Teknolojik gelişmelerin insan hayatındaki tehlikeli yeri nedir?

Beck'e göre teknolojinin başarısız olması, bir cemiyetin ya da ideolojinin başarısızlığıyla bir değildi. Teknolojinin başarısızlığı, kuvvetle muhtemel insanın canının yanması ve hatta hayatını kaybetmesi demekti. Ancak belirttiğimiz gibi teknoloji, felaketlerden en az hasarla ve sıfır sorumlulukla kurtarılmıştır.
Teknoloji, ötekine hükmetmenin ve onu egemenlik altına almanın en büyük destekçisidir. Bilim ve teknoloji modern dünyada artık en güçlü silah ve tehdit hâline gelmiştir. Elinde yeterli teknolojisi olan güçler, olmayanlara karşı bunu bir silah gibi kullanabiliyorlar. "Güçler" diyerek kapalı ve soyut bir kavram kullandığımın farkındayım. Bundan yirmi sene evvel olsa belki buna devlet diyecektim. Fakat anlaşılıyor ki artık devletlerin kudreti, çoktan beridir başka birçok şirketlerin ve sermaye sahiplerinin gölgesinde kalmaya başlamış. Zira teknoloji zaten sanayi inkılabından itibaren bunun için bu kadar önemsendi ve geliştirildi. Hiçbir kanundan ve nizamdan sorumlu tutulmadan, sürekli tüm imkânlar teknik terakkinin önüne seriliyor. İnsanlık var gücüyle tekniği/teknolojiyi ve onun halayığı hâline getirilmiş bilimi geliştirmek için çabalıyor. Bilim artık yalnızca teknoloji için var gibi bir anlayış hâkim insanlar arasında. Esasında hikmeti aramak, sorgulamak ve nasipte varsa da bulmak için gayret göstermek anlamıyla kabul edilmesi gereken bilim; bugün yalnızca yeni cihazla--- r geliştirmek, bazı tedavileri ağrısızlaştırmak, birtakım nesnelerin taşınmasını ve aktarılmasını hızlandırmak gibi sadece teknik terakkiye hizmet eden materyalist bir disiplin hâline gelmiş durumda.
Teknoloji insanı sosyalleştirmiyor aksine yalnızlaştırıyor. Tek ve biricik değil tek tip ve kopya hâline getiriyor. Teknoloji insanı bireyleştirmiyor aksine onu manipüle edilebilir bir mekanizmaya çeviriyor. Teknoloji insanı ehlileştirmiyor aksine azmanlaştırıyor. İçindeki canavara yetki vererek onu, çevresindekilere ve hatta tüm tabiata hükmetme aşkıyla kudurtuyor. Bilimsel çalışmaların kapitalist şirketler ve benzeri oluşumlar tarafından fonlanması bilimin aslında önceliğinin ne olduğuna ve olacağına dair ciddi bir ip ucu bizim için. Geçmişte de buna benzer bir süreç tıp adamlarını krallıklar tarafından himaye edilmesiyle olmuştur. Tarihsel sürece baktığımızda tıp bilimi, en çok saraylarda, şatolarda, büyük sermayedarların hemen yanı başında, otoritelerin himmet ve himayeleriyle gelişebilmiştir. O dönem için her türlü gücü elinde tutan bir kral elbette ki ağrısız, acısız bir hayat ve tabii ki de ölümsüzlük arzuluyordu. Bunu, insanın tabiata hükmetme ve ölümsüz olma duygularını içinde hep barındırdığının bir göstergesi olarak kabul edebiliriz. Yakın tarihte ise sanatçıların ve bilim adamlarının belli sermaye sahiplerince fonlandığını ve desteklendiğini görüyoruz.
