Zamanın saçlarındaki misafir

Binlerce yıl öncesinden kadınların saçlarına konmasıyla başlar tokanın hikâyesi. Uzun saçlarını toplayıp rahat iş görebilmek için önceleri ağaç dallarıyla, taş, deri ve kemikle tutturdu saçını kadın. Zamanla bu tokaları sedefle kakmayı, altınla, gümüşle süslemeyi de ihmal etmedi. Başlangıçta tek ve iki iğneliydi toka, bugünkü gibi çok fazla çeşidi de yoktu.

Antik Yunan, Roma ve Mısır'daki kadının tercihi doğada bulduğu malzemelerden yaptığı tek iğneli tokalardı. Etrüskler ve Romalılar tokalara meyve motifleri tutturdular. Anglo-Saksonlar genellikle kuş motiflerini kullanarak lâl gibi kırmızı ve parlak değerli taşlarla süslediler. Söz konusu Rönesans dönemiyse, ihtişamlı Avrupa kadını fakirlerle aynı olur mu hiç? Gevşek firketelerini (bodkin) altın veya gümüşten yaptılar yapmasına ama zenginliklerini göstermek için bir de elmas, inci, zümrüt gibi taşlar kondurdular üstüne.

3. yüzyılda ilk olarak Çin'de kullanılan 2 iğneli firketeler, saçları 2 yerden tutturmaya yarıyordu. Başlarda narin yapıdaki firkete, zamanla estetik kaygıdan çok, şeklini koruyabilmesi adına sert malzemelerden yapıldı.

Mezopotamya ve İran halkı ile Asya göçebeleri İslamî döneme kadar, kadın olsun erkek olsun uzun saçlıydı. Omuzlara, bazen de bele, hatta topuklara kadar salınan saçlar kutsal sayılıp kesilmez, örgülerle bağlanırdı. Örgüleri tutturmak için de kurdeleler, bentler, belik (saç takısı), saç bağları, firketeler, zülüflükler ve diadem gibi tokalar kullanılırdı.

Toka, İslam öncesi Türklerde kadınlar için bir süs objesi olmaktan ziyade at üstünde mücadele eden hakanların örgülerini tutturmaya yarardı.

Uygur erkeği saçını topuz yapıp buna 'saç teginsük' derdi. Han topuzunun üzerine 'didim' isimli 5 dilimli bir taç tokası yerleştirirdi. Karizması dillere destan Batı Türk Kağanı Tong Yabgu da uzun serbest saçlarını yeşil kurdeleyle sarıp at kuyruğu yapardı. Bir başka Uygur modası olan 'diadem' adındaki çember pek çok Türk kavminde kullanılır ve saçları taç gibi tutturmaya yarardı.

Uygur erkeği saçını topuz yapıp buna 'saç teginsük' derdi. Han topuzunun üzerine 'didim' isimli 5 dilimli bir taç tokası yerleştirirdi. Karizması dillere destan Batı Türk Kağanı Tong Yabgu da uzun serbest saçlarını yeşil kurdeleyle sarıp at kuyruğu yapardı. Bir başka Uygur modası olan 'diadem' adındaki çember pek çok Türk kavminde kullanılır ve saçları taç gibi tutturmaya yarardı.

15. yüzyılın başlarına gelindiğindeyse Osmanlı erkeklerinin Selçuklu kıyafet geleneğini devam ettirdiği görülür; ancak uzun saç modasıyla beraber tokanın erkekle yolu ayrılır.

Toka ve Türk kadını
Kuman kadını saçlarını örüp kumaş parçaları ve bezden yapılmış bağlar ve fularlarla süslerdi. Ucuna da bir şerit kurdele takardı. Bazen başörtüsüyle 2 kanat yapıp bu kanatları bant ve salkımlarla, iğneli süs oklarıyla, bazen de bulut ve kuş süslü taraklarla süslerdi.

Uygur hanımları topladıkları saçlarını iğneler, çiçekler, örtüler ve 'boğtak' adı verilen hotozlar yani süslü başlıklarla beziyordu. Saç bağları, midye kabukları veya gümüş düğmelerle de süslenirdi. 'Cala' deden bu saç bağları bugün de evli Uygurlu kadının örgülerinde görülür.

8. yüzyılda Türklerin İslamiyet'i kabulüyle birlikte başörtüsü takılınca kadının saçları, dolayısıyla her türlü saç süsü görünmez oldu. Böylece toka mahrem bir kimlik kazandı. İşte bu yüzden İslamiyet'le birlikte tokanın serüveni hakkındaki bilgiler kesintiye uğramaktadır. Buna rağmen Selçuklu'da zengin hanımların sedef kakma, yakutlarla süslü veya altın kaplama firkete ile tarakları tercih ettiği bilgisine rastlarız. Zira bilirsiniz, yerin ve tarihin kulağı vardır ve en mahrem bilgiler bile bir yolunu bularak bugüne ulaşır.


Osmanlı'dan Cumhuriyet'e toka
Osmanlı şiirinde kadının saçları kâh seccade olup kutsallığına övgüler yağdırıldı, kâh fettanlığıyla aşıkların gönlüne dolandı. Aşıkları perişan edip ardından nice beyitler söyleten saçların tokayla bağı Osmanlı'da da devam etti.

Osmanlı'da kadının saç tokaları, ait olduğu coğrafya kadar çeşitli ve renkliydi. Başından örtüsünü eksik etmeyen Müslüman kadın, saçlarını 16. yüzyılın minyatürlerinde de görüldüğü gibi altından bir saç bağıyla tutturur, bazen de güzel görünmesi için inciden bir saçlık dal kullanırdı.

17. yüzyılda başörtüsünü bazen altın, sim ve inci iğneden tokayla süslüyordu. Taşlarla bezeli ya da sade altınların yanında gümüş zincirler ve inci dizileri yüzün iki yanından sarkıtıldığında 'zülüflük', başın arkasına takıldığında 'enselik' adını alırdı. İnce zincirlerle örülü mücevher başlıklara ise 'tepelik' adı verilirdi.

Tanzimat'tan önce altın sırma veya ipek işlemeli bağ olan alın çatkısı, zarif bir baş süsüydü kadın için. Zamanla Osmanlı 'modernleşti' ve başörtüsü yerini tekrar tokalara bıraktı. Bu dönemde düz ve uzun saçlara taraklı saç modasını görüyoruz. Fransa'dan gelen bu tarakların üzeri kıymetli taşlarla süslüydü. Bu gösterişli tokalara rağmen 'modern' kadının saçları genellikle kısacıktı.

Bugünse toka, bazen güzelliğin ışıltılı destekçisi, bazen mahremiyetin sembolü olarak saçların vazgeçilmez misafiri olmaya devam ediyor. Ne diyelim, tutunduğun saçlar uzun olsun toka!