Türk sanatlarında hilal ve hilalli yazılar

Biçim ve mânânın eşsiz buluşması Yıldız içinde besmele, hilâl içindeyse kelime-i tevhidin Divanî hat ile yazıldığı bu eserde biçim ile mânâ hassas ve benzersiz bir bütünlük kazanmış.
Biçim ve mânânın eşsiz buluşması Yıldız içinde besmele, hilâl içindeyse kelime-i tevhidin Divanî hat ile yazıldığı bu eserde biçim ile mânâ hassas ve benzersiz bir bütünlük kazanmış.

Türk hattatları büyük bir cesaretle ve isabetli bir kararla, hilâli yazı sanatı ile birleştirdiler. Bu beraberlik, usta hattatlar eliyle, hilâlin anatomisine zarar vermek bir yana, büyük bir hüner ve ustalıkla bütünleştirilerek adeta ziynete dönüştürülmüştür. Prof. Dr. Zeki Kuşoğlu, Eşyanın Kalbi’nde Türk sanatlarında Hilâl ve Hilâlli yazıların öyküsünü Derin Tarih okurları için yazdı.



Hilâl, Müslümanlığın ilk ve en önemli alametidir. Kelimenin aslı Arapça olup, Türkçesi 'ay', Farsçası 'mah'tır. Ancak hilâl Türkçede 'yeni doğmuş ay' manasında kullanılır. 

Kur'an-ı Kerim'de 27 ayette ay kelimesi geçmektedir. Yine Kur'an-ı Kerim'de güneş ziyayı, sıcak ışığı, ay ise nuru ifade eder. Ancak Türklerin ayı Müslümanlıktan önce de edebiyatta ve sanatta kullandıkları bilinmektedir. Mesela Manas Destanı'nda Ay Çörek, Altun Ay, Ay Kız destan kahramanlarının adlarıdır. 


İslamiyetle dillerine yeni zenginlikler katan Türkler, çocuklarına Ayfer, Tülay, Gülay adlarının yanında Hilâl, Hâle, Mehlika, Mehrû, Kamer gibi manaları ay olan isimler takmışlardır.


Efsaneye göre, Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey'in rüyasında, Şeyh Edebali'nin göğsünden çıkan ve hilâl şeklinde kendi göğsüne giren ay, rüya tabirinde Osman Bey'e cihan devleti kuracağının müjdesidir. O Osman Bey ki, göğsündeki bu hilâli bayrağına alamet yapmıştır. Herhangi bir şey, bir sebebe dayanmıyorsa ve içinde niçin yapıldığı, neden kullanıldığı gibi soruları cevaplandırmıyorsa o şey gelişigüzeldir ve kıymeti yoktur. İşte kaynağını öncelikle Kur'an'dan alan hilâl, ebced hesabında harflerinin toplamının 66 etmesiyle de Allah lafzına rakam olarak eşit olmuştur.


O sebepledir ki Osmanlı Türkleri hilâli adeta gökyüzünden alıp yeryüzünün sultanı yapmışlardır. 

Kaynağını Türkün inanç ve felsefesinden alan hilâl; bayrağında gururu, Hilâl-i Ahmer (Kızılay) ile insanlığa dar ve zor günlerinde yardımcı olarak merhamet ve şefkatini göstermiş, Hilâl-i Ahdar (Yeşilay) ile de tüm kötü alışkanlıklara karşı olan kurumları vücuda getirmiştir.
Hilâl, Müslümanlığın ilk ve en önemli alametidir. Kelimenin aslı Arapça olup, Türkçesi 'ay', Farsçası 'mah'tır. Ancak hilâl Türkçede 'yeni doğmuş ay' manasında kullanılır. Kur'an-ı Kerim'de 27 ayette ay kelimesi geçmektedir. Yine Kur'an-ı Kerim'de güneş ziyayı, sıcak ışığı, ay ise nuru ifade eder. Ancak Türklerin ayı Müslümanlıktan önce de edebiyatta ve sanatta kullandıkları bilinmektedir. Mesela Manas Destanı'nda Ay Çörek, Altun Ay, Ay Kız destan kahramanlarının adlarıdır. İslamiyetle dillerine yeni zenginlikler katan Türkler, çocuklarına Ayfer, Tülay, Gülay adlarının yanında Hilâl, Hâle, Mehlika, Mehrû, Kamer gibi manaları ay olan isimler takmışlardır. Efsaneye göre, Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey'in rüyasında, Şeyh Edebali'nin göğsünden çıkan ve hilâl şeklinde kendi göğsüne giren ay, rüya tabirinde Osman Bey'e cihan devleti kuracağının müjdesidir. O Osman Bey ki, göğsündeki bu hilâli bayrağına alamet yapmıştır. Herhangi bir şey, bir sebebe dayanmıyorsa ve içinde niçin yapıldığı, neden kullanıldığı gibi soruları cevaplandırmıyorsa o şey gelişigüzeldir ve kıymeti yoktur. İşte kaynağını öncelikle Kur'an'dan alan hilâl, ebced hesabında harflerinin toplamının 66 etmesiyle de Allah lafzına rakam olarak eşit olmuştur. O sebepledir ki Osmanlı Türkleri hilâli adeta gökyüzünden alıp yeryüzünün sultanı yapmışlardır. Kaynağını Türkün inanç ve felsefesinden alan hilâl; bayrağında gururu, Hilâl-i Ahmer (Kızılay) ile insanlığa dar ve zor günlerinde yardımcı olarak merhamet ve şefkatini göstermiş, Hilâl-i Ahdar (Yeşilay) ile de tüm kötü alışkanlıklara karşı olan kurumları vücuda getirmiştir.
Hilâlle harfin asil buluşması 
Buraya kadar hilâlin neden kullanıldığını anlatmaya çalıştık. Şimdi ise bu güzel şekle başka güzellikler nasıl katılmış ve başlıca nerelerde kullanılmış, onu görelim. 

