Alman faşizmi ilhamını zerdüştlükten mi aldı?

Alman Faşizmi
Alman Faşizmi

Doç. Dr. Kürşad Demirci Derin Tarih yazısında Zerdüştlük nedir? Kimlerin dinidir? sorularına açıklık getiriyor.

Faşizm kahramanlarını, özellikle de geçmişe uzanan prototip kah­ramanlarını yaratırken destansı ögelere başvurmadan edemez. Egonun mitoslardan besleniyor olması da sadece tarihin derinlik­lerinden gelen bir dinamik değildir. Bizzat insa­nın bilişsel süreci efsanevî öğeler içerir ve daima bir prototipiyle var olabilir: İlk kahraman, ilk iyi, ilk güç, ilk aşk ve benzerleri…

Alman faşizmi de 19. yüzyıldan itibaren parla­maya başlarken ideolojisinin meşruiyeti ve oto­ritesini eski Germen, hatta Hind-Avrupalı kahra­manlarda aramaya koyuldu. Almanların yüzünü efsanelere döndüren bu bilinç o kadar abartıldı ki, faşizm esoterik (batınî) bir gelenek haline geldi. Germenlerle Yahudiler arasındaki kozmik savaş ve Germen halkının özel bilgelerden inisi­yatik yolla aldığı gizli bilgiler gibi tamamen kur­gusal fikirler faşizme güç verdi. Bu bağlamdaki sahte bilgelerden biri de meşhur Helena Petrov­na Blavatsky, nam-ı diğer Madam Blavatsky'dir (1831-1891).

Bütün bu arayışlar bir yana, Alman faşizmi­nin geçmişte keşfettiği prototip kahramanlardan biri Arî (Kuzey Hindistan'da doğan, Hinduizm ya da Budizm'e mensup halk) veya Hind-Avrupa ır­kının 'peygamberi' Zerdüşt oldu. Zerdüşt'ün fa­şizme sembol teşkil edebilecek 2 yanı vardı: Biri Arî ırkın bildik ilk ve en büyük filozofunun Zer­düşt olması, diğeri iyi-kötü arasındaki amansız Zerdüştî mücadelenin, “güçlü olan iyidir" faşist mottosuna denk düşen retorik yanı.

İşte bu iki hareket noktası, Alman filozof Nietzsche'ye Böyle Buyurdu Zerdüşt başlığını at­tıracak kadar güçlü bir ağırlığa sahipti. Her ne kadar Nietzsche'nin söz konusu kitabı Zerdüştlü­ğün tarihi ile alakalı değilse de, insanların çoğu bu dine dair ilk referansı bu kitapta buldular. Fakat Zerdüştlük şüphesiz burada sadece sembo­lik değeri olan bir şeydi ve gerçekte bundan çok daha önemli bir meseleydi.

Peki dinî bir sistem olarak Zerdüştlük nedir? Bu sistemin inançları, ibadetleri nelerdir? Hin­duizmin bir kolu mu, revizyonist Hinduizm mi, yoksa tamamen bağımsız bir inanç mıdır?

“Antik İran'ın peygamberi
Zerdüştlük İran'ın yerli dini ve Arî halkın en eski inançlarından biridir. Antik İran emperya­lizminin ilk uluslararası manipülasyon aracıdır. Ortadoğu dinlerinin, modern Şiilik dahil çoğunu etkilemiş güçlü bir gelenektir. Hinduizmin Ortadoğu'daki revizyonist mirasıdır da diyebiliriz.

Pek doğru ol­masa bile gele­neksel kabule göre Zerdüştlük veya Mazdacılık (İslamî kaynakla­ra göre Mecusilik) M.Ö. 6. yüzyılda ku­zey İran'da, mensup­larınca peygamber ad­dedilen Zerdüşt (anlamı: develer sahibi) adında biri tarafından kurulmuştur. Böy­le bir kurucunun tarihî varlığı şüphelidir. Çoğu bilim çevreleri­ne göre kökeni çok daha eskile­re, M.Ö. 1500'lere kadar uzanır. Muhtemelen anonim olarak başlayan bu inanç, sonraları Zerdüşt tarafından -yaşadıysa şayet- sistematize edilmiştir.

Dinin anavatanı bugünkü Af­ganistan civarıdır ve Hinduizmin İran'daki versiyonu gibidir.

Pek çok kavram ve terminoloji 2 dini birbiri­ne yaklaştırır. Zerdüştlük muhtemelen çok tan­rıcı Hinduizme karşı, İran-Afganistan civarında yapılan tek tanrıcılığa eğilimli bir devrimdir. Bu haliyle Zerdüştlük Ortadoğu'da Yahudilikten bile eski tek tanrıcı ve evrensel bir sistemdir.

Dinin erken dönem siyasî tarihi bilinmiyor. Fakat M.Ö. 6. yüzyılda İran Ahamenid sülalesinin resmî dini olmasından itibaren Perslerin Zerdüşt­lüğü evrensel misyonlu bir din olarak kabul etti­ğini görüyoruz.

