Yanmayan kefen, nalın, ygs duası, hepsi bedava!

​Yanmayan kefen, nalın, ygs duası, hepsi bedava! ​
​Yanmayan kefen, nalın, ygs duası, hepsi bedava! ​

İnsan her durumda dua eder. Kısa dua da anlaşılır bir şey. Sınav sabahı, ihtiyaca binaen yapılacak dua için en uygun vakitlerden biridir de. İtirazı olan dinden çıksın. Benim takıldığım yer bunlar değil vallahi, pirinç tanesine okuma ve etkili dua önerisi sanki küçük çaplı din işportacılığı gibi. Eğer yazıların öncesinde “ders çalışmaktan da geri kalmayın, bu dualar başarıya yardımcı uygulamalardır” ibareleri olsaydı belki bu denli rahatsızlık duymayacaktım.

“YGS sınav duası! Sınava girmeden önce okunacak tüm dualar haberimizde. Binlerce öğrencinin gireceği 2017 YGS sınavı öncesi başarı duası günün en çok popüler olanlar listesine girdi.

Öğrenciler ve veliler özellikle bu sorunun yanıtını arıyor. Sınavda başarılı olmak için hangi duaları okumalıyız? İşte sınav öncesinde okunacak dualar. Sabah kalktıklarında bir pirinç tanesine 184 defa “YA MUKADDİM” okuyup o taneyi yutup sınava gitsinler. Kısa sınav duaları, en güzel YGS sınav duaları, kısa ve etkili sınav duaları…”

Milli Eğitim Bakanlığının geçen ay öneri alımlarını kapattığı müfredatla ilgili çalışmasının, taraflarında nasıl bir alâka buldu tam olarak bilemiyorum. Ama daha önemli konular arasında kendine pek yer bulamadığını söylemek mümkün.

11 Mart 2017 tarihinde girilen veya güncellenen haber başlıklarından bir demet karanfil. Kimsenin okumadığı kıytırık yerler değil, “tıklanma” sıralamasında listeye giren adresler bunlar.

Milli Eğitim Bakanlığının geçen ay öneri alımlarını kapattığı müfredatla ilgili çalışmasının, taraflarında nasıl bir alâka buldu tam olarak bilemiyorum. Ama daha önemli konular arasında kendine pek yer bulamadığını söylemek mümkün. Büyük paralar verilerek öğrencisi olunan okulların müfredat dertlerinin olduğunu düşünmüyorum. Sınavlarda başarılı olabilecek kadar müfredata uğrayıp sonra da olabildiğince geniş bir sahada dolaşıp at oynatabiliyorlar. Bence doğrusu da bu. Ama mahalle mekteplerinde işler böyle yürümüyor.

Kendi branşında müfredattan memnun olan öğretmen sayısı ne kadardır acaba? Bu konuda sıkıntısı veya fikri olan kaç öğretmen, öğrenci veya ebeveyn; katkısının itibar görmesini bırakınız okunacak olmasından bile emin olmadığı için beyanda bulunmaktan caymıştır bunu biliyor muyuz? Müfredatla ilgili olarak dinlediğim veya yazısını okuduğum herkesin hemen bir şekilde lafı din dersinin zorunlu olmaktan çıkartılmasına getirmesi ise, serbest uçuş pistinin başlangıç noktasından el sallamakla eşdeğer. Söylenecek o kadar sözün, dile getirilebilecek o kadar meselenin olduğu bir alanın seçmeli din dersine hapsedilmesini girişteki haber başlıklarıyla birlikte düşünmek istiyorum.

İnsan her durumda dua eder. Kısa dua da anlaşılır bir şey. Sınav sabahı, ihtiyaca binaen yapılacak dua için en uygun vakitlerden biridir de. İtirazı olan dinden çıksın. Benim takıldığım yer bunlar değil vallahi, pirinç tanesine okuma ve etkili dua önerisi sanki küçük çaplı din işportacılığı gibi. Eğer yazıların öncesinde “ders çalışmaktan da geri kalmayın, bu dualar başarıya yardımcı uygulamalardır” ibareleri olsaydı belki bu denli rahatsızlık duymayacaktım.

