Kurucu, dönüştürücü, düzenleyici güç: Tin

İslam'da Tevhid düşüncesi hakikatin tarihteki yürüyüşünün bizatihi kendisini oluşturur.
İslam'da Tevhid düşüncesi hakikatin tarihteki yürüyüşünün bizatihi kendisini oluşturur.

Tini öldüren, açığa çıkmasını engelleyen kültler, mehdicilik, kurtarıcı arayışıdır. Çünkü ruh düşünür, evrenin ve içinde bulunduğu durumun bilincine varır, kendiliğini ortaya koyar fakat kurtarıcı beklentisinde varlığı belirginleştiren tin oluşmaz.

Tini ruhtan ayıran yalnız insana özgü akıldır; şuur-irade-eylem mekanizmasıyla var olanların, varlığın arkasında tin bulunur. Her şeyin özünde, yapısında, evvelinde bulunan oluşa getirici itici güç olarak gizil varlık manasındaki ruh hayvanlarda bile yer tutar. İslam düşüncesinde ruh, bedenden farklı varlığı temsil eder ki, cenin hâlindeki insana, Allah'ın üflediği tözdür. Bu hâliyle ruh organik yapıların arkasındaki varoluş gücünü ifade eder. Hâlbuki felsefi manada tin yine bizde ruh olarak karşılık bulsa bile birazda Hegel'in formüle ettiği erek yüklenmiş akıl, tüm insanlığı yönlendiren tek bir zihin manasını içerir. Bunu Fichte, toplum hayatını düzenleyen ve harekete geçiren güç biçiminde anlar ve anlatır. Cari varlık hâllerinin nasıl husule geldiğini kavramak biraz da tine, şartların, algıların, ihtiyaç ve isteklerin, zihnin korku-kaygı kaynaklarının, toplumsal ve bireysel bilinçdışının nelerden husule geldiğine odaklanmaya bağlı... Zamanın ruhu, idealin ruhu değil müşterek akıldır, müstakil akıl değil. Her ne kadar evrensel bilincin saflığı kabul görse de saf bir evrensellik, saf bilinç bile şuurun yorumlamasına muhtaçtır. Tin bir bakıma çağın, dönemin, toplumun zihniyet kodlarını belirleyen aklı karşılar.

HAKİKATİN YERYÜZÜNDEKİ YÜRÜYÜŞÜ

Zaman aralığının, var olanların, ortak eylemdeki inanç ve fikir dünyasının referansları, etkileşim kaynakları zihniyetin de şekillendiği aklı-istenci belirginleştirir. Tarih bir tindir, aşkın ve ilahi ile insani ve dünyevi olan arasındaki etkileşimin doğrusallığından ve geriliminden doğar. Moderniteyi doğuran tin, bir dünyanın düşünce kodlarının hepsinin iflası, akıl-ların verili olanı reddi, ruhların ve duyguların yeni ve farklı olana sevinçli koşusuyla belirginleşmiş, organize olmuştur. Her kötü şart altında hayatta kalabilmeyi, var olabilmeyi sağlayan güç, aklını ve sezgilerini kullanırken kaderin de teşvikiyle hep bir çıkar yol bulmakla, tinin temeline ulaşılır. Bu müstakil ve müşterek kanaat, yol, akıl, algılama ve eyleme biçim tini oluşturur; zamanın ruhu her durumda ideal ve makbul olmayabilir fakat kapsayıcı, değiştirici, belirleyicidir. Verili olanlara karşı yalnız cepheden değil temelli bir karşı duruş ve inşa, ilkelere dayalı radikal bir değişim tinin kendini göstermesiyle sonuçlanır. Her zaman ruh zihin-beden farklılığı ya da karşıtlığı üzerinden konumlanmayabilir.

