Alice’in tavşan deliğinden düşüşü bugün nasıl farklı yorumlanabilir

Alice’in gördüğü tavşan deliği, bir kuyuya özellikle benzetilir. İçine düştüğünüzde üzerinize kapanan bir karanlık… Yer üstünden yer altına doğru giden bir geçit… Özellikle ölmeden yer altına seyahat eden insanlar için yer altı başka bir âlemdir.
Tavşan Deliği
Bir edebiyat metnini nasıl okuduğumuz, kurulan yeni edebi evreni anlamak için hangi bilgi ve sezgilerle ona yaklaştığımız ve ona hangi mesafeden baktığımızla doğrudan ilgilidir. Çocuklar için yazılan bir metin, çeşitli eleştirel okumaların önemli bir malzemesi ve aynı zamanda felsefi bir derinliği olan yorumların dikkat çekici bir örneği haline gelmesinin ardında onu okuma biçimimiz belirleyicidir.
Alice Harikalar Diyarında, çocukların dünyasına dair hiç de yadırgatıcı olmayan hikâyeler ve tuhaflıklarla doludur. O dünyada çocukların kahramanımızı takdir etmesi için derin bilgilere, mitlerin, kültür-sanat ve edebiyatın zirvesi kabul edilebilecek ince göndermeleri çözmeye ihtiyacı yoktur. Felsefi, edebi, mitolojik imalar ve psikolojik açılımlar sadece yetişkinlerin dünyasında titizlikle anlamlandırılırlar. Anlatı, her ne kadar bir masal formunda karşımıza çıksa da onun kurgusu modern bir anlatının bütün karmaşıklığıyla okura gelir. Tutarlı bir hikâye anlatılmaz orada. Kaotik bir durum vardır. Viktorya döneminin bir alegorisi, sanki anlatıdaki “burada hepimiz deli” gibiyizin bahanesidir.
Bir matematik alimi olan Caroll’un adını ölümsüzleştiren kitaplar ilginçtir ki edebiyat eserleridir. Onun Viktorya dönemi insanı olması, yazdığı eserlerde o aristokrat ve sıkıcı düzenden kendini en azından yazdığı eserlerle kurtarması hatta onu ironiyle yıkması da ölümsüzlüğünü sağlar. Bu tutarsızlık yahut da masalsılık önce çocukları ağına düşürür, sonra da onun gizemlerine uyanmış yetişkin okurları, yani hayatı uzatılmış bir çocukluk şeklinde yaşayanları…
Eserin birbirinden bağlantısı çok da olmayan bölümlerini sımsıkı tutan örgü, metnin gerçekte son derece başarılı bir rüya anlatısı olmasından gelir. Kahramanımız bir rüyaya dalar ve anlatının büyülü dünyası aklın ve mantığın baskısından bir anda kurtulur. Yazar bu yüzden bir rüya anlatısında aktüel zamanın bütün sıkıcı, katı, tuhaf ve bir o kadar da insanı boğan aşırı öğretici normları, özdeyiş ve şiirleriyle güzelce dalgasını geçer. Onları hicvinin oklarıyla delik deşik eder. Bu türden metinleri parodiyle alt üst eder. Bir fantastik metin gibi büyülü olanın, gerçek dünyada asla göremeyeceğimiz, yaşayamayacağımız deneyimlerin, olayların içine atar Alice’i ve doğaldır ki okur da onun düştüğü yerden başka anlamların içine yuvarlanıverir. Ama burada saf bir mutlu rüya asla yoktur. Orası kabuslarla örülmüş bir karabasan gibi okurun üzerine de çöküverir. Burası öyle bir “Harikalar Diyarı” dır ki burada normal ile anormal olanlar iletişim kurar hatta bir süre kaotik bir düzen içinde bile birlikte yaşarlar. Tekinsizlik buradaki dönüşümlerle de somutlanır. Örneğin Cheshire Kedisi, aniden kaybolur. Kafası haricinde başka bir uzvu olmadan bir yerde olaya dahil olur. Otoriter kimlikle öne çıkan Kral ve Kraliçe’nin sahip oldukları tebaada iskambil destesinden hizmetçiler ve askerler vardır.
Alice, ablasıyla bir nehir kenarında oturmakta ve sıkıntıdan patlamaktadır. Bir iki kez ablasının kitabına bakar. Onun için çok da anlamı olmayan bir kitaptır elindeki. Kendi zihnine döner ve çocuk aklıyla düşünür. Yerinden kalkıp bir papatya tacı yapmanın zahmetini düşünürken hiç beklemediği bir şey geçer önünden: Pembe gözlü beyaz bir tavşan…“Aman Tanrım! Aman Tanrım! Çok geç kaldım!” diyerek geçip giden tavşan, yeleğinin cebinden bir saat çıkardığında asıl o zaman dikkatini çeker.Tarlaya doğru koşan tavşanı takip etmeye başlar. Bir çitin altındaki büyük bir tavşan deliğine atlar ve bir anda gözden kaybolur. Alice de merakla onu takip eder. Yeryüzüne bir daha tekrar nasıl döneceğini düşünmeden delikten içeri atlar. Gözden kaybolur.