İsmet Özel'in üç mesele çalışmasının "teknik üzerine"" başlıklı yazısında belirttiği üzere aslında teknik terakkinin kendiliğinden gelişmediğini ve onun kasten belli bir düzenin uzantısı olduğunu kabul etmeliyiz. Teknolojik gelişmeler önüne artık neredeyse geçilemez bir biçimde kendi saltanatı kurmuş durumda. Sheila Jasanoff'un Türkçede, Teknoloji ve İnsanın Geleceği- İcatların Etiği adıyla yayımlanan çalışmasında, günlük hayatımızın her aşamasında artık teknolojik aletler ve tasarlanmış makinelerin otorite olduğunu kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Fiziksel benlikler ile dijital beliklerin karmaşası, teknolojinin bir eşitsizlik oluşturması gerçeği, sömürü düzenin en büyük sebebi oluşu, doğayı yeniden şekillendirmeye ve insana müdahale etmeye cüret etmesi, teknik ve teknolojinin tüm risklerine rağmen hiçbir sorumluluk kabul etmeyişi, her felâkette bunun müsebbibi olarak insanların (ya da "hiç kimse" nin) gösterilmesi teknolojinin etiğine ve karakterine dair kurcalanması gereken meselelerdir.
Teknolojinin ve teknik terakkinin geçmişte yaşattığı hiçbir felâkette sorumlu gösterilmediğini ve o felâkete sebep olan her ne ise onun devam ettiğini/ettirildiğini görmemiz mümkün. Alman sosyolog Ulricj Beck, doksanlı yılların sonunda günümüz teknokrasi toplumu için "risk toplumu" kavramını ortaya atmıştı zira teknoloji bu toplumun artık her alanında var ve karar ama mekanizmalarının baş aktörü hâline gelmişti. Ancak Beck'e göre teknolojinin başarısız olması, bir cemiyetin ya da ideolojinin başarısızlığıyla bir değildi. Teknolojinin başarısızlığı demek kuvvetle muhtemel birçok insanın canının yanması ve hatta hayatını kaybetmesi demekti. Ancak başta da belirttiğimiz gibi teknoloji bu felâketlerden hep en az hasarla ve sıfır sorumlulukla kurtarılmıştır. Son zamanlarda artık her ağızdan duyduğumuz ve üzerimize kâbus gibi çöken iklim değişikliği kavramına bir bakalım. Bunu ortaya atan, savunan, sürekli gündemde tutmayı bir görev olarak üzerine almış birçok bilimsel yayın organı ve kurullar var. Basın ve yayın organlarında da yine sık sık görüyoruz artık bu başlığı: İklim değişikliği. İklim değişikliği var mı yok mu bunun bu ortamda asla bilinemeyeceğine eminim.
Birçok verinin manipüle edilebildiği, bilgilerin (iddia edilenin aksine) tam ve doğru olarak insanlara aktarılmadığı bir ortamda bilimsel bir kanıya varmanın güçlüğünün farkındayım. Ancak varsayalım ki durum tüm vahametiyle doğru ve dünya ciddi bir iklim değişikliği tehdidiyle karşı karşıya olsun. Bunun sorumluluğunu teknolojik terakkiye ve teknolojik gelişmelere atan bir otoriteye denk gelebiliyor muyuz? Çözümlerin yine kendi meşreplerince "teknolojik" filtreler, atık arıtmalar, gibi olayın müsebbibine benzer meşguliyetlerle çözülmeye çalışılması ne kadar doğru? Dünya yok olmakla karşı karşıya, atmosfer gazlardan ötürü ısındı, canlılık önce çeşitliliğini yitirecek ve sonra tamamen tükenecek gibi korkunç bir tablo var karşımızda. Ama araçlara, uçaklara, bilgisayarlara, elektronik cihazlara dokunmayalım, sorun onlardan değil. Bilimsel teknoloji bir türlü reşit olamadı galiba, ne yaparsa yapsın hiç hüküm giymiyor. Yine de bakmayın burada efelendiğime, eminim ki buna bizi öyle ya da böyle inandıracaklar. Nasıl inansam, nasıl inansam.
Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.