Selçukluların Hürrem Sultan’ı Terken Hatun

» Selçuklu minyatürleri:
Geleneksel Türk sanatlarından biridir minyatür. 8. asırda Uygurların bu sanatta çok başarılı oldukları bilinir. Selçuklu minyatürlerinde yaşanılan coğrafya sebebiyle İran etkisi belirgindir. Yukarıdaki minyatür Selçuklu dönemi saray hayatına ait.
» Selçuklu minyatürleri: Geleneksel Türk sanatlarından biridir minyatür. 8. asırda Uygurların bu sanatta çok başarılı oldukları bilinir. Selçuklu minyatürlerinde yaşanılan coğrafya sebebiyle İran etkisi belirgindir. Yukarıdaki minyatür Selçuklu dönemi saray hayatına ait.

Bir kadının saltanat hırsı Selçuklu Devleti’ne epeyce pahalıya mal olmuştu. Görünüşte oğlunun, gerçekte ise kendi saltanatı uğruna devleti resmen iç savaşa sürüklemişti.

Prof. Dr. Muharrem Kesik

İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü

______________________________________________

Terken Hatun Karahanlılardan Tabgaç Han’ın kızıydı. Asıl adını bilemiyoruz ama eşi Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın “Celalüddevle ve’d-din” lakabından ötürü “Celaliye Hatun” diye de bilinir. “Terken” ise bir unvandır ve pek çok Türk hükümdar eşinin aynı isimle anıldığı bilinir.

Terken Hatun Sultan Alparslan’ın gelini ve yine Selçuklulara muhteşem dönemini yaşatan Sultan Melikşah’ın hanımıdır.

Melikşah’tan Davud, Ahmed, Mahmelek Hatun ve Mahmud adlı dört çocuk dünyaya getirdi. Mahmelek Hatun’a Abbasi Halifesi el-Muktedi talip oldu ve vezirini Melikşah’a göndererek kızı babasından istedi. Ancak Sultan, Halifenin vezirini eşine göndererek bu konudaki kararı kendisine bıraktı. Terken Hatun ise kızını Gazneli ve Karahanlı sultanlarının bile istediğini belirterek 400 bin dinar başlık parası vermesi halinde Halife’yi tercih edeceğini bildirdi. Vezirin Halife ile böyle bir pazarlığın uygun olmayacağını hatırlatması üzerine 50 bin dinar süt hakkı, 100 bin dinar da mehir ödemesi, ayrıca Halifenin başka bir eşi ve cariyesi olmaması şartıyla kızını vermeye razı oldu.

1087 yılında yapılan evlilikten Terken Hatun ve Melikşah’ın Cafer adlı bir torunları dünyaya geldi. Onlar Halife el-Muktedi’den torunları Cafer’in Abbasi Halifeliği için veliaht ilan edilmesini istediler. Ancak Halife buna yanaşmadı. Baskılar da işe yaramayınca ilişkiler iyiden iyiye gerildi ve sonunda Sultan, Halife’den Bağdat’ı terk etmesini istedi. Yeni Selçuklu Veziri Tâcülmülk aracılığı ile Halife son anda 10 gün izin kopardı. Ancak süre dolmadan Melikşah öldü (19 Kasım 1092).

Melikşah’ın kesin olarak öldürülüp öldürülmediğini bilmiyoruz. Şüpheler zehirlendiği üzerinde yoğunlaşmaktadır. Onun öldürülmesi daha çok Abbasi Halifesi ile Terken Hatun’un işine gelmektedir.

Halifenin korku ve bunalım içinde bulunduğu bir sırada Nizamülmülk’ün öldürülmesinden sonra onun taraftarlarının Berkyaruk’un veliahtlığında ısrarcı oldukları, Melikşah’ın da Berkyaruk’tan yana olduğu biliniyor. Korkunç bir ihtirasa sahip olan Terken’in, oğlu Mahmud’u Büyük Selçuklu tahtına çıkarmak karşılığında kocasının öldürülmesine razı olup Halife Muktedi ile anlaşmış olması muhtemeldir.

Hatta Terken Hatun, kocası Melikşah’ın ölümünü gizlemiş ve cenazeyi saklamıştı. Onun entrikalarıyla bir devre adını veren muhteşem hükümdarın cenaze namazı bile kılınamadı. Kimse ağlayıp figan etmedi. Taziye verilemedi. Adet olduğu halde atların kuyruğu kesilmedi. Terken Hatun ise devlet hazinesinden emir ve askerlerine milyonlarca dinar dağıtıp oğlu Mahmud’u destekleyeceklerine dair yemin almakla meşguldü.

