Tarih boyunca Türkler irili ufaklı çok sayıda devlet kurmuşlardır. Bunların ömürleri, bünyesindeki kurumların sağlamlığı ile orantılı olarak uzun veya kısa olmuştur. Türk devletlerinin tartışmasız en uzun ömürlüsü olan Osmanlı İmparatorluğu aynı zamanda dünyanın da en uzun süre ayakta kalan hanedan devletidir. Bu devleti ayakta tutan en önemli faktör, merkez ve taşra teşkilâtlarındaki sağlamlıktır. Askerî yapısı ise devletin hem merkez, hem de taşra teşkilâtı içine yayılmış toprak sistemiyle ilgilidir. Sistemin önemli unsurlarından devşirme, başta askerî olmak üzere çeşitli devlet hizmetlerinde istihdam edilmek üzere Osmanlı tebaası Hıristiyan ailelerin çocuklarının belli kurallar dahilinde toplanması demektir. Kuruluş yıllarında gönüllülerden oluşan Osmanlı ordusunun ilk düzenli birlikleri yaya ve atlı olarak Orhan Gazi döneminde teşkil edilmiştir.
Osmanlılar Balkanlara geçip Orta Avrupa’ya ilerledikten sonra çeşitli etnik gruplara mahsus çok sayıda milletleri bünyesine aldılar. Öyle ki, bazı yerlerde gayrimüslim nüfus Türk nüfusundan kalabalıktı. I. Murad’dan itibaren gelişip büyüyen devletin sınırlarının korunması için daha fazla askere ihtiyaç duyuldu. Bir süre önce kurulan Yeniçeri Ocağı için nefer temin edilmesi gerekiyordu. Dönem ulemasının teklifiyle bulunan ilk çare, savaş esirlerinden yararlanılması oldu.
Şer’î hukuka göre savaşlarda elde edilen ganimetin 5’te biri devlete ait idi. Esirlerin de 5’te biri devletin oldu. Bu amaçla Pençik Kanunu çıkarıldı ve askerliğe elverişli genç erkek esirlere hazine adına el konuldu. Bunlar belli bir eğitimden geçirildikten sonra yeniçeri yapıldı; bu uygulama 1402 Ankara Savaşı’na kadar başarıyla sürdürüldü.
Bu savaşta Timur karşısında alınan yenilgiden sonra Fetret dönemi başlar. Yeni zaferler, dolayısıyla ganimetler elde edilemediğinden Pençik Kanunu işlemez olur ve devşirme uygulaması yeni bir çare olarak ortaya çıkar.Çelebi Mehmed, hatta babası Yıldırım Bayezid zamanında uygulanmaya başlayan bu sistemin bir kanuna bağlanması II. Murad döneminde gerçekleşir.
Devşirme Kanunu’na göre Osmanlı tebaası Hıristiyan ailelerin şartları elverişli oğulları devlet adına toplanacaktı. Devşirme işlemi, ihtiyaç duyulduğunda yeniçeri ağasının Divan-ı Hümâyun’a başvurusu ve oradan çıkacak karara göre üç, beş veya yedi yılda bir yapılırdı. Önceleri taşra mahallî yöneticileri tarafından gerçekleştirilen devşirme, bunların zaman zaman görevlerini kötüye kullanmaları ve bazı suiistimalleri üzerine Fatih Sultan Mehmeddöneminden itibaren yeni bir sisteme bağlandı. Artık devşirme işini merkezden gönderilen görevliler yapacaktı.
Yeniçeri Ocağı’nın yüksek rütbeli subaylarından biri tarafından yapılan devşirme işine ilgili yörenin mahallî yöneticileri yardımda bulunacaklardı.
Devşirme Kanunu’nda toplanacak çocukların vasıfları en ince ayrıntısına kadar belirtilirdi. İleride ellerine devletin idaresi teslim edilecek bu gençlerin seçimine büyük özen gösterilmiştir. Devşirme işlemi önce Osmanlı Avrupa’sında bilhassa Arnavut, Boşnak, Rum, Bulgar, Sırp, Hırvat gibi unsurlar arasında tatbik edildi. 15. yüzyıldan itibaren bazı bölgeler dışında Anadolu’da da uygulandı.
Devşirme Kanunu’nda toplanacakların nitelikleri belirtilmiş, mutlaka soylu ailelerin sağlıklı çocuklarının alınması istenmiştir. Tek çocukların alınmayıp ailelerine bırakılmasına özen gösterilmiş, endamı düzgün ve askerliğe elverişliler tercih edilmiştir. Fatih Sultan Mehmed zamanında kendi istekleri üzerine Müslüman Bosnalı ailelerin çocuklarının devşirilmesi bir istisna olup yine kendi istekleriyle topluca İslamiyeti seçmelerinin mükâfatı olarak bahşedilmiştir.
