Patronu Osmanlı'ya Fransız kaldı

» Topçuluğa meraklı padişah III. Mustafa, Baron de Tott’un topçuluğa dair yazdığı eseri görmek istemiş ve kendisine bazı çizimler yapmasını emretmişti.
» Topçuluğa meraklı padişah III. Mustafa, Baron de Tott’un topçuluğa dair yazdığı eseri görmek istemiş ve kendisine bazı çizimler yapmasını emretmişti.

Baron de Tott’un Osmanlılara karşı samimi olmadığını, İstanbul’u terk eder etmez Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşılması konusundaki toplantılara iştirak etmesinden ve bu konuda raporlar hazırlamasından anlıyoruz.

Prof. Dr. Mustafa Kaçar


Paron de Tott, hatıralarında Mühendishane’ye alınacak talebe adaylarının seçimini anlatırken, her yaştan ve meslekten çok sayıda müracaat olduğunu ve seçim yapmak gerektiğini, talebeler arasında bir haksızlık olmasın diye “Bir üçgenin iç açıları toplamı kaçtır?” şeklinde genel bir soru yönelttiğini söyler. Hiçbir cevap alamadığını, adaylardan en cesaretlisinin “Üçgenine göre değişir” cevabı karşısındaysa seçmelere gerek kalmadığını ve bütün adayları Hendesehane’ye kabul ettiğini belirtir ardından.

Baron de Tott’un hatıratında bahsettiği bu hadise, bazı tarihçilerimiz tarafından Osmanlıların eğitim seviyesi hakkında birtakım önyargıların oluşmasına yol açmıştır. Çağdaş eğitim, kitapların bilimsel seviyesi ve hocaların çalışmaları göz önüne alındığında Osmanlıların geometri, matematik, logaritma, küresel geometri ve jeodezi hesaplamaları konusunda çok ileri çalışmalar yaptıkları görülür. Dolayısıyla bu anekdota ihtiyatla yaklaşmak yerinde olur. Zira Osmanlılar, küresel üçgende açıların toplamımın her zaman 180 derece olmadığını biliyorlardı.

Şimdi gelin, böyle ilginç bir hadiseyi hatıratına kaydeden bu mühendise ve Osmanlı’daki macerasına daha yakından bakalım...

» Fransa’dan sipariş Baron de Tott’un, 1775’te Hendesehaneye gerekli kitap, malzeme ve bilimsel aletlerin alınması için Fransa’ya verdiği siparişlerin listesi.
» Fransa’dan sipariş Baron de Tott’un, 1775’te Hendesehaneye gerekli kitap, malzeme ve bilimsel aletlerin alınması için Fransa’ya verdiği siparişlerin listesi.

Gelenek onunla bozuluyor

Osmanlı İmparatorluğu’nda askerî alanda vermiş olduğu hizmetlerle tanınan Baron Françoise de Tott, (1733-1793) Osmanlı’nın yenilenme ve Avrupa’ya açılma politikasında önemli kilometre taşlarından biridir. O, kendisinden önce Osmanlı hizmetinde çalışan Avrupalı Hıristiyanlardan farklı olarak din değiştirmemişti. Böylece geleneğe dayalı olarak, Osmanlı ordusunda vazife almak için Müslüman olma şartı Baron de Tott’la birlikte ortadan kalkmış, Osmanlı’nın Avrupa ile olan teknolojik ve kültürel temaslarında yeni bir dönem başlamıştı.

Fransa’da iken Karadeniz ticareti ve Kırım Hanlığı’nın bu ticaretteki önemi üzerine vermiş olduğu raporlarla Fransa Dışişleri Bakanı Duc Choiseul-Gouffier’nin dikkatini çeken Baron de Tott, çok geçmeden hastalanan Kırım’daki Fransız temsilcisi Sieur (Sr.) Fornetti’nin yerine 1767’de Kırım Hanlığı nezdinde konsolos sıfatıyla Kırım’a gönderildi.

