Taksim Meydanı’nın öteki hikâyesi: Bir zamanlar buralar hep mezarlıkmış

Taksim meydanı.
Taksim meydanı.

Beyoğlu’ndaki Müslümanve Hıristiyan mezarlığınereye uzanıyordu?Mezar taşları şimdi hangihastanenin duvarlarında?Meydana konulmakistenen İnönü heykelibugün nerede?AKM’nin yerindehangi bina vardı?

Taksim Meydanı’nın en göze çarpan eseridir bugünlerde yıkılacak olan Atatürk Kültür Merkezi, yani AKM. İlk gittiğimde aldığım intiba kullanışlı bir bina olmadığı yönündeydi. Benzer amaçlı binalar Avrupa’da genellikle klasik üslupta olup sütunlar üzerine inşa edilse de AKM klasik üslupta bir bina değil. Güya modern bir yapı inşa etmiş bizimkiler. Bir defa İstanbul modern bir şehir değil! Bu zevksizlikler hep zamana uyma merakı yüzünden yaşanıyor. Arzu ettikten sonra antik devrin kılıfı o binaya pek âlâ giydirilebilirdi ama eskiyi toptan kaldırmak istiyorlardı herhalde.

1960’ların sonunda Taksim Meydanı. Solda Maksem, karşıdaki yeşillik alanda Gezi Parkı, ortada Taksim Cumhuriyet Anıtı.
1960’ların sonunda Taksim Meydanı. Solda Maksem, karşıdaki yeşillik alanda Gezi Parkı, ortada Taksim Cumhuriyet Anıtı.

AKM ile ilgili pek bilinmeyen bir husus, mezarlık üzerine inşa edilmiş olmasıdır. İlerisindeki Gezi Parkı da yıkılan Taksim Kışlası’nın arazisi üzerine yapılmıştır. Mezarlık Galata semtini çevreleyen Ceneviz surlarının hemen dışında, Kasımpaşa sırtlarına uzanan sık servilerle kaplı bir yerdeydi. Beyoğlu Mezarlığı olarak anılan karma bir mezarlıktı. Hıristiyanlara ait kısmı uzun süre dava konusu olduktan sonra arazisi yine Türkiye’ye kaldı.

Bu mezarlıkta İstanbul’da ölmüş olan yabancılara ait mezarlar da vardı. Bunların arasında Kanuni zamanında İstanbul’a gelen 50 kişilik Alman heyetin doktorunu tespit etmiştim.

İstanbul’da hastalanıp burada hayatını kaybetmiş meğer. Beyoğlu mezarlığı kaldırılırken Feriköy’deki Hıristiyan mezarlık arazisine buradaki her kabir taşının ismini yazmışlar; tabii bu doktorun adı da kaydedilmiş. Biz Müslümanlar onu da yapmadığımız için Beyoğlu Mezarlığı’ndaki kişileri tespit etmek çok güç.

AKM ve Süngü Heykeli:nTaksim Meydanı’ndaki AKM binası ve eskidennönündeki parkta bulunan, 27 Mayıs askerîndarbesinin simgelerinden Süngü Heykeli. Heykeln12 Eylül 1980 darbesinden sonra kaldırıldı.
AKM ve Süngü Heykeli:nTaksim Meydanı’ndaki AKM binası ve eskidennönündeki parkta bulunan, 27 Mayıs askerîndarbesinin simgelerinden Süngü Heykeli. Heykeln12 Eylül 1980 darbesinden sonra kaldırıldı.

1. Cihan Harbi sırasında Almanlar balonla Beyoğlu’nun resimlerini çekmişler. Bunlarda da seçildiği gibi ağaçlar içerisinde bir alandır Beyoğlu mezarlığı. Meydan yoktur; yemyeşil bir ağaçlık sahadır. Ne garip değil mi, bölgeyi vaktiyle biz tırpanladık; şimdi de ağaçlandırmaya çalışıyoruz. O zamanlar meydan diye bir şey söz konusu olmadığı için mevcut meydanın tarihî bir hususiyeti de yok. Kışlanın yıkılmasıyla ortaya çıkan boşluktan teşekkül etmiş meydanımsı bir yer...

Kışlanın yan tarafında su maksemi vardı. Taksim’e adını veren de bu su taksim merkezidir zaten. Beyoğlu, Büyükdere ve Sarıyer’den gelen su kanalları buradaki merkezde toplanıyor; Kasımpaşa, Karaköy ve Beşiktaş’a su buradan taksim ediliyordu. 1740’lardan itibaren söz konusu bölgelere buradan su dağıtılırdı.