Bu tavşan deliği, bir kuyuya özellikle benzetilir. İçine düştüğünüzde üzerinize kapanan bir karanlık… Yer üstünden yer altına doğru giden bir geçit… Özellikle ölmeden yer altına seyahat eden insanlar için yer altı başka bir âlemdir. Onun sabit kapısı da olmayabilir, tıpkı bu anlatıda olduğu gibi bir tavşan deliği de olabilir, bir kuyu da…Alice, yer üstünde yaşayan insanın ölülerin karanlık ve bir o kadar da gizli dünyasına inişi gibi delikten aşağı düşer. Bu düşüş, anlatının bir anda bambaşka bir boyut kazanmasını sağlar. Bir tavşanın peşinden aşağı düşen Alice’in aslında rüya gördüğünü unutmazsak bu düşüşün anlatının mekânsal geçişini inanılmaz bir derinliğe doğru uzattığını ve asıl önemlisi de onu, zaman zaman karnavalesk bir atmosfer halini alan mekânda hayvanlar, kağıttan varlıklarla karşılaşan olağanüstü bir insana dönüştürdüğünü söyleyebiliriz.
Bu delikten aşağı düşüş, yer altındaki dünyanın kodlarını, gizlerini bulmak anlamına geleceği gibi anlatıda sembolük olarak açılacak kapı için doğru anahtarı bulmak zorunda olan kahramanı sınamak anlamına da gelir. Büyük salondaki kapıyı açtığında, ardında sıçan deliğinden geniş olmayan dar bir geçit görür Alice. Dizüstü çökünce, geçidin o güne kadar gördüğü bahçelerin en güzeline uzandığını fark eder. Bu bahçe, muhtemeldir ki Yunan mitolojisinde yer altı cenneti olarak geçen Elysium’u andırır. Tavşan deliği, aslında kadim gizli cemiyetlerde yeniden dirilişin de bir nevi sembolüne benzer. Bu gizli cemiyete girmek, tıpkı Alice’in içine düştüğü delikten geçmek; görünmeyen, bilinmeyen, gizli saklı başka bir dünyayı ziyaret etmek ve gerçek felsefe taşını, yani anlamı bulup “dışarı çıkarmak” şeklinde de yorumlanır. Bir çeşit Matrix’e uzanmak da diyebiliriz!
Beyaz Tavşan
Beyaz Tavşan, tıpkı kadim mitolojik anlatılarda karşımıza çıkan ve ölülerin ruhlarını öte dünyaya gönderen, onlara rehberlik eden tanrı, melek ya da yaratık gibi efsanevi figüre, yani bir çeşit psikopomp’a benzer. Meşhur örnekleri arasında Mezopotamya tanrıçası İnanna’nın ölüler diyarına inişi gibi, yer altında yaşamak zorunda bırakılan Yunan tanrıçası Persephone gibi Alice de ölmeden ölümlülerin diyarına paldır küldür düşer.
Psikopomp’lar, yani âlem değiştirmeyi sağlayan rehberler, genelde bir hayvan sembolüyle karşımıza çıkarlar. D. Day’in o müthiş eserinde verdiği bilgiye göre L. Caroll bu figürü, bir dereceye kadar, düzenbaz bir hayvan ruhu ve genellikle bir tavşan şeklini alan bir dönüştürücü olan Phooka’nın Kelt geleneğinden almış olmalıdır. Ayrıca L. Carroll’ın böyle tuhaf ve bir o kadar da hareketli bir canlıyı, Beyaz bir Tavşanı seçmesinin muhtemel sebebi, Persephone efsanesiyle karşımıza çıkan, bahar tanrıçası ve daha da açık bir şekilde onun İngiliz tezahürü, tanrıça Eostre ile ilgili olmalıdır. Bu iki mitolojik tanrıça hem bahar hem de tavşan ile eşleştirilir. Yazarın bu kahramanı, tanıdığı bir doktor arkadaşından (Henry Wentworth Acland) ilhamla yarattığını söyleyen kaynaklar da vardır.
Bu tavşan, o kadar etkili bir kahraman haline gelir ki ünlü Matrix serisinde Neo, sanal ile gerçeğin arasındaki geçişi, bilgisayar ekranında yazan “Beyaz Tavşanı takip et” cümlesini çözdüğünde fark eder. Neo, gizli saklı olanı, yer altına çekilmiş olanı araştırırken kendini gerçeğe götüren sırrı da keşfetmiş olur.
Bir Kitapta Resim Şart
Alice, bir nehir kıyısında ablasıyla birlikte yapacak hiçbir şey olmadan oturmaktan sıkılmaya başlar. Bir iki kez uzanıp ablasının okuduğu kitaba göz atar fakat kitapta hiç resim ve konuşma göremeyince, “İçinde resim ve konuşma olmayan bir kitap ne işe yarar ki?” diye düşünür. Bu söz, aslında çocukların dünyayı farklı algıladıklarının en basit ve şaşmaz gerçeğini söyler bize. Çocuklar, hayatı yetişkinler gibi görmezler. Onların düşüncelerini görsellerle harekete geçiren resimlere mutlak anlamda ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaç, çocuğun dünyasını da alabildiğini renklendirir.
Bütün kitaplar, iç dünyamıza vurulan çeşitli renklerden oluşur gerçekte. Bu gerçeği fark etmek, işte budur asıl mesele. Onu fark edenlerden Cemal Süreya da bir şiirinde Alice’in haklı düşüncesine şöyle vurgu yapar:
- Kılıç kalkan gürz ve at
- Tâ çocukluğumdan beri
- Ne buldumsa okudum
- Sonunda anladım ki
- Bir kitapta resim şart
Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.