Tordemir yazıları: 2084

Şu anda kimsenin 2100'lerde dünyanın nasıl görüneceği üzerine kesin bir fikri yok.
Şu anda kimsenin 2100'lerde dünyanın nasıl görüneceği üzerine kesin bir fikri yok.

Şu anda kimsenin 2100'lerde dünyanın nasıl görüneceği üzerine kesin bir fikri yok. Bu insanlığın yapacağı seçimlerle ortaya çıkacak. Peki, yazarın iddia ettiği gibi özgür irade bir illüzyonsa bilinç zekâ kadar önemli değilse bu seçimi kim yapacak? Tek başına yapay zekâ mı? Yapay zekâya hükmeden ve organik bedenlerden iyice sıyrılmış, ölümsüzlüğe kavuşmuş makine bedenli elitler, Süper Elitler mi? O yıllarda Büyük Google Birader her şeye hükmeden, hayatları A'dan Z'ye kontrol eden miniskül bir Levh-i Mahfuz'a mı dönüşecek? Faustvari ruh, davranış kalıbı tümüyle Mefisto'nun takipçilerinin denetiminde mi olacak?

*Işık hızıyla yer değiştirebilen, tam teşekküllü sanal şehirler Mega Matrixler inşa edip içinde milyonlarca zihni barındırabilen, her şeyin A'dan Z'ye kontrol edildiği sistemleri kurabilen, bir devken, bir anda bir fındık faresi kadar küçülebilen, oradan da elektron boyutuna kadar sokulabilen, her kılığa girebilen, hissiyat olarak dengesiz, sadist, acımasız ve psikopat varlıkları hayal edin. Az sayıda ölümsüz elitler. Kendi aralarında da kapışıyor olacaklar. Bazen diğerlerini alteden, galebe çalanlar, bazen de sırayla Zeus tacını takacaklar. Dünya düzenini iskambilden bir şato gibi görenler, yap boz sapıkları, lokal ölçekte fizik kanunlarını bile değiştirme güçleri bulunan Homo Deuslar- İnsan Tanrılar bunlar.

AVATAR ÖLÜMSÜZLÜK PROJESİ

2045'te tamamlanması öngörülen Avatar Ölümsüzlük Projesi'ni, insan zihninin bir buluta bağlanarak ayaklı bilgi deposu hâline getirilmesini, bedenin nano-teknolojiyle hastalıklardan arındırılmasını Humanity 2.0 (İnsanlık 2.0), singularity (tekillik) kavramlarını, Ex Machina (2015) adlı filmde yaratıcısını öldürerek laboratuvar ortamından kaçan android kızı ve Google'ın İnsan-Tanrı'ya varma amaçlı yapay zekâ çalışmalarını da bir arada düşünün. Otuz yıl içinde insandan bin misli daha zeki olacak yapay zekâyı ve biraz George Orwell'ın ünlü 1984 romanı atmosferini hatırlayın. Üstüne 100 ekleyin ve 2084'e ulaşın. Harari'nin Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi kitabı bu ortamın ürünü. İnsanlığı yarınlarda bekleyen akıl almaz gelişmelerden söz ediyor.

TIPKI FİLMLERDEKİ GİBİ

Yazar 21. yüzyılda güçlü kurgular ve totaliter dinler yaşayacağımızı söylüyor. Muharref dinî metinlerden feyz alan muktedirlerin bunun için çabaladığını sağır sultan bile biliyor. Sanal cennet ve cehennemler yaratacaklar. Şu anda bile var. Marka, hiper mahalle, statü azlığı ya da bolluğu. Bunlara birazdan lüks sanal mertebeler, mega kentler, akıllı şehirler, hastalıksız hayatlar ve uzatılmış ömürler falan da eklenecek. Ancak kurguyu gerçekten ayıranlar kendi özgün iradelerini kullanabilecek. Filmler bunu anlatıyor. Hazırlık yapıyor adeta. Yeni milenyuma girmek üzereyken yapılmış gerçek hayatla, kurgunun birbirine girdiği zamanları anlatan ExistenZ filmi bunu anlatıyordu. Matrix ve The Dark City filmleri de öyle. Bir avuç zenginin toplam mal varlığı göze alındığında yakın gelecekteki Neo-Zeusların kimler olacağını tahmin etmek zor değil.