Vaktiyle bu su teşkilatının ayakta duran parçasını mermerle kaplatmak istemiş, ayrıca yine su tahsis edilerek Roma’daki Aşk Çeşmesi gibi turistik bir mekân hâline getirilmesini teklif etmiştim. Roma’ya gidenler bilir, Aşk Çeşmesi’ni yılda milyonlarca insan ziyaret eder; sırtlarını dönüp suyun aktığı havuza bozuk para atarlar. Taksim maksemi de mermerle kaplandıktan sonra şırıl şırıl suyu akıtılıp devirdaimle ziyan olmadan depodan pek âlâ geri akıtılabilirdi o su. Ama bizim memlekette laf dinleyen de yok, soru soran da.

Bizim insanımız bu işlerden o kadar uzak ki, bendeniz Anıtlar Kurulu Başkanı iken devrin muhafazakâr (!) Kültür Bakanı su deposunun üzerine cami yapmayı planlamıştı. Projeye göre altında garaj ve mağazalar olacak, cami tarihî su deposunun üzerine inşa edilecekti. Ben de bunun uygun olmadığını bildirdim. Ne derse beğenirsiniz? “Su maksemini yıkarız!” “Yıkamazsınız, bu iş doğrudan bizden geçer ve orası su taksiminin 18. yüzyıldan itibaren düğüm noktasıdır” diye cevap verdim. AKM’nin oraları sordu, “Onu da siz bilirsiniz, nasıl duracağını bir düşünün” dedim, “Taksim Abidesi, AKM ve cami mimarî olarak ahenkli durur mu?”

Gezi’ye niyet, Taşlık’a kısmet: 1940 yılında Viyanalı heykeltıraş Rudolf Belling’e sipariş edilen ve Gezi Parkı’na yerleştirilmesi düşünülen fakat buna imkan bulunamayınca bugün Maçka’daki Taşlık Parkı’na konulan İnönü heykeli (sağda). Gezi Parkı ve yerleştirilmesi planlanan heykelin kaidesini (üstte kırmızı ile işaretli alan) gösteren Pervitiç haritası.
Gezi’ye niyet, Taşlık’a kısmet: 1940 yılında Viyanalı heykeltıraş Rudolf Belling’e sipariş edilen ve Gezi Parkı’na yerleştirilmesi düşünülen fakat buna imkan bulunamayınca bugün Maçka’daki Taşlık Parkı’na konulan İnönü heykeli (sağda). Gezi Parkı ve yerleştirilmesi planlanan heykelin kaidesini (üstte kırmızı ile işaretli alan) gösteren Pervitiç haritası.

  • Şinasi de oradaydı, Evliya Çelebi'nin ailesi de...
  • Zaman zaman Taksim civarında kazılar yapıldıkça kemikler çıkar. Bunları antik devirden kalma falan sanıyorlar. Hiç alakası yok! Bunlar oradaki Hıristiyan mezarlarının bakiye-yi izamıdır. Bir kısmı da Müslüman mezarlığından kalanlardır. Müslüman mezarlığı aşağıya; Tophane’ye, deniz kıyısına doğru uzanırdı. Orada epey meşhur isimler medfunmuş. Mesela 19. asır edebiyatçılarından Şinasi... Lakin mezar taşı kayıp. Nihayetinde Şinasi’nin hatırasını yaşatmak için bir büst yapıp İTÜ binasının önüne diktiler. Yeniçerileri topa tutan Karacehennem İbrahim Ağa da orada medfunmuş. Evliya Çelebi’nin ailesi, Kadirî şeyhi İsmail Efendi, Rıfaî şeyhi Saçlı Hüseyin Efendi de. Tam AKM’nin yerinde bir jandarma karakolu vardı. Yıkıp AKM binasını yaptılar. Vaktiyle beş altı adet mezar taşı orada dururdu fakat onları da kaldırdılar.

Taksim’in su gibi aziz muhafızı: Taksim’e adını veren, suyun taksim edildiği maksem, meydan ile İstiklal Caddesi’nin kesiştiği noktada, sağda yer alır. Sekiz köşeli küfeki taşından bir gövdeye ve piramidal, sekiz köşeli bir çatıya sahip olup giriş kapısının üstünde 1732 tarihli kitabesi vardır. Harbiye yönünde uzanan yapı Taksim Haznesi, yani su deposudur.
Taksim’in su gibi aziz muhafızı: Taksim’e adını veren, suyun taksim edildiği maksem, meydan ile İstiklal Caddesi’nin kesiştiği noktada, sağda yer alır. Sekiz köşeli küfeki taşından bir gövdeye ve piramidal, sekiz köşeli bir çatıya sahip olup giriş kapısının üstünde 1732 tarihli kitabesi vardır. Harbiye yönünde uzanan yapı Taksim Haznesi, yani su deposudur.

