Kadeş rezaleti hiç unutulur mu? Aziz Çanakkale’mize bunu da yaptılar

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları 1923’te bu ülkeyi yoktan var ettikleri iddiasındaydılar. Bu yüzden Türkiye’yi yeni doğmuş bir çocuk gibi kendi elleriyle büyütmek istemişler, muhalif partileri saf dışı ederek Halk Partisi’nin kanatları altında serpilmesi için çabalamışlardı. Çanakkale’deki meçhul kahramanlarımızın unutulması ve yalnızlığa terk edilmesi de “Osmanlı kalıntısı” oldukları saplantısından ileri geliyordu. Onlar da paylarına düşeni almıştı.

İstanbul’dan Çanakkale’ye gitmek üzere Kadeş adlı bir gemi ayarlanacaktır. Lakin Çanakkale şehitlerini anmak için yola düzülen bu gemide yaşanacak feci olayların ‘Kadeş Rezaleti’ diye nam salacağını kim bilebilirdi ki?

Menderes ve arkadaşlarının asılmasının üzerinden 6 ay geçmiş. 17 Mart’ı 18 Mart’a bağlayan gece... Gemi yolcularını almak üzere rıhtıma yanaşmış. Seyahatin ilk talihsizliği, Kadeş adlı vapurun Cumartesi günü rıhtıma bir saat gecikerek 17.00’de gelmesi oldu. Çeşitli gençlik teşekküllerine dağıtılan 800 davetiyeye karşılık bu bir saatlik gecikme, rıhtımda 1.500 kişinin toplanmasına sebep olacaktı.

Gemi nereden ve nasıl geldikleri bilinmeyen ve arka küpeşteye yanaşan kamyonlardan atlayan 500 kadar kişinin işgaline uğramıştı. Hür Vatan gazetesinden öğrendiğimize göre davetiyesi olmayanlar, kamara kapmak için gemiyi savaş meydanına çevirmiş ve ellerinde davetiye bulunan büyük bir grubun yerlerini kapmışlardı. Karanlığın bastırmasıyla beraber gemi, sarhoşların yatağı olmuş, seyahati bir macera gezisi sanan kızlı erkekli topluluğun hareketleri işleri çığırından çıkarmıştı. Netice itibariyle bu, gençler ve talebelerden oluşan bir gemiydi, orta yaşta yolcu yok denecek kadar azdı.

Akis dergisinin 2 Nisan 1962 tarihli sayısında olay bütün çıplaklığıyla yazılır. Kadeş’in kamaraları, salonları, koridorları, hatta tuvalet aralıkları davetiyeli davetiyesiz yolcularla dolmuş vaziyettedir. Üniversiteliler arasında “Mercury 1”, “Mercury 2”, “Mercury 3” takma adlarıyla tanınan üç genç kız ve etraflarındaki 25 kişilik erkek grubu Kadeş’in salonlarında kendilerine yer bulabilmişlerdi. O sırada tesadüfen Tophane rıhtımından geçen 40’larını aşkın, aşırı boyalı iki hanımla Soğuksu’da yemişçilik yapan Refik adında bir genç ve niceleri Kadeş’e dahil olmuştu.

“Bizi evlendir kaptan!”

Kadeş hareket ettikten pek az bir süre sonra üniversiteliler eğlencelerine başladılar ama bir grup birdenbire topluluğa hakim oluverdi. Gemiye kasa kasa doldurulan içki şişeleri açıldı, sazlar ve akordeonlar ortaya çıktı, kısa sürede geminin salonları gece kulübü halini aldı.

Akis’in aynı haberine göre kalabalıkla birlikte gemiye evden kaçarak binen N. K. adında, rüştünü henüz ispat etmiş bir kız da girmişti. 15 gün önce evinden kaçmıştı. Eğlencenin baş dansçısı olan kız önce yeni tanıştığı gençlere kendisini Ursula diye tanıttı. Sonra herşeyi bir tarafa bırakıp şarkı söylemeye, bağırıp çağırmaya, nihayet soyunmaya kalktı.

Kamaralardan kahkahalara karışan çığlıklar yükseliyordu. Kamara bulamayan çiftler ise öbek öbek, merdiven altlarında utanç âlemlerine dalıyorlardı. 25 Mart 1962 tarihli Cumhuriyet şunları yazmaktaydı:

“Gecenin 2’sinde saygı ve ahlak yoksunu sarhoşlar kafilesinin azgınlıkları daha aleni bir şekle getirilmişti. Vakarlı yolculara sataşmaya, kızların çamaşırlarını çıkartıp soymaya başlanıldı.”