2100'ÜN BELİRSİZ ÇEHRESİ

Şu anda kimsenin 2100'lerde dünyanın nasıl görüneceği üzerine kesin bir fikri yok. Bu insanlığın yapacağı seçimlerle ortaya çıkacak. Peki, yazarın iddia ettiği gibi özgür irade bir illüzyonsa bilinç zekâ kadar önemli değilse bu seçimi kim yapacak? Tek başına yapay zekâ mı? Yapay zekâya hükmeden ve organik bedenlerden iyice sıyrılmış, ölümsüzlüğe kavuşmuş makine bedenli elitler, Süper Elitler mi? O yıllarda Büyük Google Birader her şeye hükmeden, hayatları A'dan Z'ye kontrol eden miniskül bir Levh-i Mahfuz'a mı dönüşecek? Faustvari ruh, davranış kalıbı tümüyle Mefisto'nun takipçilerinin denetiminde mi olacak?

TEKİLLİK UÇURUMU

Tek tip insan, tek tip dijital din, yeni bir alfabe, yeni bir dil. Uydurulmuş din kitaplarında şeytanın kendine tabi olanlara vaat ettiği dünya modeli bu. Yakın gelecek, insanlara akla hayale sığmayacak cazip imkânlar sunmakla birlikte yukarıda bahsini ettiğimiz cinsten devasa tehlikeler de yaratıyor. İnsanın sonsuz ve gerçek mutluluğu yapay yöntemlerle elde edilebilecek mi? Çok şeye muktedirlik ihtimalimiz çok yakında, ancak tam altımızda hiçlikten meydana gelen dipsiz bir uçurum uzanıyor. Singularity (tekillik) uçurumu.

İnsanın sonsuz ve gerçek mutluluğu yapay yöntemlerle elde edilebilecek mi? Çok şeye muktedirlik ihtimalimiz çok yakında, ancak tam altımızda hiçlikten meydana gelen dipsiz bir uçurum uzanıyor.

NEFES

Bizi yüce yaratıcının varlığına iman ve aklımızı -teknolojik bilgimizi- en doğru şekilde insanlığın yararına kullanmak kurtaracak. Allah insanı yaratırken çamura nefesini üflemiştir. Bu nefes irade ve bilinçtir. Tarih bilinçle kol kola yürür. Tarih bilincin öznel kaydıdır. Ruh bünyesinde irade, bilinç ve merhamet barındırır. Allah zamandan münezzehtir. Hiçbir şeyin sonucu olmadığı için bir şey de onun nedeni değildir. "Allahı kim yarattı?" sorusu çaresiz ateistlerin sığındığı takatrik bir zemindir. Allah'ın değil de maddenin ezeli olmasını arzu etmişlerdir. Big Bang nedeniyle maddenin bir başlangıcı olduğunu ve entropi yasalarını biliyoruz. Kâinat rastgelelikten çok uzak kurulmuş, planlanmış bir yapıdır. Bir yaratıcısı vardır. İnsan yaratıcıyı sezmiştir. Keşfetmiştir. Vahiyle tebligat yapılmıştır. Bu bir icat değildir. İnsan mitler, hurafeler ve pagan tahayyüller sisinin ardındaki tanımlara sığmaz gücü seçilmiş kimselere, peygamberlere yollanan vahiy sayesinde tanımış ve kulluk etmiştir.

HOMO KUL

Yazar, Homo Deus'un kendi kendini imal ettiği için, Homo Sapiens (kendini bilen insan) in devamı gibi görmeyeceğini söyler. Böylelikle o devir geldiğinde Homo Sapiens organik atık konumuna düşecektir. Allah'a iman eden, güvenen, ondan korkan takva sahibi biri Homo Kul' (Kul İnsan) dur. Homo Sapienslikten sıyrılmıştır. Homo Kul, İblis'in kumandasındaki kötücül Homo Deus'a karşı çıkacak. Sezgisel olarak zekâ sahibi bir yaratığın daha üstün aklı, ölümsüzlüğü değil de uzun yaşamayı, hızı ve gücü elde etmeyi hayal etmemesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Önemli olan bu gücün iyinin mi, kötünün mü elinde olacağıdır. Bence esas mesele budur. Balçığa üflenen nefesin muhtevasında bu merhalelerin bulunması bence kaçınılmazdır. Allah yarattığı kuluna gelecekte kullanacağı kapasiteyi yüklemiştir.