Zerdüştlük M.Ö. 3. yüzyılda Sasaniler döne­minde güçlenir ve İslam'ın yayıldığı 7. yüzyıla ka­dar kuvvetli bir şekilde varlığını devam ettirir. Bu tarihten itibaren bir kısım Zerdüşt, İslam içinde asimile olur, diğerleri ise Hindistan civarına ka­çarlar. Hindistan'a geçenler Parsî adını alır. Müs­lümanlar onlara ateşi ululadıkları için ateşperest, din adamlarının isminden dolayı Mecusî, kâfir kelimesinden esinlenerek de Gabar adını verirler. Bugün toplam 250 bin civarındaki Zerdüşt'ün 40 bin kadarı İran'da, diğer önemli bir kısmı Hindis­tan, Afganistan ve Azerbaycan'da yaşamaktadır.

İyi ile kötünün kozmik mücadelesi
Zerdüştî inançlarının büyük bir kısmı Avesta adı verilen, Farsçanın arkaik bir lehçesiyle yazıl­mış metinde bulunur. Avesta'nın içinde, bizzat Zerdüşt'e gelen vahiyleri içerdiğine inanılan Gat­ha özel bir yere sahiptir ve Hind-Avrupa veya Arî din ve dillerin dünya üzerindeki en eski örnekle­rini kapsar (yaklaşık M.Ö. 2000-1500). Avesta ve Gatha'dan başka Denkart ve Bundahişn adıyla bilinen ve İslamî döneme doğru yazıya geçirilen tefsir kitapları da önemlidir.

Bu ve benzeri gelenekler üzerine temellenmiş olan Zerdüştlüğün esası, Ahura Mazda (iyi/hik­metli Ruh) ve Angra Mainyu (kötü/cahil Ruh) ara­sındaki kozmik mücadeleye dayanır. Esasta bir melek olan Angra Mainyu, mutlak hakikat olan Ahura Mazda'ya başkaldırarak tarihin var oluşu­na sebebiyet verir. Böylelikle insan yaratılır. İnsa­na hakikati (Mazda) mi yoksa yalanı (Mainyu) mı seçmesi için konusunda hür irade verilir. Doğru olan, Ahura Mazda'yı izlemektir şüphesiz. Zaten kozmik kader Ahura Mazda'nın kazanacağını ön­ceden belirlemiştir.

İki güç 12 bin yıl boyunca savaşacak ve so­nunda Şoşyant adıyla bilinen bir kahramanın gökyüzünden inişiyle, kıyamet sahnesi çerçeve­sinde tarih ortadan kalkacaktır. Mazda'yı izle­yenler cennete, Angra Mainyu'yu izleyenler ateş çukurlarından oluşan cehenneme gideceklerdir. Cennet ve cehenneme gidişi belirleyen kozmik köprü 'sinvat', İslam'a 'sırat' olarak geçmiştir.

Ahura Mazda'yı izlemenin kuralları bellidir: İman, dürüstlük, nefis kontrolü, 'ateşgede' de­nilen tapınaklarda günün 5 vaktine denk düşen gah (ibadet) yapmak. İnsanlara Mazda'nın yolunu gösteren de her 4 bin yılda bir yeryüzüne inen Şoşyant'tır (aydınlatıcılar).

Zerdüştlüğün popüler dünyada tanınması, ölü­lerini yırtıcı kuşlara bıraktıkları 'sessizlik kulele­ri' (dikme) ve Ahura Mazda'nın sembolü olan ateş ile olmuşsa da, Ortadoğu dinlerine bıraktığı iz çok daha derindir. Ortadoğu'daki dinî inanışların özellikle heterodoks ve gnostik (irfanî) yorum­larında Zerdüştlüğün önemi eşsizdir. Doğrudan Zerdüştlük veya onun ekolleri olan Zurvanizm ve Manişeizm gibi inanışlar, modern Ortadoğu heterodoksisinin (tabii mensuplarına göre orto­doksisinin) kaynağını oluşturur. Şüphesiz bazı Şii inançlarını da etkilemiştir. Özellikle İsmailîlik, Zerdüştî arka plan olmadan anlaşılamaz.

Neden ateş?
Zerdüştlüğün popülerleşmesine katkıda bu­lunan en önemli sembolik fenomen şüphesiz ateştir. Ateş genelde bütün Hind-Avrupa dinlerin­de önemlidir. Antik mentalite, dönüştürücü ve arındırıcı özelliğinden dolayı ateşi daima tanrısal alemle bu dünya arasında bir bağ olarak görmüş­tür. Hind-Avrupa dillerinde fire (ateş) ve pure (saf, arı) kelimeleri arasındaki etimolojik bağlantı te­sadüfi değildir.

Zerdüştlükte ateş, Ahura Mazda'nın ruhunun bu dünyadaki tecellisi ve beşerî olanı ilahî aleme bağlayan dönüştürücü bir fenomendir. Zerdüştî cehennemin ateşten oluşması günahkârların arınması içindir. 'Ateşgede' adıyla bilinen tapınak yapılarında kutsal olan ateşin kirletilmemesi için ibadet esnasında ağız ve burun kapatılır, tapınak­ta hiç söndürülmeyen bir ateş yakılır. İslam, Ya­hudi ve Hıristiyan batınî ekollerinde ateşe veya aydınlık kavramına verilen önem Zerdüştî inanç­lardan etkilenerek ortaya çıkmıştır.

Tabii ki tarihte Zerdüştî inanca sahip olanlar sadece İranlılar değildir. Arap, Türk, Kürt ve Er­meni halkları da zaman zaman bu dine girmiş­lerdir. Son zamanlarda Kürt milliyetçi çevrelerde de önem kazanması Zerdüştlüğün Arî geçmişe uzanan tanınmış bir fenomen oluşundan kay­naklanmaktadır diyebiliriz.