Hastane duvarındaki mezar taşları

Bir ara Gezi Parkına İsmet İnönü’nün heykelini koymaya çalıştılar. Heykel yapıldı da bir türlü yerine yerleştiremediler. Mermer kaidesi konuldu, iki yanına kabartmalar yapıldı ve üzeri tahtayla kaplatıldı. Abidenin alçısı, bronz dökümü, kaidesi, hepsi bitmişti. Rönesans devri kahramanlarının heykellerini takliden yapılmış bir eserdi. At üstünde dik otururlarmış; bizimkiler de o tip bir İsmet İnönü heykeli yapmışlardı. Başı açık, üzerinde üniforma var ve en mühimi, Taksim Abidesi’nden daha yüksek.

Yerine konulamamasıyla ilgili birçok rivayet çıktı. İsmet İnönü’yü buraya koyarsanız “deliririz” diyenler bile vardı. Sonunda kaideyi kaldırdılar da temizlendi orası. Aslında gaye, opera binasının yapılacağı yere İsmet İnönü heykelinin konulmasıydı. Yahut anıtın yanına veya yerine konulacaktı. Mütemadiyen bunun propagandası yapılıyordu zaten. Lakin hiçbiri gerçekleştirilemedi. Bugün İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Fakültesi’ne gelmeden, hemen sağdaki Maçka Taşlık Parkı’ndadır bu heykel.

Taksim meydanı.
Taksim meydanı.

Gümüşsuyu Hastanesi’nin duvarına dikkatli bakarsanız -üzerleri sıvanmadıysa aralarda beyaz taşlar görürsünüz. Bunlar kırılıp da malzeme olarak kullanılmış olan mezar taşlarıdır. Buradaki apartmanların temelinde de üst üste istif edilmiş bizim Müslüman mezar taşları vardır. Apartmanların birini yıkıp da yeniden yapmaya kalktıkları zaman kendi gözlerimle gördüm bu mezar taşlarını.

Beyoğlu Mezarlığı’nın bir kısmı da Şişhane yokuşundan aşağı, tersanenin bulunduğu yere iniyordu. Kasımpaşa semtindeki Yahya Kethüda Mahallesi’nin üstlerine kadar uzanan mezarlığın arasındaki tâli yollar zamanla insanların yürüme yolları hâline gelmiş, böylece mezarlık parçalara ayrılmıştır. İlk bölüm, Meyyitzade Türbesi’nin bulunduğu yerdir. İkinci kısım, Ceneviz ve Rum mezarlıklarını kapsayan Çürüklük Kabristanı’dır. Üçüncü bölüm, ismini Türk okçularından Tozkoparan Ahmed Efendi’den alan Tozkoparan Mezarlığı’dır.

Diğer bir bölümü de hâlen gömülü ve dikili mezar taşlarının bulunduğu Aşıklar Mezarlığı’dır. Çürüklük Kabristanı içerisinde bir mesire yeri, Aşıklar Mezarlığı kısmında da Safa Meydanı ve dua yeri gibi hususi mahaller vardı. Yine Beyoğlu Mezarlığı’nda aile sofaları da yer almışsa da bugün hiçbiri mevcut değil.

Beyoğlu Mezarlığı’nın Tophane sırtlarında, deniz gören bir arazide bulunan, harap hâldeki son kalıntıları. Arkada tek tük serviler seçiliyor. Tarih 1800’lerin sonu olmalı. Bugün yerlerini apartmanlar ve oteller almış durumda.
Beyoğlu Mezarlığı’nın Tophane sırtlarında, deniz gören bir arazide bulunan, harap hâldeki son kalıntıları. Arkada tek tük serviler seçiliyor. Tarih 1800’lerin sonu olmalı. Bugün yerlerini apartmanlar ve oteller almış durumda.

Mezarlık ağaçlık içerisinde, Haliç’e bakar bir konumdaymış. Bunları hep fotoğraflardan biliyoruz. Müslüman kısmında daha çok denizciler, bazı esnaf ve tarikat mensupları medfunmuş.

Cemal Paşa Bahriye Nazırı olmadan önce topçuydu. O zaman acemi erlerin hepsini toplayıp bu mezarlığı yıktırmıştı. Bir iki tane denizci her nasılsa mezar taşı kurtarmış ve Piyale Paşa Camii’nin oraya dikmişler.

Sonuç olarak pek çok tarihî eser gibi Beyoğlu bölgesindeki mezarlıklar da tarih şuursuzluğumuzun kurbanı olmuştur ne yazık ki.