“Zulüm bizdense ben bizden değilim”

“Zulüm bizdense ben bizden değilim”
“Zulüm bizdense ben bizden değilim”

Katil, dünyanın bir ucunda sabahleyin kalkmış, ülkemizde bile neredeyse sadece abonelerin aldığı birkaç yayını bulmuş sonra da “vay arkadaş ben bu yayınlardan fena halde nefret doldum, gidip yeni yıla eğlenerek girenlerden bir kısmını öldüreyim” diyerek ülkemize gelmiş ve bu saldırıyı gerçekleştirmiş öyle mi? Bu mu yani aklınızın geldiği seviye.

Cevabını bu ülkenin idrakten noksan ve mankurt entelektüellerinden, gazetecilerinden, konuşup duranlarından beklediğim ve kimseye söylemeseler de kendi kulağı duyabilecek kadar fısıldayıp cevaplayacağı bir soru dolaşıp duruyor kafamda.

Yeni yıl gecesi katliamcısının Müslüman olduğunu nereden ve nasıl anladınız be adamlar, kadınlar? Burada bir ironi falan yok. Gerçekten merak ediyorum. Kendisine ait bilinen tek hususun elindeki silahla insanları öldüren birinin Müslüman olduğu nereden anlaşılır?

Neden Filistin, Suriye, Afganistan, Mısır, Arakan, Endonezya, Habeşistan, Libya, Yemen ve sair coğrafyalarda öldürülen insanların katillerinden söz ederken onların inançlarını ya da mezheplerini zikrederek dile getirmiyorsunuz? O katiller arasında bir mezhep veya inanışına mensup olanlar yok mu? Onlara dair nazik ve dikkatli olunurken Türkiye’deki Müslümanlara karşı bu öküz kabalığının sebebi ne?

Neden Filistin, Suriye, Afganistan, Mısır, Arakan, Endonezya, Habeşistan, Libya, Yemen ve sair coğrafyalarda öldürülen insanların katillerinden söz ederken onların inançlarını ya da mezheplerini zikrederek dile getirmiyorsunuz?

Olup biten işleri bir şekilde Türkiye’ye ve bu ülkenin iktidarıyla ilişkilendirmeye ve bunun üzerinden zihnimize kelepçe vurmaya geldiğinde; sadece insanları öldürürken gördüğünüz bir katilin inancından ve Müslümanlığından sanki sırat köprüsünden birlikte geçmiş gibi emin nasıl olabiliyorsunuz? Bir örgütün mensubu olmak insanı nasıl Müslüman yapar? Yayınlanan mülakat ve haberler üzerinden bir arama ile dahi DAEŞ’in nasıl ve kimler tarafından kurulduğuna ilişkin her şey ülkemizin dışındaki her yeri işaret ederken, silah tedarikçileri Batılı Hıristiyan devletler olurken ve bu örgüt bütün Müslümanlar tarafından aynı keyfiyette olmasa bile telin edilip beri durulurken, mensupları neye göre Müslüman sayılıyor?

Tenakuzu yok etmenin de mantığa uygun bir yolunun olması lazımdır. Ülkemizdeki Müslüman zihnin ve dilin, bu cinayet şebekesinin zemin bulmasına öncülük etmesi nasıl mümkün olabilir? Bu ülkenin askerleri, halkın tamamının desteğini alarak bahsedilen yapı ile ölümüne savaşıyor yahu!

Bu idrak yoksunu mankurt taifesi keşif, destek, mühimmat ve zaman isteyen bir katliamı yeni yıldan birkaç gün öncesi yapılan yayınlarla da ilişkilendiriyor. Katil, dünyanın bir ucunda sabahleyin kalkmış, ülkemizde bile neredeyse sadece abonelerin aldığı birkaç yayını bulmuş sonra da “vay arkadaş ben bu yayınlardan fena halde nefret doldum, gidip yeni yıla eğlenerek girenlerden bir kısmını öldüreyim” diyerek ülkemize gelmiş ve bu saldırıyı gerçekleştirmiş öyle mi? Bu mu yani aklınızın geldiği seviye. Yerin dibine batasınız emi! İnternet üzerinden kendi adını bile yazmayan, kim olduklarını bilmediğimiz kimi mahlûkların yazılarında nefret dili kullanmalarını çekip uzatarak, okuyup yazmayı ahir ömründe öğrenmiş anneme kadar nasıl ulaştırabiliyorsunuz?

  • Ben, Müslümanlar asla böyle bir şey yapmaz demiyorum. Söylediğim şu: İslam inancı Müslümanlara böyle bir şeyi emretmez, Müslüman zihin ve dil buna zemin oluşturmaz. Bu katliam üzerinden ülkemizin Müslümanlığına ve iktidarına ayar vermeye çalışmayın.

Bu ülkeyi memleketimiz yapan inancımızı tersinden düzünden hayatın dışına atmaya çalışmak dünyanın ana damarını tıkamakla aynı şeydir. Bunu yapmaya memur edildiğinizi biliyoruz ve sizden rica ediyoruz, bizi yormayın, sizin de canınız sıkılmasın.

Müslüman olmayanların adet ve merasimlerine, bayramlarına iştirak etmek bir mazeret olmadıkça Müslüman için caiz değildir. Onların şirk veya küfür olan sözlerinin ve adetlerinin kalben inanarak güzel ya da iyi olduğuna inanmak da. Bu bizim dinimiz. Bunun helâlini haramını sizden öğrenecek veya helalin haramın hesabını size verecek değiliz. Ayrıca caiz olmamanın da bir hududu, fıkhı vardır.