Paris’ten yola çıkarak Polonya üzerinden Kırım’a gitmekte olan Baron de Tott, Varşova’dayken Haziran 1767’de Arslan Giray Han vefat etmiş, III. Mustafa tarafından Maksud Giray Kırım Hanı olarak tayin edilmişti. 15 Eylül 1767’de Varşova’dan ayrılan Baron de Tott, 17 Ekim 1767’de Kırım’ın merkezi Bahçesaray’a ulaştı.

Polonya konusundaki müşahade ve isabetli görüşleri ile Maksud Giray’ın üzerinde olumlu bir etki bırakmış olmasına rağmen çok geçmeden Maksud Giray ile asıl maksadına uygun bir anlaşma yapamayacağını anladı. Bu yüzden Maksud Giray’ın Kasım 1768’de azledilip yerine Kırım Giray’ın han tayin edilmesi onu etkilemedi. 1769’da Kırım Giray’ın ölümü ile onun yerine getirilen III. Devlet Giray Han, Baron de Tott’u bir daha ayak basmamak üzere Kırım’dan uzaklaştırdı. O da bu emre uyarak 1769 sonbaharında Kırım’dan ayrılıp İstanbul’a geldi.

Kırım’dan gayriresmi olarak İstanbul’a geldiğinde şahsî teşebbüsü ile Osmanlı hizmetine girmeye çalışmış, III. Mustafa’nın dikkatini çekmek ve saraya kabul edilmek için her yolu denemişti. Sarayda padişahın hususi doktoru olan İtalyan M. Gobis vasıtasıyla tanımış olduğu dönemin etkili şahsiyetlerinden Şeyh Murad Molla hazretlerinden bu konuda kendisine yadımcı olmasını istedi.

Gobis, Baron de Tott’un saraya kabulünü sağlamak için elinden geleni yaptı ancak bir gelişme elde edemedi. Murad Molla ise bu konuda Baron de Tott’a aceleci ve ısrarcı olmamasını, temkinli davranmasını öğütlemiş; saraya kabul edilmek için fazla ısrar ettiği takdirde padişahın şüphelenerek onu casus zannedeceğini söylemişti. Bu arada Baron de Tott’un adı İstanbul’da duyulmuş, hatta topçubaşının dökülen topları onun da görmesi için istediği iznin reddedilmesi hadisesi, isminin padişaha kadar ulaşmasına vesile olmuştu.

Topçuluğa meraklı padişah, çok geçmeden Doktor Gobis vasıtasıyla Baron de Tott’da bulunan topçulukla ilgili üç ciltlik Traité de l’Artillerie adlı eseri görmek istemiş ve üç hafta kadar kendisinde tuttuktan sonra yine Doktor Gobis ile Baron de Tott’a geri göndermişti. Padişah, içinde gravür ve çizimlerin bulunduğu bu eserde görmüş olduğu bir ‘obüs topu’nun ve ‘top kundağı’nın Türkçe açıklamalarıyla birlikte çizilerek kendisine ulaştırılmasını istedi. Baron de Tott da bu çizimi ve açıklamaları birkaç gün içinde hazırlayarak padişaha sundu.

Hiç vakit kaybetmeden padişahın hizmetine kabul edilmek için daha önce hazırlamış olduğu savaş planı çizimlerini ve bir Rusya haritasını da 3 Mart 1770’te padişaha takdim etti. Buna karşılık Bâbıâli temkinli davranarak ona herhangi bir vazife vermedi.

Baron de Tott, 1770 Haziran’ında padişahın isteği ile hazırladığı obüs topu çizimine dayanılarak Osmanlı topçuları tarafından dökülen topun tecrübe atışında bulundu. Ancak top çalışmadı.

