Şair neye yarar hatırlamazsa Ercüment Uçarı

Ercüment Uçarı​
Ercüment Uçarı​

İmge kurma tekniği, kelime seçimi, malzeme bolluğu, sözdizimi ve jestleri ile "farklılık" arayan günümüz şairi için, henüz keşfedilmemiş bir adadır Uçarı. Keşfedilmemiş ve keşfedilmesi zor... Çünkü "takipçi şair" adlı, koca bir önyargı örtüsü duruyor Uçarı şiirinin üzerinde.

1928 yılında doğdu Uçarı. Dolayısıyla, İkinci Dünya Harbi öncesi çocuğu, İkinci Dünya Harbi genci. "Karartma perdelerinin öcü çocukları"ndan. Daha ilk gençlik yıllarında 40'a yakın dergide görünen, üretken bir şairdi. Deneme, eleştiri ve hatta öykü yazsa da tutunabildiği tek dal şiir oldu, 1996'daki ölümüne dek... Onu tanımlarken sadece "şair" diyebiliyoruz. Avukatlık, memurluk hep dünyadaki geçimini sağlamak için zoraki katlandığı işler çünkü aklı fikri hep şiirdedir. Belki de bu yüzden, "parasızlığın büyüsüne vurgundur" her yaşında.

***

Güzel günlerin şairi Uçarı. Parıl Parıl günlerin. İstanbul'un, Bakırköy'ün, Üsküdar'ın; ama en çok Beykoz'un. "En büyük şiir Beykoz futbol takımı" dizesinin sahibi... Beykoz sokakları hep onundur sanki. Koca İstanbul'da ayak basmadık yer bırakmamıştır. Ne otobüs me minibüs, hep yayan yürüyen bir gencin, âşık bir gencin şiirleridir yazdıkları. Öyle sever ki İstanbul'u, Cemal Süreya'nın demesiyle, bu şehirde bir süre oturup da başka semtlere taşınmış dostlarını hiç bağışlamaz, ihanetle suçlar onları, evlerine barklarına artık adım atmaz olur. Fakat her şeye ve herkese rağmen yalnız kendisinin olsun ister İstanbul. Ne sevgilisini paylaşır ne İstanbul'u. Şiirimizin İstanbullularındandır.

***

Arada bir aklına ölüm düşer, ama daha çok yaşamayı seven, yaşamaktan memnun bir şairdir Uçarı. Okur, ansızın, bir çocuk parkında buluverir kendini Uçarı okurken. Bir yılsonu müsameresinde, uçurtma şenliklerinde yahut... Elleri balonlu bir çocuğun şiiridir onunki. Birdenbire mahalle aralarındaki hokkabazları izleyen şaşkın bir çocukla karşılaşabiliriz Cümbüşçübaşı'nı okurken. Fakat nasıl böyle kıpır kıpır olmasın bu şiir. Nevheser Hanım var, Belkıs Hanım var. İlk dönem şiirlerinde zaman zaman İkinci Yeni'yi andıran dizeler yazsa da daha çok Garip şiirinin etkisindedir. Tüm bu yaşama sevinci ve mutluluk işte bu Garip şiirinden gelme... İkinci Yeni'ye yaklaştığı şiirlerinde ise daha bir karamsar daha bir ümitsiz Uçarı...

***

Uçarı'nın bir yandan İkinci Yeni'ye bir yandan da Garip'e yaklaşması, yani bu arada kalmışlık neredeyse tüm akranlarında görülüyor. Metin Eloğlu da böyledir Üvercinka şairi de. Garip ve İkinci Yeni arasında gidip gelmeleri, bu isimlerin, Türk şiirini gerçekten iyi bildikleri anlamına gelir. Celal Vardar İkinci Yeni'yi es geçtiği için Garip taklidi şiirler yazdı ve belki de bu yüzden erken yaşta bıraktı şiiri. Dönemin toplumcuları ise hem Garip'e hem de İkinci Yeni'ye mesafeli durdular ve bugün adları yalnızca antolojilerde anılıyor...