Bilinç bu müşterek aklın varlığın var olduğunun da bir kanıtıdır. Öteki insanlarla, evrenle, doğayla, siyasal olanla ilişkiler, dünyayı farklı bir okuma ve tasarım ilkeleri tinle ilgili ipuçları verir. Gazali, mümkünatta var olandan daha mükemmel bir dünyanın olmayacağını savunur insanın dünyayı Allah'ın izni ve inayetiyle değiştireceğini belirtirken işte tinin, Hegel'de mutlaklık ölçüleri uyarınca aşkınlığı, Kant'ın kendinde varlıkları bilmenin imkansızlığını belirlediği sahada gerçekleşen bilinci de ifade eder. Çünkü inşa edilemeyen bir hayat, durağan, donuk bir dönemsellik zaman içinde ruhları öldürür, insanın varoluşunu da tüketir; tin hembiyolojik varlığa eyleme gücü veren ruhu hem insanları bir yere sevk eden bilinci canlandırır. Hegel'in tasarımların dünyayı yönettiği yolundaki çıkarımı aslında şuurun iradeyi hareketlendirerek eylemesinin bir izahıdır.

İnsanı anlamak aslında evreni, tarihi, varlığı anlamaktır. Anlama akılla ve sezgiyle gerçekleşir, sezgi, duyulur olanın tecrübesinden, yine aklî çözümleme ve bağdaştırmalardan kendine yol bulur.

İslam'da Tevhid düşüncesi hakikatin tarihteki yürüyüşünün bizatihi kendisini oluşturur; kimileri buna katılır, kimileri engellemeye çalışır. Nasıl Hristiyani bir özü de yedeğine alan mutlak tin Hegel için tarihteki yürüyüşün kendisi ise Tevhid de zamandaki, mekandaki yürüyüşü ifade eder. Mesele varlığın arkasındaki özü çıkarmak; varlığı meydana getiren iradeyi belirleyebilmektir. Evrenin bilgisini bir şekilde varlık üzerinden okuyabiliriz, varolanları, varoluşun yönünü belirleyebilirsek tini de algılayabiliriz. Kendi üstüne düşünüp kendi bilincine varabilen tin, Descartes'ın "düşünüyorum, varım" çıkarımındaki gibi kendine kendinin dışına çıkarak bakabilme imkan ve iradesine sahip olmayı ifade eder. Ruhun bedenden ayrışmasıyla "farkına varılan ben-tin" var olmak için bir uzama ihtiyaç bulunmadığının da işareti. Bir milletin yönü tinin kendisidir, bünyevîleşmiş hâlidir, bunun mekanda karşılık bulmaya ihtiyacı yok.

TİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER

Tini öldüren, açığa çıkmasını engelleyen kültler, mehdicilik, kurtarıcı arayışıdır. Çünkü ruh düşünür, evrenin ve içinde bulunduğu durumun bilincine varır, kendiliğini ortaya koyar fakat kurtarıcı beklentisinde varlığı belirginleştiren tin oluşmaz. Tin özgürlükle kendini gösterir; Hegel bunu Doğu'nun özgür olmadığı çünkü ruhun özgür olduğu fikrinin bilgisine Doğuluların vakıf bulunmadıkları kanaatindedir. Ruh kendini bilir, kendi doğasının belirginlik kazanması için irade eder fakat şartlar, idareciler, aile ve toplum bağları tini baskılar. Selahattin Hilav'ın vurgusu buna yatkın; çünkü tin hem tohum hem tohumun potansiyelini taşıyan bitki ve meyve onun için. Büyük ruhlar evrenselle kişisel-toplumsal ereği birleştirebilir. Tin zaten bu evrenselleştirmeyle kendi ihtişamını açığa çıkarma amacındadır.

Bunu Alman idealistleri veya tasavvuf ilahi olanın millet ve insan benliğinde gezindiği şeklinde yorumlar. İsmail Hakkı İzmirli, Batı felsefesinin bu tin yorumuna karşı organik bünyeye hayat veren ruhun yapı söküme uğratılmasıyla yaklaşır bir bakıma; insan ruhu sınırlıdır, her varlığı bilemez, her şeyi bilemeyen hiçbir şeyi de bilemez. Çünkü akıl da irade de sınırlı olduğundan bir dönemin tini de ister istemez her şeyi açıklayacak, her meseleyi hâlledecek genişlikten ve yetkinlikten uzak kalır.