Ne mezar taşı kurtuldu ‘kör kazma’nın elinden ne de sebil...

Ne mezar taşı kurtuldu ‘kör kazma’nın elinden ne de sebil...
Ne mezar taşı kurtuldu ‘kör kazma’nın elinden ne de sebil...

Günümüze ulaşmayıp yok olup giden 2 sebil ve 1 mezar taşının fotoğrafları ilk kez Derin Tarih'de değerli okuyucularıyla buluştu.

Osmanlı İstanbul'unda önemli bir yer tutan mimari eserlerden olan su yapılarının başında çeşmeler, sebiller ve sarnıçlar gelmektedir. Bu su yapıları gerek işlevleri gerekse mimari incelikleri ile şehrin gündelik hayatının merkezinde yer almaktaydılar. Ne yazık ki bu eserlerin bir kısmı, şanslılarsa, birtakım hasarlarla günümüze ulaşmış, bir kısmı ise zamanın hoyrat ellerinden kurtulamamış ve yok olup gitmiştir.

“Allah Rızası İçin Su Dağıtmak"
Peygamberimizin, insanların su ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla su yapıları yaptırmaya teşvik eden hadisleri sebebiyle sebil yaptırmaya önem verilmiştir. Büyük şehirlerin ana caddeleri üzerinde, genellikle bir külliyenin parçası olduğu gibi tek başına da yapılabilen sebillere en fazla Türkler önem vermiş olup Selçuklularla Memlüklerden sonra Osmanlılar bu mimari yapıyı başlı başına bir sanat eseri haline getirmişlerdir.
Buzcubaşı Ali Ağa’nın mezartaşı 

                                    Sultan III. Mustafa zamanında vefat etmiş olan Topkapı Sarayı'nın 'Buzcubaşısı' Ali Ağa'nın bir zamanlar Edirnekapı mezarlığında bulunan fakat bugün ne yazık ki mevcut olmayan paşalı serpuşlu mezartaşı... Paşalı serpuşlu mezar taşlarına 1698 yılından itibaren rastlayabiliyoruz. Sarıkta lam elif düzenin en belirgin simgesi paşalı kavukta görülür. 18. yüzyılda Osmanlı saray teşkilatında en çok paşalı serpuş kullanılmıştır.

 Osmanlı mezartaşı kitabelerinin vefat edenlerin mensubiyetlerine ve meşreplerine uygun düzenlenilmesi usulden idi. Saray buzcubaşısının kitabesindeki “eritti buz gibi cismi devran”, “dola nur ile kabri ede rahat” mısralarındaki çağrışımlı ifadelerin inceliğine dikkat edilmelidir.