Kendi branşında müfredattan memnun olan öğretmen sayısı ne kadardır acaba?
Kendi branşında müfredattan memnun olan öğretmen sayısı ne kadardır acaba?

Niye pirinç ve neye göre 184 tane? Pirincin GDO’lu olması duaya halel getirir mi mesela? Bu konuda bir açıklık yok. Organik pirinç daha etkili dilebilir miyiz peki? Şöyle bir baktığımda her soru adedince bir veya onun katlarınca okumak daha makul ve makbul bir şeymiş gibi geliyor bana. 160 soru, 160 dakika, 160 dua veya katları. Nasıl hesap ama? Fazladan 24 tane okumak belki trafiğe takılıp geç kalmamak, sınava girilecek okulun hava sıcaklığının uygun olması ya da zamanı daha verimli kullanmak için olabilir. Bence bu fazlalığın açıklanmaya ihtiyacı var arkadaşlar.

  • Bazı rakip firmaların bu konuda “öz hakiki” markalarla piyasaya girmesi ve rekabete tutuşması (tü tü tü, evlerden ırak) önerilen duaların tamamının mukaddesatına dair bir tartışılmanın başlamasına sebep olur ki, bilinç düzeyimiz bunu taşıyamaz.

Bir de sınav için biraz erken saatlerde hazırlık yapılmaya başlanıyor malumumuz. Varsayalım ki evde pirinç kalmamış ve karşı komşu da uyuyor olsun. Bir daha varsayalım ki uyumasa bile onun çocuğu da sınava giriyorsa ne olacak? Neticede ikisi de birbiriyle yarışıyor ne de olsa. Komşu pirinç tanesini verse hayra girecek ama kendi çocuğunun rekabet edebilirliğine halel getirecek. Vermese nefsinin çıkarcılığına ve egoizme yenilmiş olacak. Nereden baksan sıkıntı ve günah. Ayrıca, etkili bir düşünce sistematiği takip edecek olursak sınav için önerilen duaların, yenilip yutulabilen diğer bakliyat çeşitleri için de uygulanabilir olması gerekir. (Mercimek, bulgur, nohut, soya vs. Gerçi soyayla daha birkaç yıl önce ithalat yoluyla tanıştığımız için sınavlarda ne kadar etkili olduğu ile ilgili elle tutulur bir çalışma yok ama olsun o da bakliyat neticede.)

Dua öneri sahiplerinin bunu dikkate alarak haziran ayında yapılacak yerleştirme sınavına uyarlamalarını her duyarlı vatandaş gibi ben de bekliyorum.

Fakat şöyle de küçük bir arıza var bu meselede: Diyelim ki sınava giren bütün öğrenciler bu “etkili YGS duaları”nı okuyarak sınava girdiler. Bunların arasından elenecekleri zavallı ÖSYM nasıl tespit edecek peki? Hepsi okuyup girdi sınava ve birilerinin de elenmesi gerekiyor duruma baktığınızda. Bu iş nasıl olacak? Bu duaları hiç sıkılmadan utanmadan televizyon ekranlarından insanlara yazdıran sayın “profesörlerin” kazanamayanlara nasıl bir açıklaması olacak? “İçten okumamışsın?”, “Abdestsiz okumuş olabilirsin?”

Valla merak ediyorum ne diyeceklerini. Ayıptır yahu, hem ayıptır hem de günahtır, bu vebali taşımaya nasıl bu denli hevesli olabilirsiniz?

Gelelim “etkili dua” meselesine. Bir kere bu bilimsel değil. Hakkında yapılmış bir araştırma da yok. Özellikle bu konuda sahteciliğin önüne geçilebilmesi için dikkatli olmak gerekiyor. İddia edildiği kadar etkisi olmayan duaların piyasadan toplatılmasının dahi gündeme alınmasını öneriyorum. Memleketimizde son zamanlarda din adını kullanarak halkı yanıltmak isteyenlerin çıktığını duyuyoruz. Neyse efendim bu dua istismarcılarına fırsat verilmemesi benim tek dileğimdir.

  • Ama şunu alenen beyan ederim ki; gelecek zamanlarda içinde YGS ibaresi geçen ve dua kitaplarından alındığı söylenen bir dua ile karşılaşırsam şahsen Diyanet İşleri Başkanlığına şikâyette bulunurum.

