Derya âleminden bir yadigâr: Kitâb-ı Bahriye

Matrakçı Nasuh, Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han, haz. Hüseyin G. Yurdaydın, Ankara, 1976
Matrakçı Nasuh, Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han, haz. Hüseyin G. Yurdaydın, Ankara, 1976

Kitâb-ı Bahriye’nin kaynakları, denizcilerle dolu bir muhitte doğup büyüyen ve çok küçük yaşlardan itibaren başta amcası Kemal Reis olmak üzere ünlü denizcilerle birlikte denizin içinde olan Piri Reis’in gözlem ve duyduklarına dayanır.

Prof. Dr. Mahmut Ak

Osmanlılarda haritacılık İslâm coğrafyacılığının etkisiyle genel eserler içerisinde şekil ve planlara yer verilerek başlamış ve zamanla kendine özgü özellikler kazanarak ve zenginleşerek gelişmiştir. Osmanlı döneminden günümüze, ilim ve sanat açısından büyük değer taşıyan deniz ve dünya haritaları, askerî ve tasvirli (minyatürlü) haritalar, çeviri harita ve atlaslar, suret ve şekiller halinde tanımlanabilecek birçok çalışma ulaşmıştır. Bunlar arasında Piri Reis, yaptığı haritaları ve yazdığı Kitâb-ı Bahriye’siyle gerek Osmanlı haritacılığı, gerekse deniz coğrafyacılığı alanında etkisi günümüze kadar ulaşan önemli hizmetler gerçekleştirmiştir.

Denizcilik hakkında her şey

Piri Reis eserini “deryâ âleminden ve mellâhlar san‘atından bir yâdigâr” olmak üzere Gelibolu’da kaleme almıştı. Kemal Reis ve diğer arkadaşlarıyla Akdeniz’de katıldığı seferlerde “Akdeniz kenarlarınun ve cezîrelerinün ma‘mûrların ve harâbların ve limanların ve suların ve deryâda olan taşların ve sığların” bizzat öğrenmiş, ancak elde ettiği bilgileri haritada göstermek imkânsız olduğu için sayılan unsurların ‘limanlarun kankı cânibinde idüği ve ne rüzgâra muvâfık ve kankısına muhâlif idüği, vüs‘ati (genişliği), darlığı ve ne mikdâr sefînelere (gemilere) mütehammil idüği’ ve bunun gibi birçok husus haritaya kaydedilemeyeceğinden, bir kısmı yazılsa bile kullanılması güç olacağından bir kitap haline getirme ihtiyacını duymuştur.

Piri Reis iki safhada yazdığı eserinin birinci versiyonunu 1521’de, ikincisini ise Gelibolu’da ilk yazdıklarını yeniden gözden geçirerek 1526’da tamamlamıştır.

Mukaddimenin manzum kısmında fasıllar halinde Osmanlı coğrafyacılığında önemli yer tutan çeşitli konular ele alınmıştır. Bu bölümde eseri yazma maksadını, amcası Kemal Reis’in Osmanlı denizciliği için çok önemli olan hayatını ve faaliyetlerini, bu arada kendi biyografisine dair muhtelif malumatı aktarır; fırtına ve rüzgârları tanıtıp pusula hakkında bilgi verir. Haritalar ve üzerlerindeki semboller yanında günümüzün harita tekniğine yakın bir şekilde büyük bir dikkatle şehir ve kaleleri kırmızı, harabeleri siyah renkle gösterir.

Şehirlerin haritaları verilirken, önemli binaların resimleri de yer alır. Nitekim Piri Reis’in Akdeniz havzası için uyguladığı bu model daha sonra Matrakçı Nasuh tarafından daha mükemmel şekilde Kanûnî’nin İran seferi sırasında (1534-35) yol üzerindeki şehirlere tatbik edilmiştir.

Ayrıca yeryüzünün ancak dörtte birinin karalarla kaplı bulunduğunu anlatarak bu kısma ‘rub-ı meskûn (dörtte bir)’ denildiği belirtir.

Bir Akdeniz seyahatnâmesi

Yedi denizin adını verdiği açıklamalarda Bahr-i Çin, Bahr-i Hind, Bahr-i Pars, Bahr-i Zenc, Bahr-i Magrib, Bahr-i Rum, Bahr-i Kulzüm’ü zikreder. Daha sonra Portekizlilerin Hind denizindeki faaliyetlerini, Habeş memleketi adı altında Ümit Burnu’na kadar olan sahilleri anlatır. Portekizlilerin Hindistan’a hangi yollardan, hangi şartlar altında ulaştıklarını inceler ve Portekiz gemicilerinin rivayetlerine dayanarak Çin denizini, etrafında yaşayan insanları tanıtır. Hind denizi, Bahr-i Zenc, yani Hind Okyanusu’nun batı bölümü hakkında bilgi verir. Bahr-i Magrib ve Bahr-i A‘zam olarak adlandırdığı Atlas Okyanusu’nu anlatırken 1513 tarihli haritasında yer verdiği Antiller’de ve diğer Amerika sahillerinde gerçekleştirilen keşiflere, bölge insanları ve zenginliklerine temas eder.

Yedi denizin altıncısı olan Bahr-i Rum, kitabın metnini teşkil ettiği için burada işlenmemiş, yedinci deniz olarak da Bahr-i Kulzüm adıyla Hazar Denizi tanıtılmıştır. Kitâb-ı Bahriye’de Kızıldeniz ve Karadeniz hakkında herhangi bir açıklama yoktur.

