Masalları seyretmek üzerine notlar

Masallarımızda Şahmaran, dünyanın bütün sırrına sahip, bilge ve şefkatli bir varlıktır.
Masallarımızda Şahmaran, dünyanın bütün sırrına sahip, bilge ve şefkatli bir varlıktır.

İnsan her yerde aynı insandır. Ve aynı çatışma unsurlarıyla karşılaşan dünyanın farklı yerlerindeki toplumlar benzer masallar üretmiştir. Öyle ki Pamuk Prenses'in üvey anne motifine Nardaniye Hanım'da, Sindirella'nın ayakkabısına Küllü Fatma'da rastlayabilmekteyiz.

Şahmaran efsanelerinin birinde Belkiya'dan, babası Lokman'nın bıraktığı ciltler dolusu bilgileri okuması ve ardından bu hikmetli anlatıları insanlara öğretmesi istenir. Babası denizler aşmış kıtalar gezmiş birçok şey deneyimlemiş bilge bir adamdır. Belkiya ise babasının ardında bıraktığı kitapları okumayı bile öğrenemez. Okul da okumak istemez, durmadan okuldan kaçan biridir. Sonunda oduncuların yanına çırak olan Belkiya'nın yolu yer altındaki Şahmaran'a düşünce, yılanların şahı onun derdine şifa olur. Şahmaran ona babasının yüz karası değil aksine babasının birebir aynısı olduğunu söyler. Esasında Belkiya da tıpkı babası gibi gezip, görüp öğrenmelidir. Dört duvarın ona dar gelmesi son derece normaldir. Bu saatten sonra bilgelerin bilgesi Şahmaran dünyanın dört bir yanından hikmetli masallar, anlatmaya başlar. Belkiya da gözlerini kapar ve masalları seyre dalar. Çeşitli pek çok hikâyesi ile Şahmaran şüphesiz kültürümüz için çok değerli bir kahraman.

Peki diğer kahramanlarımız Mercan Kız, Nardaniye Hanım, Küllü Fatma, Sedef Bacı eski masal kaynaklarında yüzüstü bırakılmışken Şahmaran nasıl olur da hâlâ aramızda? Kalın yılan gövdeli, boynuzlu mücevherlerle bezeli tacı, iri kara gözleriyle görünüşü hemen akılda canlanan Şahmaran belli ki diğer masal kahramanlarımıza göre oldukça şanslı. İnsan her yerde aynı insandır. Ve aynı çatışma unsurlarıyla karşılaşan dünyanın farklı yerlerindeki toplumlar benzer masallar üretmiştir. Öyle ki Pamuk Prenses'in üvey anne motifine Nardaniye Hanım'da, Sindirella'nın ayakkabısına Küllü Fatma'da rastlayabilmekteyiz. Bunun yanında Kediler Padişahı gibi oldukça özgün masallar da bu topraklarda anlatılagelmiştir. Şahmaran da bu rengârenk masallardan biriyken nasıl oluyor da diğer kahramanların önüne geçiyor hiç düşünmüş müydünüz?

Bunun için gelin önce Şahmaran'ın tarihine yakından bakalım. Orta Doğu ve Hint kültüründen hikâyeler taşıyan Binbir Gece Masalları'nda Şahmaran karakteri yer alsa da esasında bu karakter Anadolu dışındaki coğrafyalarda pek de tanınmamaktadır. Bu durum Anadolu sözlü kültüründe bu motifin çok daha eskilere dayandığını düşündürse de Şahmaran hakkında bize ait yazılı ilk kaynak olan Câmasbnâme, ilhamını Binbir Gece'den almıştır.Antik çağlardan beri birçok kültürde yılan ve kadın özdeşleştirilmiş çoğu zaman yılan-kadınlar haksızlığa uğrayan kahramanlar olmuşlardır. Eski topraklarımızın kahramanı olan Sisam Adalı Medusa da mitolojide haksız yere Athena tarafından lanetlenmiş yılan saçlı bir figürdür. Şahmaran'la paralel olarak vücudunda hem zehir hem şifa taşır. İkisi de hayat hikâyelerinin sonunda öldürülür. Yunan mitolojisinde Medusa'nın ölümü yiğit Perseus tarafından gerçekleştirilirken bir kahramanlık gibi anlatılır.