Bahse konu dua önerilerinin müfredat değişikliği çalışmalarının hemen akabinde olması hoş bir rastlantı diye düşünüyorum. İnsanın, Yaratan’ına niyazda bulunması kadar kişiye has ve derinlikli bir meselede bu kadar şekil ve istismara yaslanmış önerilerde bulunmak için ya öneri sahiplerinin ya da muhatabın akli dengeden yana sıyırmış olması gerekiyor.

Dua bu, dua!

Vazgeçtiğimizde Allah (Azze ve Celle) nezdinde itibarımızın kalmadığı kulluk takdimi. Bir tıklanma sayısı için dini yönelişe kıyılır mı? Bu kadar mı alçaldık yahu? Hadi şimdi din derslerinin zorunlu olmasından rahatsızlık beyanında bulunanları veya müfredat değişikliği denildiğinde akıllarına ilk gelen şeyin seçmeli din dersi olanları bir daha dinleyelim. İçeresinde yaşadığı toplumun dini inanç, ibadet ve itikatlarından habersiz olarak yetişen bir nesil mi istiyorsunuz? Hangi akademik veya sosyolojik gereklilik size bunu önerme hakkı veriyor? Ben lisede en çok matematik, fizik, kimya derslerinden sıkıntı çekerdim ve üniversitede o alanda bir eğitim almadığım gibi öğrendiklerimi de hayatımın hiçbir devresinde kullanmadım. İlkokul müfredatındaki bir matematik öğrenimi bana yetti. Müzik derslerinde mandolin ve flüt öğretmeye çalıştılar bize. Saz, ney veya kaval çuvala mı girmişti? Sadece kabiliyete göre düzenlenmiş bir okul ihtiyacından söz etmek varken niye seçmeli din dersi? İnsanların ne ile istismar edildiklerine dair bir bilgi gençlerin ihtiyacı değil midir? Bir inanç veya imanın kendi kaynaklarına göre nasıl tanımlandığını, insanları neye davet ettiğini öğrenmek niçin seçmeli olsun? Muhtevasını istediğiniz gibi tartışıp bir öneride bulunun ama seçmeli olması ne demek! Meseleyi bir de böyle düşünmenizi rica ediyorum; televizyon ekranlarında insanların imanlarını birkaç damla gözyaşı eşliğinde paspas etmeye çalışan, “yanmayan kefen ya da rüya gördüren nalın” satan, evet satan (!) sahtekâr din tacirlerinden geçilmiyor ortalık.

Sattıklarının yalnızca kefen, nalın ya da YGS duası olmadığını ve dinimizi üç kuruşa pazara çıkardıklarını anlamak için daha kaç nesli feda etmemiz gerekiyor!

“15 Temmuz” denildiğinde ne anlamamız gerekiyor sahi!

Hiç olmazsa bu işin temel doğruları okullarda öğretilirse yönetmenin “müzik yükselince ağla” komutuyla ağlayan artist “hocaların” tuzağına düşmemiş ve Alevisi, Sünnisi Caferisiyle “zorunlu” ve fakat doğru olan bir temelden hareketle dinle olan ilişkilerini düzenleyecek sağlam bir zemin imkânı bulmuş olur çocuklarımız.

Diyanet İşleri Başkanlığının da bir meseleye açıklık getirmesini isterim. Farz ibadetleri yerine getirmeyen ve bunun vebalinden rahatsızlık bile duymayan bir insanın, içini acıtacak derecede mazlum olmanın veya günahlarından kurtulmanın dışında dua etmesinin kendisine bir faydası dokunur mu? Duaya dair sahih durum nedir? Duanın kabul şartları diye bir şey var mı? Duada tevessül nedir ve bu sınırın aşılması iman bakımından bir sıkıntı oluşturur mu? Bu kadar “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” genişliği liberalizmde bile yok. Hayır, varsa biz de bilelim.

Dine ait bir husus söz konusu olduğunda her şeyin ucuz Çin malları kıymetinde pazarlandığını görmek bana ağır geliyor. Hem de çok ağır.

Size?