Yalanlar, çiçekler ve gerçekler

Nasılsa inanmazlar diye doğruyu söyledim.
Nasılsa inanmazlar diye doğruyu söyledim.

Ne demişlerse inanıyoruz ne demişlerse; o uzun klişeler ve bekleyişler kavminden değiliz sanki. Yaşadığını, eski bir çiçek gibi derleyen o eski kavimlerden değiliz. Sanki'si yok. Olmadığı için, sığınacak bir limanımız da yok bugün. İhanetler de aşk kadar karmakarışık artık.

  • Bir Gerçeği kötü niyetle söylemişsen / Daha kötüdür uydurabileceğin tüm yalanlardan" diyor William Blake.

Hemen düşünmeye başlıyoruz. Bir gerçeği kötü niyetle söyleyen birilerini arıyoruz. Ne gerçek var ne yalan. İsimsiz kalmış taşlar gibi insanların arasında ne gerçek var ne de yalan. Piyasalar bunun üzerine kurulmuş, buğdayın toprakta çatlaması bunun üzerine. Yollardan arabalar geçmiş, göklerden uçaklar. Bazı uçaklar bazı yerlere kötü şeyler bırakmış. Biz burada izlerken tüm bu olanları hemen İbn-i Haldun'u çağırmışız bir yanlış anlaşılmayla: "Demek istediğim bu değil"

Kadınların sahiden doğurduğuna/ toprağın da sürüldüğüne inanan, nöbette unutulmuş adamlara gülmüşüz. Bizlerin nerelerde unutulduğundan habersiz. Gerçekleri yüksek gelen faturalarla anlıyoruz. Ay sonunu getiremeyen şeyler neyse hepsi olmuşuz. Zencefil kokan çarşılar da yok. Binaların arasındayız alelusul ve alelade.

Ne demişlerse inanıyoruz ne demişlerse; o uzun klişeler ve bekleyişler kavminden değiliz sanki. Yaşadığını, eski bir çiçek gibi derleyen o eski kavimlerden değiliz. Sanki'si yok. Olmadığı için, sığınacak bir limanımız da yok bugün. İhanetler de aşk kadar karmakarışık artık. Apansız gelip çatmasını bekliyoruz bir şeylerin. Bir gün bir yerde bir şiir görebilmenin hevesini, yalan söylemenin tarafsızlığına terk ettik. Kavmimiz bu yüzden yok. Sonunda kalkıp gidebileceğimiz bir yer var mı peki? Uyum içindeyiz ve başkaldırmak için yine ve yeniden yalan söylemenin tarafsızlığı sarıp sarmalıyor düşüncemizi.

Çiçeklerin yalancısı olmayı arzu etmeliydik. "Drezilya çiçeği"nin. Turgut Uyar'ın ve o yalancı Erdal'ın. Erdal mı? Çiçekçi Erdal elbet. İnsanları yalnız çiçek adlarıyla kandıran Erdal. "Şu yalan dünyaya geldim geleli..." diyen Dadaloğlu'nun tarafıdır Turgut Uyar'ın tarafı, Erdal'ın ve William Blake'in. Çünkü ne denmişse yalan hayat için. Yalancı inciden gerdanlıklar gibi. Sulardan, çayırlardan uzak ve darmadağın bir halde...