, kutbunun gerektirdiğini çekinmeden söyler olmuştur, diğerleri tarafından şikâyet de başlamıştır; “çok kutuplaştık çok...” ses edenin tepesine basılırsa, ses edilmez, ses edilmeyince kutup yok zannedilir, gıkı çıkanın dili kesilmezse dil derdini açık eder, derdi duyan mırıldanır, “çok kutuplaştık çok.” Bir insan, bir insanın bir deyişinden rahatsız olup da çok kutuplaştık diyorsa, diyenin zıt kutbundadır, onun kutbuna mırmırlanacağına, azıcık dönüp kendi kutbuna baksındır, ama bu genişinden bir yürek ister, serininden bir kafa ister, insanın yüreği dar, aklı kordur, maalesef şimdilik buna dair umut yoktur.

Ah insan çok kutuplaşmadan şikayetçi değil; zira kendi de kutbunda ama o kendi kutbundan memnun, insan başkalarının kutbundan şikayetçi. Bu da geçer ya hu.