Gemi büfesinin kapandığını gören gençler zorla büfeyi açtırıp içki dağıttılar. 20 yaşlarında bir kız, “Mahvoldum” diye çığlık çığlığa bağırıyor ve kendisini mahveden adamın bulunmasını istiyordu. Kaptana “Bizi evlendir” diye müracaat eden sarhoş çiftler de eksik değildi. İçkiyi testilere boşaltıp içen bir grup, tayfa koğuşunu alkol fabrikası haline getirmişti. Bir grup öğrenci ise kızlı erkekli poker oynarken olup bitenlere ilgisiz görünüyordu.

Bir genç kız ayakta durmak için bütün gayretini sarf ederek “Kaptan, ne olur bırak da kamaranın önünde striptiz yapayım” diyordu. Kaptan mı? Gemisindeki skandallar zincirinin son halkasını çatık kaşla süzüyor, personele kızı alıp uzaklaştırmaları için işaret ediyordu. Gemideki rezillikler Yeşilay Gençlik Şubesi Başkanı Ergin Bilgisel ve arkadaşları gibi ar namus sahiplerini üzmüştü. Rahatsızlıklarını bildirmek istedilerse de, kaptana dertlerini anlatmayı başaramadılar. Ancak ikinci kaptanla konuşabildiler.

Nice maceranın ardından Çanakkale’ye varan Kadeş vapuru, gürültüden uykusuz kalıp bitap düşmüş bir yığın genci iskeleye bıraktı. İnceden yağan bir yağmurla birlikte organizasyonsuzluk neticesinde törene sadece 150 kadar genç katılabilmişti.

Dönüşteki durumsa daha vahimdi. Aynı sahneler tekrarlandı, hatta azgınlığın derecesi daha da arttı. Bazıları vapuru terk etmişlerdi. Kalanlar Çanakkale’den testi almış, içine şarap doldurarak yeni heyecanlara yelken açmışlardı. Başta N. K. olmak üzere vapurdaki birçok kız ortalığı iyice karıştırdı.

Anlayacağınız dönüş yolunda da gemiye tam bir rezalet havası hakimdi.

Rezalete hücum! Çanakkale şehitlerini ziyarete gitmek üzere yola çıkacak olan Kadeş gemisi ve oradaki aziz şehitlere saygı göstereceklerini sandığımız gençlerin gemiye hücum anından bir kare(sağda üstte)...Şehitlere yapılan ikinci saygısızlık Kadeş gemisinde zorla alıkonulduğu iddiasıyla savcılığa müracaat eden bir kız (ortada solda), kendisini alıkoyduğunu ileri sürdüğü kişi (ortada) ve ifadelerine müracaat edilen iki genç kız... 1933’te gerçekleştirilen ilk Çanakkale eyleminde hazır bulunan bir avuç genç şehre gittiklerinde mezarsız şehitleri görünce kemiklerin üzerine bir yazı yazarak üzüntülerini dile getirmişlerdi (sağda altta). Yaşananlarla şehitler hem mezarsız, hem duasız kalmış oluyor, kemikleri sızlıyordu muhakkak.
Rezalete hücum! Çanakkale şehitlerini ziyarete gitmek üzere yola çıkacak olan Kadeş gemisi ve oradaki aziz şehitlere saygı göstereceklerini sandığımız gençlerin gemiye hücum anından bir kare(sağda üstte)...Şehitlere yapılan ikinci saygısızlık Kadeş gemisinde zorla alıkonulduğu iddiasıyla savcılığa müracaat eden bir kız (ortada solda), kendisini alıkoyduğunu ileri sürdüğü kişi (ortada) ve ifadelerine müracaat edilen iki genç kız... 1933’te gerçekleştirilen ilk Çanakkale eyleminde hazır bulunan bir avuç genç şehre gittiklerinde mezarsız şehitleri görünce kemiklerin üzerine bir yazı yazarak üzüntülerini dile getirmişlerdi (sağda altta). Yaşananlarla şehitler hem mezarsız, hem duasız kalmış oluyor, kemikleri sızlıyordu muhakkak.
Çanakkale madde planında geçilememiş olabilir ama ruhî planda Kadeş’le düşmana nispet edercesine şahsiyetsiz bir şekilde geçilmiştir. Çanakkale geçilmiştir, hem de destanlara imza atan şehre bir şenaat gemisi yollayacak kadar.