Kitâb-ı Bahriye’nin kaynakları, denizcilerle dolu bir muhitte doğup büyüyen ve çok küçük yaşlardan itibaren başta amcası Kemal Reis olmak üzere ünlü denizcilerle birlikte bizzat denizin içinde olan Piri Reis’in gözlem ve duyduklarına dayanmaktadır. Nitekim Piri Reis bunu itiraf etmekte ve görülen şeyler yazılmayınca unutulacağı için tekrar gelmesi gerektiğinde taşlı ve sığ yerlerin nereleri olduğunu bilebilmek düşüncesiyle her gördüğünü kaleme aldığını söylemektedir.

Bunun yanında başta Kristof Kolomb’un haritası olmak üzere yeni keşiflere dair harita ve eserler yanında özellikle Akdeniz için daha önce vücuda getirilen İtalyan ve Cenovalıların portolanlarını kullandığı, fakat birçok eksiği olan bu eserlere çok şey kattığı bilinmektedir.

Genel anlamda bir Akdeniz seyahatnâmesi olan Kitâb-ı Bahriye, tüm Akdeniz için bir rehber olması yanında, özellikle henüz fethedilmemiş adalar hakkında Osmanlı idarecilerini bilgilendirmiş, Akdeniz’deki Osmanlı varlığını daha kolay ve kalıcı hale getirmiştir.

Birinci Harita

1929’da Topkapı Sarayı’nda bulunan 1513 tarihli birinci haritada Atlas Okyanusu’nun iki yakasını ihtiva edecek şekilde Batı Afrika kıyıları, Asor, Kanarya ve Yeşilburun takım adaları; Atlas Okyanusu, Güney Amerika ile Orta Amerika’nın bilinen kısımları, Florida ve Antiller yer almaktadır. Piri Reis haritasına çizimler yanında başta kendi ismi olmak üzere ilgili yerlerin özelliklerini, ne zaman, kim tarafından keşfedildiğini, haritayı yaparken kimlerden faydalandığını gösterecek şekilde çeşitli açıklamalar da eklemiştir.

Amerika için Kolomb’un haritasını kullanmış, onun üçüncü seferine katılıp daha sonra Kemal Reis’e esir düşmüş olan bir yardımcısının anlattıklarından da faydalanmıştır. Ancak bu seyahatlerden öncesine ait bilgilere de ulaştığı anlaşılmaktadır. Nitekim Antilya’nın 870 (1465) yılında keşfedildiğini bildirmektedir. Piri Reis’in ilmî derecesini gösteren önemli ölçülerden biri de, çeşitli ölçeklerdeki haritaları tek ölçeğe indirerek, birbirlerinin eksik taraflarını diğerleriyle tamamlayabilmiş olmasıdır. Kendisinden önce yapılan haritalarda görülmeyen bir mükemmellikte hazırlanan harita, haritacılık tekniği ve göz alıcı görünümüne ilaveten kendi çizimleri günümüze ulaşmayan Kolomb’un keşiflerine dair en eski eser olması bakımından da yerli ve yabancı ilim adamlarının büyük ilgisini çekmiştir.

İkinci Harita

Ceylan derisi üzerine sekiz renkle boyanmış olan 1528 tarihli ikinci harita 68x69 cm ebadında olup Osmanlı tarzı çerçeveyle süslenmiş ve ilk haritadan daha itinalı çizilmiştir. Çerçevenin sadece kuzey ve batı yönünde olması, bunun da bir parça olduğunu göstermektedir. Birincide olduğu gibi burada da, Piri Reis’in ismi ve haritanın tarihi yer almaktadır. Haritada dördü büyük ve süslü, ikisi küçük altı rüzgâr gülü ile iki adet mil ölçeği bulunmakta, ölçeklerin altında haneden haneye 50’şer mil, noktadan noktaya 10’ar mil olduğu belirtilmektedir. Yengeç Dönencesi’nin gösterilmiş olması, kopuk kısımlarda Ekvator ve Oğlak Dönencesi’nin de çizilmiş olduğunu düşündürmektedir.

Haritada Atlas Okyanusu’nun kuzeyi ile Kuzey ve Orta Amerika’ya yer verilmektedir. Böylece Grönland’dan Florida yarımadasına kadar kuzey yönünde henüz keşfedilmeyen yerler beyaz bırakılmış ve buralar hakkında bilgi bulunmadığı belirtilmiştir; bu da yazarın ilmî hassasiyetini göstermektedir.

Birinci haritada Kolomb’a uyarak bazı adaların çiziminde yapılan hataların burada tekrarlanmadığı, kıyıların daha dikkatle çizildiği görülmekte, buradan da Piri Reis’in devamlı olarak coğrafî keşif ve yenilikleri takip ettiği, bu alandaki bilgilerini yenilediği anlaşılmaktadır. Haritada görülen, doğu yönünde 10-13° derecelik sapma, o devrin tüm haritalarında mevcut olan bir eksikliktir. Bu sapma 1600’den sonra Fransızlar tarafından tashih edilmiştir. Bu harita da Kuzey Amerika’nın aslı günümüze ulaşan ilk ilmî haritası olma hüviyetini taşımaktadır.