İstanbul minaresiz,minareler ezansız kalırsa...

Batarya İle Ateş-Süleyman Nazif
Batarya İle Ateş-Süleyman Nazif

Ahmet Haşim’in “kelimelerin serdarı” dediğiSüleyman Nazif’i çoğumuz Servet-i Fünûn şairlerindenbiri olarak biliriz. Oysa onun kalemindençıkan nesirler, Türkçenin bir yazı dili olarakgelişmesinde büyük bir merhaledir. Batarya İleAteş adlı kitabında yer alan “İstanbul Bizim EdebîBaşkentimiz” başlıklı yazıyı okumak bile bunuanlamaya kâfidir (Tercüman 1001 Temel Eser, Haz.:S. Arıç, 1978).

Vatan âfiyet gibidir kıymeti ancak gittikten sonra bilinir

Balkan Savaşı memleketimizde felâketleri başımıza yığarken, fikirlerdeki ve görüşlerdeki ayrılık ve kararsızlık yetmezmiş gibi, ortaya vakitsiz, lüzumsuz, münasebetsiz bir mesele daha atılmıştı. Harbin talihinin Bulgar hududunu İstanbul’a pek çok yaklaştırmış olması, bu şehri ansızın yapılabilecek bir istilânın daimî tehdidi altında bulunduruyormuş ve bu felâketin birdenbire meydana çıkışından korunmak için başşehri Anadolu’nun iç taraflarına taşımak zaruriymiş!

Ben bu dedikoduyu o vakit üzüntü ve iğrenmeyle karşılayanlar arasındaydım. İsterdim ki bir vatansever ortaya çıkarak sesinin bütün haykırma gücü ile “Eğer İstanbul tehlikedeyse başkenti değil, hududu öteye kaldırmak millî vazifemizdir” desin. Ve herkesin doğru yoldan sapması karşısında bir ayıplama kıyameti koparsın!

Fakat bu hiç böyle olmadı. O devrin ve o halin hasta sinirlerimize getirdiği hor görülme felci karşısında bu mesele de yavaş yavaş ehemmiyetini kaybediyor ve taraftarlar da buluyordu!

Yaşadığı toprakları hayaller, ihtimaller önünde terk edenler, yalnız bir şeyden emin olabilirler ki o da dünyanın hiçbir yerinde hür ve müstakil yaşamak hakkını hiçbir zaman muhafaza edemeyecekleridir! Hazret-i Muhammed’in (sas) ümmetine ve Sultan Osman’ın milletine asırlarca önce işaret etmiş olduğu bu güzel şehir, bu Kostantiniye, bu İslâmbol, bu İstanbul bizim ebedî payitahtımızdır (başkentimizdir)!

Ey Müslüman evladı, ey Türkoğlu! Bu güzel şehrin eşsiz göğüne doğru en güzel birer mısra şeklinde yükselmiş olan minarelere daima şefkat ve hürmetle yüzünü çevir. Şerefelerinden dağılan ezan sesleri önünde ak saçlı ninelerin göklere açılan elleri Allah’tan bizim için günde 5 defa saadet dilemeye 400 bu kadar seneden beri devam ediyor. Var olan veya hayal edilen hiçbir sebep mücadele azmine karasızlık vermesin. Bu diyarın minaresiz ve minarelerin ezansız kalmasına razı olma. Ve kat’î olarak bil ki, İstanbul minaresiz ve minareler ezansız kalırsa hepsi yetim olur. Ve hepimiz yetim oluruz…