Üç kalenderin feryad ve ikazı

James, Clarence, Mangan.
James, Clarence, Mangan.

Lâ ilâhe, illallah!Kuşlar gibi neşeli uçtukGüldük, şakalaştık ve seyrettik.Şarap, güller, neşe, türkülerBizim en çok kıymet verdiklerimizdiŞöhretten geçtik, şarlatanlara bıraktık onuAltın tozdu bizim için, değer vermedik hiç.Günden güne, haftadan haftaya yaşarkenBoğaziçi’nde kayıkla gezerek.

FERYAD

Lâ ilâhe, illallah!

İşte burada buluştuk, açık söylemek gerekirse, biz üçümüz

Emrah, Osman, Perizad!

Bütün zarafetimizden ve gücümüzden yoksun

Fakir, yaşlı ve çok yaslı

Yaşadık ama artık yaşamıyoruz

Hayat bizim için parlaklığını kaybetti

Geçmiş günlerden bu yana,

İstanbul Boğazı’ndan aşağı kayıkla gezdiğimiz günlerden beri

Lâ ilâhe, illallah!

Ah Boğaziçi, Ah Boğaziçi

Eski zamanlar bize ve evimize hiç zarar getirmemişti

Sağlığımız ve yüreğimiz hep sağlamdı

Köpüklü Boğaziçi’nde

Lâ ilâhe, illallah!

Ne günlerdi onlar! Bir çobanın çadırı

Bize ev ve sığınak görevi görürdü

Bütün verdiğimiz kişiler ve borçlularınız

Bize bin mislini geri ödediler

Dertli, sıkıntılı yıllar, acıyla feryad eden pek çok yıllar

Bizimle çakışmadı hiç

Biz mesut ve neşeli bir şekilde gezerken

Boğaziçi’nde şarkı söyleyerek

Lâ ilâhe, illallah!

Ah Boğaziçi, Boğaziçi

Hiç engel çıkmadı karşımıza

Her gün mesut, neşeli gezerken

Yemyeşil bir çayırı andıran Boğaziçi’nde bir yukarı, bir aşağı

Lâ ilâhe, illallah!

Kuşlar gibi neşeli uçtuk

Güldük, şakalaştık ve seyrettik.

Şarap, güller, neşe, türküler

Bizim en çok kıymet verdiklerimizdi

Şöhretten geçtik, şarlatanlara bıraktık onu

Altın tozdu bizim için, değer vermedik hiç.

Günden güne, haftadan haftaya yaşarken

Boğaziçi’nde kayıkla gezerek

Lâ ilâhe, illallah!

Ah Boğaziçi, Boğaziçi

Altın tozdu bizim için, değer vermedik hiç.

Günden güne, haftadan haftaya yaşarken

Boğaziçi’nde kayıkla gezerek

Lâ ilâhe, illallah!

Ah! Gençliğin çılgın anlarının

Bedelini insan ağır öder sonraki günlerde

Sönmüş ümitler ve tükenmiş güçler

İnsanın aşk dolu kahkahalı günleriyle alay ederken

Yolumuzun üzerindeki dikenler, hele deve dikenleri

Yumuşak yosunların yerini aldı

Kahpe kaderin fırtınayı andıran lâneti

Bizi Boğaziçi’nden sürdü götürdü

Lâ ilâhe, illallah!

Ah Boğaziçi, Boğaziçi

Dikenler yosunların yerini alınca

Her şey kayboldu, gitti! Kalplerimiz kabre döndü

Derin, Boğaziçi’nden daha derin bir kabre!..

  • İKAZ
  • Lâ ilâhe, illallah!
  • Zevkler baştan çıkarır, lâkin insanda zevk mi var?
  • Kendini suçlama, eğer o kadının
  • Kışkırtmaları, her şey olup bittiğinde gösteriyorsa
  • Ki bunlar Şeytan’ın yemlemeleri
  • Aman dostlar, gençliğin ateşine kapılmayın!
  • Erkeklik fosfor gibi parlak görünür
  • Ama işe kötü talih karışır ve söner
  • Boğaziçi’nde kayıkla gezerken
  • Lâ ilâhe, illallah!
  • Ah Boğaziçi, Boğaziçi
  • Gençliğin ateşi kısa zamanda donuk bir parlaklığa döner
  • Talih az güler, zarafet az bulunur
  • Boğaziçi’nin siz kayıkçılarında!