Emir ve askerlerin Melikşah’ın diğer oğullarını bırakıp henüz dört yaşındaki Mahmud’u desteklemeleri, annesi Terken Hatun’un Sultan’ın sağlığında da sözü geçen biri olması, askere rüşvet vermesi ve nihayet Karahanlı soyundan gelmesi gibi sebeplere dayanıyordu. 12 yaşlarında olan Berkyaruk’un annesi Zübeyde Hatun ise Selçuklu Hanedanına mensuptu.

Terken Hatun, Halife Muktedi’ye haber gönderip oğlunun saltanatının onaylanmasını istedi. Halife ise bu teklifi “Hükümdarlık çocuk işi değil” diye reddetti. Fakat Terken mücadeleyi bırakmadı. Bu defa Melikşah’ın Halife ile bozuşmasına ve onun Bağdat’tan uzaklaştırılmasına dair kararda birinci derecede rol oynayan kızı Mahmelek ve ondan doğan torunu Cafer’in veliahtlığı meselesini yeniden gündeme getirdi.

Melikşah’ın ve Terken Hatun’un faaliyetlerinden, Cafer için Selçuklu başkenti Isfahan’da özel bir saray inşa edilerek kendisine “Emirü’l-mü’minîn” (bu unvan halifeler için kullanılır) diye hitap edildiğinden haberdar olan Halife, onu yanına getirmek istediyse de vakit uygun olmadığı için beklemeyi tercih etti. Zira Terken Hatun’un meseleyi yeniden alevlendirmesinden korkuyordu.

İşte bu sırada Terken Hatun, torunu Cafer’i hilafet makamına gönderdi, istek ve ricasını çocuğu vasıtasıyla tekrar ettirdi. Halife, kayınvalidesinin bu işten vazgeçmeyeceğini iyice anlamıştı. İsteğini bazı şartlar öne sürerek kabul etmek zorunda kaldı.

Buna göre sultanlık ismen Mahmud’a ait olup hutbe Halife adına okunacak, ordu komutanlığı ve ülkenin idaresi Emir Üner’e verilecek ve o bu konuda Tâcülmülk ile birlikte hareket edecekti. Vergi toplanması ve amillerin (vergi toplayan memurların) tayini de Tâcülmülk’ün yetkisi dahilinde olacaktı.

Terken Hatun cevabı yadırgadı, kabul etmek istemedi. Fakat devrin meşhur alimi İmam Gazalî’nin “Oğlun küçük, İslam hukukuna göre hükümdar olamaz” şeklindeki sözleri üzerine mecbur kaldı. Mahmud, “Nasıru’d-dünya ve’d-din” unvanıyla sultan ilan edildi. 25 Kasım 1092 Cuma günü adına hutbe okundu.

Terken Hatun hedeflerine ulaşmıştı. Şimdi sıra oğlunun en tehlikeli düşmanı Berkyaruk’u bertaraf etmeye gelmişti. Melikşah’ın ölümü üzerine Terken Hatun tedbir olarak Kürboğa ile Kumac adlı emirleri başkent Isfahan’a göndererek Berkyaruk’u tutuklattı. Kürboğa, Sultanın mührünü göstererek onun fermanıymış gibi Isfahan Kalesi’ni ele geçirmeyi başardı.

Bağdat’taki işleri yoluna koyan Terken Hatun, Melikşah’ın na’şını da yanına alarak Isfahan’a doğru yola çıktı. Bu arada Sultan’ın ölüm haberini alan Nizamülmülk’ün adamları ayaklandı. Hapishanede bulunan Berkyaruk’u kurtarıp Büyük Selçuklu Sultanı ilan ettiler ve Isfahan’da adına hutbe okuttular. Terken Hatun’un Isfahan’a yaklaşması üzerine Berkyaruk’u Rey’e kaçırdılar ve orada Sultan ilan ettiler.

» Terken Hatun hatırasına: Isfahan’da şehir merkezinde bulunan Cuma Camii 11. asırda İran’a gelen Selçukluların en görkemli eserlerinden. Zamanla eklemeler yapılan külliyenin avlusuna Terken Hatun adına da bir bölüm inşa edilmişti.
» Terken Hatun hatırasına: Isfahan’da şehir merkezinde bulunan Cuma Camii 11. asırda İran’a gelen Selçukluların en görkemli eserlerinden. Zamanla eklemeler yapılan külliyenin avlusuna Terken Hatun adına da bir bölüm inşa edilmişti.