***

İster Garip şiiri olsun, ister İkinci Yeni "kendine", kendi sesine, kendi çabasına, kendi duyarlığına asla ihanet etmemiştir Uçarı. Bu iki şiir anlayışıyla da "soluk alıp vermiştir." Bu sebeple, kendi ifadesiyle, bol balı olan bir şiirdir yazdığı. Yine de, edebiyat tarihçilerinin dediği gibi, İkinci Yeni anlayışını sonuna kadar sürdüren tek şairdir. Bu bakımdan biçim sanatçısıdır, diyebiliriz Uçarı için. 40'lı yıllarda yazdığı ve içeriği öncelediği söylenen dönemlerde bile, yazdıkları, biçim yönünden firesizdir çoğu kez. Yoksa bunca "ıvır zıvırın" doluştuğu bir şiirin ayakta kalma şansı olur mu hiç! - Evet, ıvır zıvırla doludur Uçarı şiiri...

***

Her şeyden önce, bir kaçış şiiridir Uçarı'nınki. Nerden kaçar? Her yerden kaçar, her şeyden; canlı cansız... Hatta kendi yaşamından. Ama sığındığı yer yine kendi yaşantısıdır. İlk gençlik çağlarının Ziba Sokağı'dır örneğin. Uzun süre, kendi yazdığı Ziba Sokağı şiirinin etkisinden çıkamamıştır. Başta Ziba Sokağı olmak üzere, bu kaçış şiirinin temelinde hiç şüphesiz erotizm vardır. Orhan Veli kadar, Cemal Süreya kadar erotiktir Uçarı şiiri... Hatta cüretkârdır kimi zaman. Aklı hep gençlik çağlarının aşklarındadır. – Neredeyse tüm şairler gibi. Beykozlu Yahudi Raşel, çilli yüzü ve üşüyen tüyleri ile ilk gençlik yıllarındaki aşk hayatının bir özetidir sanki. – Yahut Perran...

***

İmge kurma tekniği, kelime seçimi, malzeme bolluğu, sözdizimi ve jestleri ile "farklılık" arayan günümüz şairi için, henüz keşfedilmemiş bir adadır Uçarı. Keşfedilmemiş ve keşfedilmesi zor... Çünkü "takipçi şair" adlı, koca bir önyargı örtüsü duruyor Uçarı şiirinin üzerinde. Bu önyargı kırılırsa görülecektir, coğrafyası en geniş şairlerden Uçarı'nın... Yalnızlıktan kentleşmeye, aşktan çevre kirliliğine kadar yayılır bu coğrafya. Çünkü o, kendi ifadesiyle, kozmos tarafından şairlik belgesi verilmiş bir şairdir. -Kim bilir, belki de kozmosun üzerine yüklediği bu şairlik sorumluluğunun hakkını vermeye çalışmıştır bir ömür...

***

Aşk, bir deneydir Uçarı için

***

Aşk, bir askerdir Uçarı için

***

Aşk, bir kuğu boynudur Uçarı için

  • Gene Ben
  • şimdi yazların o eski doruğundan
  • bir gül açacaktır ıslak denizlerden bu yana
  • benim ellerimi berberler kesiyor
  • saçlarımdan önce
  • ben hep kavgaya hazırlanan o eski çocuğum
  • şiirimi eskitmeden
  • çağlardan gelen bir korkuyu duyarak
  • eşkıya ateşlerini seviyorum
  • bir yalnızlık uykusuz gecelerde
  • eski şaraplardan bana gelen
  • dağlardan ovalara inen bir ırmak gibi
  • hangi güneş bu kendini öldüren
  • ne kadar çok yeniledim kendimi
  • kaç kez yorgundum kentler kadar
  • bir sevgi diyorum bir sevgi
  • gözlerin bittiği yerde başlar
  • durup saçlarımı yeniliyorum
  • gözlerim üşüyor apaçık olmaktan