Bu başarısız deneme sonrasında Baron de Tott, topun çok kötü bir şekilde imal edildiğini bahane ederek kendisini savunmaya çalıştı. Akabinde başarısızlığın sebepleri hakkındaki müşahedelerini topçubaşına aktardı. Topçubaşı, Baron de Tott’a yanında yetiştirilmek üzere kabiliyetli iki topçu zabiti göndermeyi teklif etti. Bundan da önemlisi, bizzat III. Mustafa Baron de Tott’dan küçük bir topçu mektebi kurmasını isteyecekti.

1876 sonbaharında Baron de Tott’un İstanbul’dan ayrılışı, gelişi gibi sıra dışı oldu. 1777 yılı başlarında 18 ay sürecek olan Doğu Akdeniz görevine çıkan Baron de Tott sırasıyla Kandiye, Halep, İskenderiye, Kahire, Kıbrıs (Larnaka), İzmir, Selanik, Cezayir-i Bahr-i Sefid ve Tunus’ta incelemelerde bulundu. Dönüşündeyse diplomatik vazifesi sona ermişti.

Dışişleri ve deniz kuvvetlerinden olmak üzere iki ayrı maaşa bağlanan Baron de Tott, müteakip yıllarda Kırım’da geçirdiği günlerden başlayarak hatıralarını yazmaya başladı. Bunları Mémoires du Baron de Tott sur les Turcs et Tartares adıyla üç cilt halinde 1784’te Amsterdam’da bastıracaktı.

Kibirli Fransız beyzâdesi

Baron de Tott, 1770-1776 yılları arasında İstanbul’da bulunduğu dönemde, gerek padişah, gerekse devlet ricali ve halk arasında ilgi görmüş bir Hıristiyan olarak, yenileşme tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Osmanlı hizmetinde bulunduğu müddetçe tavsiye ve danışmanlığında yapılan teşebbüslerdeki rolü, Osmanlı ordusunun modernleşmesi hareketindeki faaliyetleri ve özellikle yeni teknolojilerin tanınması ve kullanılmasında göstermiş olduğu gayretleriyle Osmanlı devlet adamları indinde olumlu intibalar bırakmıştır.

Diğer taraftan her fırsatta Osmanlıları küçük görmekten ve onları cahil olarak nitelemekten geri durmayan bu kibirli ‘Fransız beyzâdesi’ özellikle hatıratında Türkleri tahkir eden yazıları dolayısıyla kendi ülkesinin devlet adamları tarafından dahi tenkit edilmiş ve hatıratının yayınlanmasına izin verilmemişti. Nitekim hatıratını, daha önce kaydettiğimiz gibi ancak 1784’te Amsterdam’da yayınlayabilmişti.

Baron de Tott’un Osmanlılara karşı samimi olmadığını, İstanbul’u terk eder etmez Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşılması konusundaki toplantılara iştirak etmesinden ve bu konuda raporlar hazırlamasından anlıyoruz. Karakter olarak da harîs, asalet ve gösteriş meraklısı bir kişiliğe sahip olan Baron de Tott, Fransız İhtilali sırasında küçük bir prenslik kurma hayali ile hayatını tehlikeye atacak kadar da maceraperestti.

Baron de Tott’dan sonra onun açmış olduğu din değiştirmeden devlet hizmetinde istihdam edilme yolu, sonraları Osmanlı-Fransız yakınlaşması ve askerî işbirliği çerçevesinde geniş ölçüde uygulandı. Mesela Sadrazam Halil Hamid Paşa’nın isteği üzerine İstanbul’a gelen Fransız askerî uzmanlardan Lafitte-Clavé ve M. Monnier 28 Ekim 1784’den başlayarak Tersâne-i Amire Mühendishanesi’nde pratik istihkâmcılık dersleri vermişlerdi. Bu uygulama III. Selim zamanında da artarak devam edecektir.

Osmanlı topraklarında kısa süre kalan ancak buna nispetle oluşturduğu güçlü tesir ülkeyi terk ettikten sonra da devam eden bu Fransız Osmanlı’nın içindeki bir düşman mıydı, yoksa imparatorluğa güç yetiremeyecek basit bir maceraperest mi? Karar sizin!