Masal okuma tekniğim

Ayçiçeklerini Yaratıcının büyütmesini sabırla beklediler, bu arada onlara düşen görevi de ihmal etmediler.
Ayçiçeklerini Yaratıcının büyütmesini sabırla beklediler, bu arada onlara düşen görevi de ihmal etmediler.

Erika Bartos, bu ve diğer tüm masallarında ne Allah'tan ne Yaratıcı'dan bahsediyor... Masalın kurgusunu aynen alıyorum, hakikatini değiştiriyor, Kur'ânî bakış açısıyla yeniden yorumluyorum. Bambaşka şeyler anlatan bir masala dönüşüyor hikâye. Erika Bartos kusura bakmasın. Çünkü kızımın, kâinatı ve içindekileri yaratan; sonsuz kudreti olan, bizi seven, bizi gözeten bir Yaratıcı'ya inanmaya, O'na güvenmeye, O'nun sonsuz rahmetini bilmeye ve hissetmeye ihtiyacı vardı.

"Salyangoz Tomurcuk ve Uğurböceği Sevecen, nisan ayında evlerinin arasındaki yola ayçiçeği çekirdekleri ekmişlerdi. Ayçiçeklerinin büyümesini sabırla beklediler, ektikleri çekirdekleri düzenli olarak suladılar. Kısa süre sonra topraktan fidanlar çıkmaya başladı. Ayçiçeği fidanları büyüdü, büyüdü ve sonunda tomurcuklandı. Haziran ayı geldiğinden güzel sarı çiçekler açtı. Tomurcuk, çiçekleri görünce sevinçle zıpladı: 'Yaşasın, açtılar!' Günlerden bir gün çiçekleri seyreden Tomurcuk, onların bir taraftan diğerine dönebildiğini fark etti. 'Bak Sevecen, dönüyorlar, acaba neden yapıyorlar bunu?' Sevecen gülümsedi: 'Çünkü onlar hep güneşle göz göze olmak ister, güneş neredeyse yüzlerini ona çevirirler. İşte bu nedenle ayçiçeklerine günebakan da denir' dedi.

Günebakanların bu özelliğinin çok ilginç olduğunu düşünen iki arkadaş güzel bir fikir buldular: Bundan sonra kahvaltılarını güneş doğarken Tomurcuk'ta edecekler, akşam yemeklerini de güneş batarken Sevecen'in evinde yiyeceklerdi. Böylece günebakanlar her seferinde onlara gülümseyebilecekti. Yemek düzenlerini haftalarca bu şekilde devam ettirdiler." Masal böylece sürüp gidiyor. Kızım Şevval'e defalarca okuduğum hikâyelerden biri. Yazarı Erika Bartos. YKY Yayınlarınca basılmış. Seri, yirmi beş kitaptan müteşekkil ve adı "Uğur Böceği Sevecen ile Salyangoz Tomurcuk'un Maceraları."

Erika Bartos, bu ve diğer tüm masallarında ne Allah'tan ne Yaratıcı'dan bahsediyor. Üç kızıma da okuduğum sayısız masalda da aynı şekilde Kainatı ve içindekileri yaratan bir Yaratıcı'dan bir iki istisna dışında bahseden yazara denk gelmedim. Ne hayatın hakikati ne ölümün hakikati vardı masallarda. Kuru anlatılardan ibaretti. Hâlbuki kızımın, kâinatı ve içindekileri yaratan; sonsuz kudreti olan, bizi seven, bizi gözeten bir Yaratıcı'ya inanmaya, O'na güvenmeye, O'nun sonsuz rahmetini bilmeye ve hissetmeye ihtiyacı vardı. Yetişkinlerden hiç de farkı yoktur çocukların bir önceki sayıda vurguladığım gibi. Masalların bu kayıtsızlığı beni pek ilgilendirmiyor. İnsani ve etik değerlere, pedagojik gerçeklere aykırı hâller olmasın içlerinde, benim için kafi. Gerisini ben hallediyorum. Bulduğum çözüm ise masalları okurken tabiri caizse yeniden yazmak. Masalın kurgusunu aynen alıyorum, hakikatini değiştiriyor, Kurânî bakış açısıyla yeniden yorumluyorum. Bambaşka şeyler anlatan bir masala dönüşüyor hikâye.

Erika Bartos kusura bakmasın, masalı şöyle okuyorum kızıma.

"Salyongoz Tomurcuk ve Uğurböceği Sevecen, nisan ayında evlerinin arasındaki yola ayçiçeği ekmişlerdi. Ekerken Bismillahhirrahmanirrahim demeyi unutmamışlardı. Ayçiçeklerini Yaratıcının büyütmesini sabırla beklediler, bu arada onlara düşen görevi de ihmal etmediler, çekirdekleri düzenli olarak suladılar. Kısa süre sonra çekirdeklerin Rabbi onları büyüttü büyüttü ve topraktan fidanlar çıkardı. Sonra da Allah dalların ucunda minik tomurcuklar yarattı. Haziran ayı geldiğinde güzel mi güzel sarı çiçekleri açtırdı. Tomurcuk, çiçekleri görünce sevinçle zıpladı: 'Teşekkürler Allah'ım, sen ne güzel çiçekler armağan ettin bize, bizi ne kadar seviyorsun!'

Günlerden bir gün çiçekleri seyreden, seyrederken, maşallah, barekallah, ne güzel yaratılmışlar, ne kadar sanatlı yaratılmışlar diye düşünerek mutlu olan Tomurcuk, onları bir taraftan diğerine dönebildiğini fark etti. 'Bak sevecen, Allah onları nasıl da döndürüyor, acaba hikmeti nedir bunun?' Sevecen gülümsedi: 'Çünkü onlar hep güneşle göz göze olmak ister, güneş neredeyse yüzlerini onlara çevirirler. Allah onları güneşle yakın arkadaş kılmış. İşte bu nedenle ayçiçeklerine günebakan da denir,' dedi.

Günebakanların bu özelliğinin çok ilginç olduğunu düşünen iki arkadaş güzel bir fikir buldular: Bundan sonra kahvaltılarını Yaratıcının dinlenmiş ve yeni güne hazır güneşi evinden çıkarıp bize yeniden yollarken yani güneş doğarken Tomurcuk'ta edecekler, akşam yemeklerini de Yaratıcı güneşi evine dinlenmeye yollarken Sevecen'in evinde yiyeceklerdi. Böylece günebakanlar her seferinde onlara gülümseyebilecek, onlar da günebakanlara selam verecek, sizler Yaratıcının bir sanat eserisiniz, Yaratıcı size sonsuz değer verdiği için sizi böyle süslü, güzel bir surette yaratmış diye onlarla konuşacaklardı. Yemek düzenlerini haftalarca bu şekilde devam ettirdiler."

Masal böyle devam edip gidiyor. Birtakım olaylar eklemiş elbette yazar Erika Bartos insani bazı değerleri öğretmek için.

Benim masal okuma tekniğim böyle. Yazarın Allah'tan bahsetmemesi umurumda değil. Her hikâye, her masal, her varlık, her olay O'ndan bahsetmiyor mu?