ALGORİTMA VERSUS ATEİZM

Algoritmanın ateizm cinsinden inorganik bir varsayıma tevessül etmeyeceğini düşünüyorum. Ateizm, John Gray'in deyişiyle "Victoria devrinden kalan bir fosildir". Kitapta "Tanrı insanın hayal gücünün ürünüdür." deniyor. Hayal gücü de biyokimyasal algoritmaların ürünüdür. Yazarın insanın yeni ve üstün algoritmaları kavrayamayacağı sözleri bilgiyi kontrolü altında tutan elitlerin bunu ondan mahrum etmesi anlamına geliyor. Böyle bir durum belki kısmen de olsa gerçekleşebilir. Ben yine de algoritmanın kendi kavranamazının önünde saygıyla eğileceğini hayal etmeden duramıyorum.

SONLU EVREN

Kâinatta var olan her şeyin bir ömrü var. Devasa yıldızlar, nebulalar, galaksiler ömürlerini tamamlayıp başka evrelere dönüşüyorlar. Ölümsüzlük boş hayal yani. Kâinatın yazılımında böyle bir madde yok. Bu nafile hedefin peşinde koşan iblis güdümündeki tekno-elitler, Neo Zeuslar, dataizmin için sinmiş kötücül ruh ne kadar çabalarsa çabalasın helâk olmaktan kurtulamayacak.

ACABA NEREDELER?

Harari kitabın finaline yakın Humanity 2.0 kehanetler kitabının yazarı Ray Kurtzweil'den alıntı yaparak Homo Deus'un her şeyin bilgisine erişmek için dünyayı terk edeceği, bütün kâinatı gezerek tanımaya çalışacağını hatırlatıyor. Benim kafamda da bir soru en üst sırada duruyor. Urfa'daki Göbekli Tepe'nin bulunuşu tarihe bakışımızı kökünden değiştirdi. Uygarlığın başlangıcının daha eskilerde olduğunu anladık. Dinî metinlerde Ad Kavmi gibi helâk edilen kavimlerden sıkça söz edilir. Nuh Tufanı bilimsel bulgularla doğrulanmıştır. Mu, Atlantis, Agartha uygarlıkları hakkındaki efsaneler hâlâ ilginçliğini koruyor. Acaba dünya üzerinde kontrolü yapay zekâya kaptıran ya da ihtiraslarının güdümünde aşırılaşan, teknik imkânlarla çığrından çıkan elitler eskiden de mevcut muydu? Şu anda niye yoklar? Kendilerinden zayıfları imha edip, sonrasında çekip giderek kâinatın derinliklerine mi gömüldüler? Yoksa metrelerce taş ve toprağın altında, habis ruh ve lanetli zekâdan arta kalan ibret verici kalıntılara mı dönüşerek bulunmayı mı bekliyorlar?

  • ** "Çizmeli Kedi" öyküsü malum. Koca dev bir fındık faresi kadar küçülünce akıllı kedi onu yutarak saf dışı eder. Yazarı Charles Perrault (Paris – 1628-1703) 17. yüzyılda maddenin kütlesi üzerine bilgiler çok sınırlıydı. 8-10 tonluk bir dev fındık faresi boyutlarına inse de ağırlığı değişmeyecekti. Nötron yıldızları misali. ‘Sihir bu canım!' derseniz, o başka tabii.
  • ***2017 yazında Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi kitabıyla ilgili geniş ve kapsamlı bir inceleme yayımladım. Dijital ortamda da mevcut. Metne "Ahir Zaman Kehanetleri" başlığıyla ulaşabilirsiniz.