Felakete doğru koşar adım

Nizamülmülk’e bağlı gulamlar Terken Hatun’un veziri Tâcülmülk’ü efendilerinin katili olarak gördüklerinden Berkyaruk’tan yana tavır aldılar. Nizamülmülk’ün nüfuzlu adamlarından Emir Erkuş da Berkyaruk’a katılmıştı. Terken ve Berkyaruk arasındaki mücadele savaş boyutuna erişti. Terken Hatun askerine 30 milyon dinar gibi muazzam bir meblağ dağıtarak savaşa sevk etti. Taraflar 17 Ocak 1093’de Hemedan yakınlarındaki Bürucird’de kozlarını paylaştılar.

Fakat Terken Hatun’un ordusunda bulunan bazı kumandanların karşı tarafa geçmeleri üzerine savaşı Berkyaruk kazandı. Terken Hatun ise Isfahan’a kaçtı. Berkyaruk’un ordusu onu takip ederek Isfahan’da kuşatma altına aldı. Tâcülmülk ise savaş meydanından kaçarken yakalanıp Berkyaruk’un huzuruna çıkarıldı. Nizamülmülk’ün adamlarından korktuğu için onlara kıymetli eşyalar ve 200 bin dinar dağıttıysa da, eski vezirin nâibi, Tâcülmülk’ün mutlaka öldürülmesi gerektiğini savundu. Bunun üzerine Şubat 1093’de Nizamülmülk taraftarları Tâcülmülk’ü öldürüp cesedini parça parça ettiler.

Zor durumda kalan Terken Hatun adamlarının başarıyla savunma yapması için cömertçe para dağıttı. Başarılı olamayınca Berkyaruk’a, kuşatmayı kaldırdığı takdirde babası Melikşah’ın mirasından 500 bin dinar vermeyi kabul etti. Anlaşmaya vardılar. Isfahan ve Fars eyaletleri Terken Hatun ve oğlu Mahmud’un idaresine bırakılacak, Berkyaruk da Sultan olarak diğer eyaletlere hakim olacaktı. Böylece kuşatma sona erdi.

Terken Hatun, ihtiraslarından yine vazgeçmedi. Bu defa Berkyaruk’un dayısı Azerbaycan meliki İsmail b. Alp-Sungur Yakutî’ye haber ulaştırarak Bekyaruk’u öldürürse kendisiyle evleneceğini vaad etti. Teklif İsmail’i çok etkiledi, Sultanlık hırsıyla Terken Hatun’un emellerine hizmet etmeye başladı.

İdaresi altındaki Azerbaycan’dan çok sayıda asker topladı, Selçukluların meşhur kumandanlarından Savtekin de onun hizmetine girdi. Terken Hatun da çeşitli savaş malzemesi, teçhizat, silah ve para ile Kürboğa başta olmak üzere diğer bazı emirleri de yardımcı olsunlar diye ona gönderdi.

Şubat 1093’de Hemedan ile Isfahan arasındaki Kerec’de meydana gelen savaşı Sultan Berkyaruk kazandı. Yenilen İsmail, Terken Hatun’un yanına, Isfahan’a kaçtı. Hatundan büyük ilgi ve ikram gördü. Terken Hatun onun adına hutbe okuttu, oğlu Mahmud ve onun adına para bastırdı. Aralarındaki evlilik tam gerçekleşmek üzereyken Üner başta olmak üzere ileri gelen kumandanlar evliğe karşı çıktılar.

İsmail kumandanlardan çekindiği için kardeşi Zübeyde Hatun’a haber gönderip Terken Hatun’dan ayrılıp yeğeni Berkyaruk’un tarafına geçmek istediğini bildirdi. Berkyaruk’un annesi Zübeyde izin verince Ağustos 1093’de Berkyaruk’un saflarına geçti. Ancak asıl amacının Berkyaruk’u öldürüp saltanatı ele geçirmek olduğu anlaşılınca derhal öldürüldü (Ağustos-Eylül 1093).

Halife’nin şüpheli ölümü

Bu arada Halife el-Muktedi 4 Şubat 1094 günü garip bir şekilde öldü. Aslında ölümünden hemen önce Sultan Berkyaruk’un saltanat menşûru tuğra çekilmek üzere kendisine takdim edilmişti. Halife, onu okuyup üzerinde biraz düşündükten sonra tuğra çektirip onayladı. Biraz sonra getirilen yemeği yedi ve ellerini yıkadı. Sonra aniden olduğu yere yığılıp kaldı. Oracıkta ölmüştü. Melikşah gibi henüz 38 yaşında idi. Yaşının genç olması ölümü üzerindeki şüpheleri arttırmaktadır.

İsmail ile yaptığı ittifaktan istediği sonucu alamayan Terken Hatun, ondan daha kuvvetli bir aday aramaya başladı. Zaten Berkyaruk’a karşı koyabilecek bir tek aday kalmıştı: Suriye Selçuklu Meliki Tâcüddevle Tutuş.