Plastik sanatları, aklın hünerle birleşmiş şekli olarak ifade etmek yanlış olmasa gerek. Bir başka deyişle, güzel akıl, güzel sanat yapar. Ancak bir güzel şekle bir başka güzellik eklemek çoğu zaman başarılı olmaz. O sebepledir ki sanatkârlar çoğu zaman ilk güzeli kendi yalın haliyle bırakırlar. 

Türk hattatları büyük bir cesaretle ve isabetli bir kararla, hilâli yazı sanatı ile birleştirdiler. Bu beraberlik, usta hattatlar eliyle, hilâlin anatomisine zarar vermek bir yana, büyük bir hüner ve ustalıkla bütünleştirilerek adeta mükemmel tıraşlanmış pırlanta ile mıhlanmış ziynete dönüştürülmüştür.
Hilâlle harfin asil buluşması Buraya kadar hilâlin neden kullanıldığını anlatmaya çalıştık. Şimdi ise bu güzel şekle başka güzellikler nasıl katılmış ve başlıca nerelerde kullanılmış, onu görelim. Plastik sanatları, aklın hünerle birleşmiş şekli olarak ifade etmek yanlış olmasa gerek. Bir başka deyişle, güzel akıl, güzel sanat yapar. Ancak bir güzel şekle bir başka güzellik eklemek çoğu zaman başarılı olmaz. O sebepledir ki sanatkârlar çoğu zaman ilk güzeli kendi yalın haliyle bırakırlar. Türk hattatları büyük bir cesaretle ve isabetli bir kararla, hilâli yazı sanatı ile birleştirdiler. Bu beraberlik, usta hattatlar eliyle, hilâlin anatomisine zarar vermek bir yana, büyük bir hüner ve ustalıkla bütünleştirilerek adeta mükemmel tıraşlanmış pırlanta ile mıhlanmış ziynete dönüştürülmüştür.
Hilâl bu beraberlikle ahşap, taş, maden, kâğıt ve kumaş gibi çeşitli malzemelere uygulanarak, cemiyette güzele ve faydalıya dönük yerini aldı. Ayrıca bu manevî ve maddî güzelliği, hilâle başta Türk bayrağı olmak üzere kıymetli evrak, para, pul, tahvil, diploma, senet gibi resmî, gayrı resmî evrak üzerinde, ayrıca ayet, hadis ve güzel söz olarak da çeşitli istiflerle, levhalar yoluyla kullanım imkânı vermiştir.
Hilâl bu beraberlikle ahşap, taş, maden, kâğıt ve kumaş gibi çeşitli malzemelere uygulanarak, cemiyette güzele ve faydalıya dönük yerini aldı. Ayrıca bu manevî ve maddî güzelliği, hilâle başta Türk bayrağı olmak üzere kıymetli evrak, para, pul, tahvil, diploma, senet gibi resmî, gayrı resmî evrak üzerinde, ayrıca ayet, hadis ve güzel söz olarak da çeşitli istiflerle, levhalar yoluyla kullanım imkânı vermiştir.