Reina katliamcısı Abdulgadir Masharipov
Reina katliamcısı Abdulgadir Masharipov

Müslümanlık; başka din veya inanışlarda olduğu gibi aileden olmak, vaftiz edilmek, ibadethanesine gitmek gibi hususlarla gerçekleşen bir şey değil. Nuh aleyhisselâm’ın oğlu babasının çağrısına kulak asmayıp geride kalınca kabaran sular onu alıp cehenneme taşıdı. Müslümanlık; dâhil olunduğunda bir daha çıkmanın asla mümkün olmadığı mafya tipi bir inanç örgütü de değil. Sabah Müslüman olarak evden çıkıp akşama kâfir olarak geri dönme ihtimalinin her daim mümkün olduğu bir din. Şimdi bana izah ediniz lütfen (bakınız bütün nezaketimle söylüyorum) bu katilin Müslüman olduğunu nereden öğrendiniz!

Bu ülkenin Müslümanları; halifeleri yurt dışına çıkartılırken bile birbirine karşı nefret dili kullanmadı da şimdi, akrabası, komşusu hatta ailesinden biri olan insanlar için mi nefret dili kullanacaklar? Kullansalar çok keyif alırdınız gerçi. Bu nefret dilini karşılıklı olarak kullananlar elbette var. Ama bunun bu ülkede yaşayan insanların bir kısmı bile sayılamayacak kadar az olduğunu nasıl ifade etmezsiniz. Nüfusu seksen milyona yaklaşan bir ülkenin insanlarının idrakini korku ve dolaylı düşmanlık çağrısıyla kuşatmaya çalışmak, insanımıza ihanet etmek ve hakikat yerine sadece ilginç veya seyredilebilirlik sözler sarf ederek kifayetsizlik ve düşmanlığınızı saklama ihtiyacından mı kaynaklanıyor?

Farklı yaşam biçimlerine baskı ha!

28 Şubatı yaşamamış olsaydım belki inanırdım size. Tabi o günlerde sesi çıkabilecek olanların tamamı MGK brifinglerine katıldığı için ekmek almak üzere evden çıktığımızda yüzümüze edilen küfürleri duymadılar. Duyup seslerini çıkaramayanların hafıza kaybı ve dillerini yutmuş olmaları dışındaki mazeretlerini ise ne yapmıyoruz, kabul etmiyoruz. At terli, yemiyor birader, zorlama. Ama gerçekten böyle bir baskının kendilerine yöneldiğini hissedenler varsa bu durumu ortadan kaldırmak da öncelikle ödenmesi gereken bir borçtur. Bu hepimizin üzerindeki bir vebaldir.

Bir anlayış veya hareket tarzının İslami olup olmadığı, sadece mensuplarının beyanı üzere belirlendiği sizin kafanızın içinden başka nerede görülmüş?

Fâsık, zalim, münafık, baği, ehli bidat ne demektir? Bizim hayatımıza da tesir etmek niyetiyle kendilerini İslam’a nispet edenlerin mensubiyet iddialarını iman, itikad, amel, adalet ve ahlâk ölçüsüne vurmadan kabul etmek nasıl bir mantığın neticesidir? Ailenizin mirası bölünürken ortaya çıkıp mirastan pay isteyen birine aileye mensubiyetini izhar edecek bir karineyi ortaya koymasını istemez misiniz? Her aidiyet iddiası, nispet edilen tarafından belirlenen usul ve esaslarla kayıtlı değil midir?

Hadi adını koyalım. Ülkemizdeki Aleviler, Sünniler, Kürtler, Türkler, laikler, her kesimden radikaller ve sair kesimlerin birbiriyle çatışma ihtimalinden mi bahsediyorsunuz? Bizi bununla korkutur gibi yapıp sonra da korktuğumuzun başımıza gelmesini mi temenni ediyorsunuz? Ben bunlardan biri veya birden fazlasına mensubum. Benim mensup olduğum yerden veya diğerlerinden herhangi birisi bana ve bize karşı düşmanlıkta ileri gitmedikçe, beni ve bizi yurdumuzdan çıkartmaya çalışmadıkça, malımıza canımıza mukaddesatımıza kast etmedikçe aramızda zerre miktarı düşmanlık olmayacak.

Ben böyle göreceğim. Eğer çatışmak zorunda kalırsak da farklı bir inanışa, kanaate veya yaşama biçimine mensup olanlarla değil; hangi kesime mensup olursa olsun onların arasındaki zalim ve haddi aşanlarla çatışacağız, asla birbirimizle değil.

“Zulüm bizdense ben bizden değilim” demişti merhum Rachel Corrie, şimdi aynı cümleyi bir taahhüt olarak ben de söylüyorum: “Zulüm bizdense ben bizden değilim!”

Alevi’yi, Sünni’yi, Caferi’yi Kürdü, Türk’ü, dindarı, dinsizi, ezcümle bizi birbirimize düşüremeye çalışan her kim varsa bilsin ki, biz asla zulümden, adaletsizlikten taraf olmayacağız. Meselelerimizi kendi içimizde halledecek basirete de sahibiz çok şükür. Bu vatan, bu güzel vatan hepimizin ve yalnızca bize yeter, dışarıdan saldıran, yıkmaya çalışan çakallara değil, yalnızca bize! Ve biz birlikte olduğumuz sürece bu vatan bizim olacak başka hiç kimsenin değil!