Külüngün sesi neden sustu, Ferhad’a bir şey mi oldu

Arşiv
Arşiv

Ferhad’ın dağı delmek için vurduğu külüngün sesi şehre ulaşmaktadır. Bu ses şehrin gündelik hayatının sıradan bir parçasıdır. Bir gün külüngün sesi kesilir. Halk da Ferhad’ın öldüğünden endişelenir. Okuyacağınız fragmanlar sessizlik içinde gelişen bu anın farklı karakterler, üsluplar ve kurgularla çeşitlendirilmesidir.

Şaşı

Külüngün sesi kesildiğinde, bir an şaşı görmekten kurtulacağımı sandım.

Külüngün sesinin mütemadi yankısı, eşyanın suretinin gözlerimdeki mütemadi yankısıyla beraberdi hep. Benim her şeyde gördüğüm ikilik, o yankıda da vardı. Şehrin üzerinde dolanan ses kendini tekrar ettikçe, kendi suretini tekrar eden eşyayı daha çok anlardım.

İkilik yankıda da vardı, fakat yankı cevherin tekliğini daha iyi anlamak içindi. Ferhad bu yüzden vuruyordu külüngü. Eşyanın yankısında da, ancak şeklin ve kabuğun ikiliği vardı, cevher birdi. Külünkten çıkan sesin kalabalığına rağmen, külüngün yekpare oluşu, özdeki bu birliği öğretiyordu bana.

Gene de külüngün sesi, şaşılığımın bir parçasıydı. Kesildiğinde de şaşılıktan kurtulacağımı sandım.

Yazık bana ki, ilk düşüncem bu oldu. Sesin niye kesildiğini, Ferhad’a ne olduğunu, başına ne iş geldiğini değil, ilk kendimi düşündüm.

Şaşı dinlilik ettim. Allah kimseyi şaşı dinlilerden etmesin.

Arşiv
Arşiv

Türkü

Yüce dağlarda külünk sesi var

Al güllerin solmuş acep nesi var

Bir derdinden açmaz söyleyesi var

Aşk atı pazara düşmüş ben ölem

Güm güm öten külünk susmuş ben ölem

Aşkın atı yürük olur da yar olur

Yollar beller dar olur da dar olur

Bir derdim var kime desem ar olur

Aşk atı mezara düşmüş ben ölem

Güm güm öten külünk susmuş ben ölem

Dert çeken der ki Ferhad’ın külüngü

Sustu mu cümle aşıklar ölür mü

Aşkın atı menziline varır mı

Menzilinden ırak düşmüş ben ölem

Güm güm öten külünk susmuş ben ölem

Seyhan

Ben fayda ve güzelliğin böyle birbiriyle iç içe oluşunu bu şehirde gördüm.

Evlerin tabanı maviye boyanır burda. Her evin tabanında çivit rengi harika bir mavi. Çünkü yılanlar bu renge gelmez.

Yağmurun damlası bile harcanmaz. Görünen kısmı ince ince işlenmiş yağmur borusu, önce üst katın haznelerini, sonra alt katınkini doldurur, ardından kuyuya akar.

Şehirde yaşayan kuşundan kedisinden her canlı bu güzellikten nasibini alır. Evin kapısı atlı araba için açılırken, bir kanadında insan için ayrı kanat, kedi için küçücük bir başka kanat açılır.

Yoldan geçen içsin diye pencereden sarkıtılmış bezekli bardaklar, köşe başı çeşmeleri, tavanların altındaki kuş evleri ise faydadan sıyrılmış güzellik ve merhamet abideleridir.

Bu insanların aşkları da aynı güzellik ve fayda düsturu üzerine kurulmuş. Ferhad aşıktır, bağrı ateşler içinde yanmaktadır. Bu ateşle aşkın güzellik düsturunu kurmakta, sazıyla şiiriyle bu güzelliği inşa etmektedir. Fakat aşkını içtimai faydayla desteklemesi gerekir ki, Şirin’i yetiştiren cemaate zekatını vermiş olsun. Bu yüzden dağları delip şehre su getirmeye çalışmaktadır.

Anlıyorum ki külüngün sesinin susması, aşkın ve içtimai faydanın bu inceliklerinin yitirilebileceği ihtimalini hatırlattığı için böyle endişeyle karşılanıyor.

Arşiv
Arşiv

Sermest

Çok içtiğinde gaipten sesler duyduğun olur mu?

- Ne sesi arkadaş, hemen mi oldun, yeni oturduk daha.

- Olur mu olmaz mı onu söyle.

- Olur elbet olmaz mı, ne duyuyorsun yine.

- Bir şey duyduğum yok da…

- Yoksa daha ne, tırnakçıya bak hele. Hem sen o sesleri sarhoşluğundan değil, deliliğinden duyuyorsun, boşuna dememişler Deli Bekir diye.

- Peki, kafayı iyice bulduğunda, bazı sesleri duymadığın olur mu?

- Haydaa! Ulan çattık be! Taktığına taktın yine.

- Olur mu olmaz mı?

- Olur he, hiçbişeyler duymadığım olur. Uzatma daha.

- Şu an külüngün sesini duyuyor musun?

- Hay Allah belanı versin. Ulan sana da duyduğuna duyacağına da külüngüne de… Gidiyom ben!

- Çakırcııı, heeyyy, duyuyon mu duymuyon mu külüngün sesini? Gitme gel.

- …………………………

- Ya ben sarhoş oldum, ya da Ferhad’a bir şey oldu. Mustafa, baksana, Ali Abi, külüngün sesini duyuyor musunuz?

Basın toplantısı

Aziz hemşehrilerim, Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Şehrimiz olarak çevremizdeki şehirler başta olmak üzere bütün memleket sathı ile birlikte yakın tarihte bu denli şiddetlisine az rastlanan bir belayla karşı karşıyayız. Tez vakitte def edilmesi icab eden bu bela susuzluk belasıdır.

Kıymetli alimlerimizin gayretleriyle rûy-ı ârzın ahvâl ve keyfiyyetinden bahs eder bir ilim olan coğrafya sahasında son zamanlarda pek terakki ettik. Bu alimlerimizin ifadelerine göre su hayatı vareden, her an devam eden tekvinin özü mahiyetinde ikame edilemez en temel bir ihtiyaçtır. En başta tarımın ve hayvancılığın devam edebilmesi için suya muhtacız. Muhtaç olduğumuz suyu temin için yapılacak yegâne şey, kuyu açma faaliyetlerimizle birlikte, devletimiz sınırları haricinde doğan ve Karadenize vusul eden nehirden istifade etmektir. Bu mevzuda büyük bir mesuliyetin altına girip takdire şayan bir feraset emsali gösteren Ferhad Bey kardeşime hasseten şükranlarımı sunarım.

Muhterem dostlar,

Hepinizi müsterih olmaya davet ediyorum. Ferhad kardeşime duyduğunuz sevgiden ve susuzluk endişenizden dolayı külüngün susmasını ekseriyetiniz menfi değerlendirmektesiniz. Evhamlı olmaya hacet yoktur. Ferhad’a ulaşmak için askerlerimiz görevlendirilmiştir. Dostumuza inşaallah sağ salim ulaştıktan sonra su getirme çalışmaları için bu askeri birlik seferber edilecektir.

Mücadele bizden, tedbir ve gayret bizden, takdir Allah’tandır. Efkar-ı ammeye ehemmiyetle duyurulur.

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.