Huve'l-Hayyu'l-Bâkî Ali Ağa Serbuzcu-yı Hâssa 

Bekaya azim oldu etti rıhlet 

Eritti buz gibi cismini devran 

Dola nur ile kabri ede rahat 

Riyaz-ı gülistan olsun makamı 

Ola mesken ana gülzar-ı Cennet 

Gelip bir hatif-i gayb dedi tarih “

Fenadan Buzcubaşı kıldı uzlet” Sene 1177 (1763) fi 1 şın
Buzcubaşı Ali Ağa’nın mezartaşı Sultan III. Mustafa zamanında vefat etmiş olan Topkapı Sarayı'nın 'Buzcubaşısı' Ali Ağa'nın bir zamanlar Edirnekapı mezarlığında bulunan fakat bugün ne yazık ki mevcut olmayan paşalı serpuşlu mezartaşı... Paşalı serpuşlu mezar taşlarına 1698 yılından itibaren rastlayabiliyoruz. Sarıkta lam elif düzenin en belirgin simgesi paşalı kavukta görülür. 18. yüzyılda Osmanlı saray teşkilatında en çok paşalı serpuş kullanılmıştır. Osmanlı mezartaşı kitabelerinin vefat edenlerin mensubiyetlerine ve meşreplerine uygun düzenlenilmesi usulden idi. Saray buzcubaşısının kitabesindeki “eritti buz gibi cismi devran”, “dola nur ile kabri ede rahat” mısralarındaki çağrışımlı ifadelerin inceliğine dikkat edilmelidir. Huve'l-Hayyu'l-Bâkî Ali Ağa Serbuzcu-yı Hâssa Bekaya azim oldu etti rıhlet Eritti buz gibi cismini devran Dola nur ile kabri ede rahat Riyaz-ı gülistan olsun makamı Ola mesken ana gülzar-ı Cennet Gelip bir hatif-i gayb dedi tarih “ Fenadan Buzcubaşı kıldı uzlet” Sene 1177 (1763) fi 1 şın
Sakine Hatun sebili
İzzet Kumbaracılar'ın İstanbul Sebilleri adlı kitabında verdiği bilgilere göre Topkapı dışında İlyaszade Mahallesi'nde 16. yüzyılda Sakine Hatun tarafından yaptırılan sebil, Sakine Hatun vakfına ait caminin sol tarafında bulunmaktaydı. Vakfiyeye göre yoldan geçenlere günde 7 sofra yemek çıkarıldığı için '7 sofralı Sakine Hatun' adı ile meşhur olmuş, 400 küsur yıl sebilinden su ve sofrasından yemek vermiştir. 5 pencereli olan sebilin ortasındaki tatlı kuyudan su çekilip pencerelerinden halka verilirdi.

19. yüzyılda bakımsız, perişan bir halde olduğu bilinen sebil, 13 Haziran 1956'da belediye tarafından acımasızca yıktırılmış ve yok edilmiştir. 


Bugün sebilin bağlı olduğu İlyaszade Camii, Topkapı dışında Panaroma 1453 Müzesi'nin yakınında yeniden inşa edilmiş ancak sebil yaptırılmamıştır.
Sakine Hatun sebili İzzet Kumbaracılar'ın İstanbul Sebilleri adlı kitabında verdiği bilgilere göre Topkapı dışında İlyaszade Mahallesi'nde 16. yüzyılda Sakine Hatun tarafından yaptırılan sebil, Sakine Hatun vakfına ait caminin sol tarafında bulunmaktaydı. Vakfiyeye göre yoldan geçenlere günde 7 sofra yemek çıkarıldığı için '7 sofralı Sakine Hatun' adı ile meşhur olmuş, 400 küsur yıl sebilinden su ve sofrasından yemek vermiştir. 5 pencereli olan sebilin ortasındaki tatlı kuyudan su çekilip pencerelerinden halka verilirdi. 19. yüzyılda bakımsız, perişan bir halde olduğu bilinen sebil, 13 Haziran 1956'da belediye tarafından acımasızca yıktırılmış ve yok edilmiştir. Bugün sebilin bağlı olduğu İlyaszade Camii, Topkapı dışında Panaroma 1453 Müzesi'nin yakınında yeniden inşa edilmiş ancak sebil yaptırılmamıştır.
Canfeda Saliha Hatun sebili 

                                    
                                    1002 (1594) yılında Sultan III. Murad'ın annesi Nurbanu Valide Sultan'ın has cariyesi Canfeda Saliha Hatun tarafından Fatih'te Saraçhanebaşı'nda yaptırılan sebil maalesef günümüze ulaşmamıştır. Sebilin 6 penceresinde 6'şar tas yeri, ahşap kepenkleri ve klasik kiremitle örtülü çatısı vardı. Yol açma bahanesi ile yıktırılmış olan sebil için söylenen tarihin son beyti şudur:

Ali'ye suvardılar dedi tarih o çeşmeye 
Sahib-i sebil ruhuna içip de Fatiha
Canfeda Saliha Hatun sebili 1002 (1594) yılında Sultan III. Murad'ın annesi Nurbanu Valide Sultan'ın has cariyesi Canfeda Saliha Hatun tarafından Fatih'te Saraçhanebaşı'nda yaptırılan sebil maalesef günümüze ulaşmamıştır. Sebilin 6 penceresinde 6'şar tas yeri, ahşap kepenkleri ve klasik kiremitle örtülü çatısı vardı. Yol açma bahanesi ile yıktırılmış olan sebil için söylenen tarihin son beyti şudur: Ali'ye suvardılar dedi tarih o çeşmeye Sahib-i sebil ruhuna içip de Fatiha