Şahmaran masallarındaki Şahmaran'ın ölümü ise açık bir şekilde insanların vahşiliğini temsil eder ve dinleyenlerin ders çıkarmasını sağlar. Masallarımızda Şahmaran, dünyanın bütün sırrına sahip, bilge ve şefkatli bir varlıktır. Tüm bitkilerinin şifa veren yönlerini tanır. Yılanların şahı olan Şahmaran yer altında kendine ait diyarında yaşar. Birçok zenginliğe sahiptir ve altından bir tahtı vardır. Başında tacı ve kuyruğunda ejder başı ile tasvir edilir. Bu kadın başlı yılan gövdeli varlık Türk söylence kültürü içerisinde şüphesiz çok değerli bir karakterdir. Anadolu'nun hemen hemen her yerinde anlatılıp çok çeşitli masal, efsane ve destanlarda yer bulmuş olması bu varlığı daha bilindik kılsa da bu motifi akıllarımızda tutan birinci mesele formunun doğaüstü olması, ikincisi ise sürekli el sanatlarımızda yer alıyor olmasıdır. Görsel bellek, hafıza çeşitlerinden en kuvvetli olanlarındandır.

İnsan aklı somutlaştırmak üzere çalışır. Söz gelimi mutluluk dendiğinde aklımıza mutlu olduğumuz bir an gelir. Soyut kavramları hafızamızda tutmakta zorlanırız. Bir dizi soyut ve somut kelime aklınızda tutmanız için size verilse en akılda kalıcı olanlar gerçek dünyada bir karşılığının olduğu ve hemen gözünüze gelen somut kelimeler olacaktır. Doğaüstü varlıkların dünyamızda karşılıkları yoktur. Fakat insanoğlu dünyada var olmayan bir nesneyi hayal edemez. Her hayal ürünü zaten var olan cisimlerin bir yansımasıdır. Anka kuşu gerçek olmasa da kanatlar ve alevlerle büyük bir kuş imgesini gözümüzün önüne getirebiliriz. Anlatı onu gözümüzde somutlaştırmaya yarar. Şahmaran'ı diğer masal kahramanlarından farklı ve şanslı kılan da budur. Anlatılan masal zihnimize yılan bedenli bir kadının imgesini oturtur ve bu imge kolay kolay sarsılmaz. Tıpkı Belkiya'nın Şahmaran'dan dinlediği masallarla dünyayı seyretmesi gibi biz de yılan bedenli bu kadını zihnimizde seyreder ve aklımızda bu kahramanın izdüşümü ile çok kez karşılaşırız.

Masalların bu yönüyle de çok değerli olduğunu söylemek yanlış olmaz. Şahmaran'ı yıllarca toplumun hafızasında tutan bu masalları "seyretme" eylemi, duyduklarımızla zihnimizde bir şeyler inşa etmek demektir. Bu; tabletin, bilgisayarın, televizyonun hazır bir şekilde önümüze sunduğu dünyalara çocukların yahut yetişkinlerin kendi düşleriyle ulaşması anlamına gelir. İkici meseleye gelecek olursak: Şahmaran'ın çizimlerini evlerin duvarlarında, yazmalarda, kilimlerde görmemiz bu kahramanın hikâyesini bize tekrar tekrar anlatmıştır. Özellikle Güneydoğu Anadolu'da yılanlardan koruyan bir tılsım niyetiyle duvarlara asılan, sembol olarak çokça el sanatına girmiş bu motif hafızalarımızdan silinmemeyi başarmıştır. Diğer masallar unutulmaya yüz tutup sadece tarihi bulgular hâlinde araştırma kitaplarında kalırken Şahmaran hiç durmadan yol katetmiştir. Modern edebiyatımızda az da olsa üzerine öyküler yazılmış çağdaş hikâye anlatıcılarının vazgeçilmez kahramanı olmuştur. Onu nenelerimizin duvarlarında seyretmekle kalmayan sanatçılar edebiyata, sinemaya taşıma gayretine düşmüştür.

Peki, görsel özellikleri sayesinde pek de bizim çabamıza gerek kalmadan bugüne kadar başarıyla gelebilmiş bu masal kahramanının hakkını verebiliyor muyuz? Ya da görselleştirmenin önemini yeterince kavramış durumda mıyız? Bugün başarılı bir Şahmaran romanının olmaması ya da resmimizde yeni bir Şahmaran çiziminin eksikliği son derece üzücüdür. Masalı, insan zihni ve hayal gücü için işlevselliği yönü dolayısıyla terk etmeden bu anlatıları yeni edebiyat formlarına ve resme dönüştürmemiz gerekmektedir.