Terken Hatun şimdi de kayınbiraderine yaklaşarak ona ittifak teklifinde bulundu. Tutuş’un siyasî ve askerî tecrübesinden yararlanmak istiyordu. Ne var ki, Tutuş’la işbirliği için Isfahan’dan ayrılan Terken Hatun hastalanarak geri dönmek zorunda kaldı. Öleceğini anlayınca çok güvendiği emirleri Üner ve Sermez’i huzuruna çağırdı, onlardan ülkeyi oğlu Mahmud adına idare etmelerini istedi. Yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak Eylül veya Ekim 1094 tarihinde hayata veda etti. Ölmeden önce elinde Isfahan ve 10 bin kişilik süvari kuvveti kalmıştı.

Onun saltanat hırsı Selçuklu Devleti’ne oldukça pahalıya mal olmuştu. Devletin hazinesini har vurup harman savurdu. Görünüşte oğlunun, gerçekte ise kendi saltanatını kurmak için devleti bir iç savaşa sürükledi, Selçuklu ordusunun zayıflamasına, değerli kumandanların öldürülmesine, devletin ekonomik buhranlara sürüklenmesine, fetret devri yaşanmasına ve devletin düşmanları nezdinde prestij kaybetmesine neden oldu. Selçuklu Devleti’nin çöküşünde onun olumsuz faaliyetlerinin büyük payı olduğu bir gerçektir.

Elde çok kesin bilgiler olmamakla birlikte öyle anlaşılıyor ki, Tâcülmülk ve Terken Hatun, Abbasi Halifesi ile anlaşmak suretiyle Vezir Nizamülmülk ile Sultan Melikşah’ı ortadan kaldırdılar. Nizamülmülk ve Melikşah’ın adamları ise Tâcülmülk, Halife ve Terken Hatun’u ortadan kaldırdılar.

Ondan geriye iki iz kaldı. Bağdat’ta Hanefîler için Terken Hatun Medresesi yapıldığı gibi Isfahan Cuma Camii avlusunun kuzey tarafındaki kubbeli bölüm de 1088’de Terken Hatun adına inşa edilmiştir.

Şüpheli ölümler

Selçuklu tarihinde arka arkaya gelen garip ölümler, bir şeylerin yolunda gitmediğine işaret ediyor ve tehlike çanlarını çalıyordu.

Önce devletin kudretli veziri Nizamülmülk bir suikasta kurban gitmiş, ardından Selçukluların en büyük ve en güçlü hükümdarı Melikşah zehirlenerek öldürülmüştü. Bu olaylarda parmağı olduğu düşünülen yeni vezir Tâcülmülk de Şubat 1093’de öldürülmüş, bu olayı Berkyaruk’un saltanatına ve canına kasteden dayısı İsmail b. Alpsungur Yakutî’nin Ağustos–Eylül 1093’te öldürülmesi izlemiş, ardından Halife Muktedi’nin 4 Şubat 1094’te ansızın vefatı ve son olarak Terken Hatun’un tam da Berkyaruk’a karşı onun amcası Tutuş ile askerî ve maddî ittifak yapmak üzereyken hastalanıp aynı yıl ölmesi tesadüf olamaz.

Velhasıl taraflar gizli ya da açıktan tertiplerle birbirlerini ortadan kaldırmışlar ama olan devlete ve millete olmuştu.

Garip bir zamanlama

Terken Hatun’u Nizamülmülk ve Melikşah aleyhinde faaliyette bulunmaya iten en önemli faktör, oğlu Mahmud’un veliahtlığı meselesiydi. Veliaht Ahmed’in ölümünden sonra yeni veliahdın belirlenmesi konusunda Nizamülmülk, Sultanın hayattaki oğullarının en büyüğü ve liyakatlisi olan Berkyaruk’u destekledi. Vezir bu konuda Melikşah’ın onayını almıştı. Terken Hatun da oğlu adına giriştiği mücadelede hedefine ulaşmak için her yolu mübah görüyordu. Nizamülmülk’e de bu yüzden düşman olmuş ve kocası Melikşah’a baskı yaparak onu bu makamdan azlettirmek suretiyle yerine kendi vezirliğini yapan Tâcülmülk Ebu Ganâim’i tayin ettirmeye çalışmıştı. Bunda başarılı olamadı. Fakat tam da bu günlerde (14 Ekim 1092) yaşlı ve tecrübeli vezir Nizamülmülk’ün bir batıni fedaisi tarafından öldürülmesi oldukça manidardır.