Bir de her yerden devşirme yapılmazdı. Önceleri sadece Osmanlı Avrupa’sında görülen uygulama, Yavuz zamanında Anadolu’ya teşmil edilmiş, buradaki Hıristiyan ailelerin çocukları da devlet hizmetine alınmıştır.
Devşirme işlerinde görevlilerin en büyük yardımcıları aileler, o yerin papazı ve kiliselerde bulunan vaftiz defterleriydi. Belli yaşlardaki çocuklar veya gençler toplanır, özellikle 14-18 yaşları olmak üzere 8-20 yaşları arasındakiler tercih edilirdi. Devşirilenin köyü, kazası, ana-baba adı ve bağlı olduğu sipahinin ismi, göz rengine varıncaya kadar bütün eşkâli ile kendisini devlet merkezine götürecek olan memurun adı iki ayrı deftere yazılır, zaman zaman yoklama yapılırdı. Bu defterler çok sıkı muhafaza edilirdi.
250 yıl mükemmel işleyiş
Devşirilen çocuklar kafileler halinde devlet merkezine sevk edilir, yolda kaçma veya aralarına yabancıların karışmasına karşı ciddi tedbirler alınırdı. Topluca sünnet edilen devşirmeler genellikle yeniçeri yapılırdı. Bu arada devşirilen gençlerin üzerindeki cizye vergisi düşerdi. Zeki ve kabiliyetli olanlar saraydaki Enderun mektebine verilir, sadrazamlık dâhil yüksek dereceli devlet mevkileri için yetiştirilirdi. Diğerleri ise önce Türk çiftçi ailelerine dağıtılarak buralarda Türkçeyi, Türk-İslam âdet ve geleneklerini öğrenmeleri sağlanırdı. Bu uygula mayla devlet bir bakıma Türk ailelerini tatbikî birer okul gibi görmüş ve kullanmıştır. Devşirmeler buralarda ailelerin işlerine yardım eder, bu arada Türk-İslam ananelerini öğrenirlerdi. Ardından Acemi Ocağı’na alınan gençler askerî eğitimlerini aldıktan sonra yeniçeri veya diğer Kapıkulu Ocaklarına dağıtılırlardı.
Zekâ ve yeteneğiyle öne çıkanların Enderun için ayrıldığını söylemiştik. Önceleri doğrudan saraya alınan bu çocuklar, daha sonra birer hazırlık okulu durumunda olan Edirne, Galata ve İbrahim Paşa saraylarında belli bir süre eğitim gördükten sonra Enderun’a alınmaya başlandılar. Tabii Enderun öncesinde sıkı bir elemeye tâbi tutuluyorlardı. En zeki olanlar saray okuluna girmeye hak kazanırlar, diğerleri Kapıkulu Ocaklarında süvari bölüklerine gönderilirlerdi. Gürbüzce olanlar ise doğrudan sarayın muhafızları konumunda olan Bostancı Ocağı’na alınırdı. Enderun’daki sıkı eğitim sonunda sadrazamlık dâhil en yüksek devlet görevleri “kul” denilen bu gençlere verilirdi.
Yaklaşık 250 yıl kadar başarıyla uygulanan devşirme sisteminin elde edilen başarılarda etkili olduğu tartışılmaz. Bu başarının hem askerî, hem de idarî yönleri vardır. Zaten Osmanlı’da askerlik ile idare iç içe girmiş olup devletin iki önemli ayağını teşkil ederdi. Başarılı bir veziriazam seferde başkumandan, hazarda ise başbakan konumundaydı. 15. ve 16. yüzyıllara damgasını vurmuş Bayezid, Mahmud, Gedik Ahmed, Makbul İbrahim, Sokullu Mehmed, Ferhad, Lala Mehmed, Kara Ahmed, Kemankeş Mustafa ve başta Köprülü Mehmed olmak üzere bu aileden yetişmiş Fazıl Ahmed, Fazıl Mustafa, Amcazade Hüseyin paşalar gibi değerli devlet adamları bu asırların en gözde isimleridir.
Devşirme uygulamasının İslam hukukuna veya insan haklarına uygun olup olmadığı meselesi bilhassa Batılı araştırıcılar tarafından çok tartışılmış, farklı görüşler ortaya atılmıştır. Bunların bir kısmı zimmî statüsündeki çocukların cebren toplanmasını İslam hukukuna aykırı bulurken, bazıları da önceki İslam devletlerinde uygulanan “gulam” sisteminin uzantısı olarak değerlendirmişlerdir. Ancak bu uygulamayı köle sistemiyle bağdaştırmak mümkün değildir. Çünkü devşirmeler Osmanlı tebaası gayrimüslim hür ailelerin çocuklarıdır.
Devşirme işleminde ele alınması gereken iki iddia vardır: 1) devşirmelerin rızaları dışında ailelerinden alınmaları, ve 2) zorla Müslümanlaştırılmaları.
Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım