Zamanının ‘Rüstem’i Özdemiroğlu Osman Paşa

Özdemiroğlu Osman Paşa
Özdemiroğlu Osman Paşa

Bir Osmanlı paşası düşünün ki padişah başındaki sorgucu, belindeki hançeri çıkarıp ona armağan etsin. Daha önce hiçbir vezire yapılmamış taltiflere layık görsün. Böyle bir hadisenin gerçekleşmesine sebep olan başarı ne olabilir ki? Özdemiroğlu Osman Paşa'yı Sultan III. Murad'ın övgü ve hayır dualarına mazhar eden olaylar zincirinde kısa bir tura var mısınız?

Şehre “Allah seni padişaha bağışlasın" alkışlarıyla giren Osman Paşa, Sultan III. Murad'ın huzuruna çıkar ve onun tarafından “Safâ geldin Osman!" sözüyle karşılanır.

Padişahın büyük iltifatına nail olan Özdemiroğlu Osman Paşa Osmanlı tarihinin büyük kumandanlarından, Şirvan'ın fatihi, ilk beylerbeyi ve bu başarılarından dolayı III. Murad tarafından sadrazamlığa getirilmiş bir devlet adamıdır. Babası Mısır kölemenlerinden olup Habeşistan'ın alınmasında etkili olan ve buranın ilk beylerbeyliğini yapan Özdemir Paşa'dır.

Özdemiroğlu Osman Paşa 1527 yılında Mısır'da doğar. Annesi cihetinden soyunun Abbasî hanedanına dayandığı rivayet edilir. Çocukluğu ve ilk gençliğinin Kızıldeniz, Hind Okyanusu ve Habeşistan taraflarında faaliyet gösteren babasının yanında geçtiği dikkate alınırsa, Osman Paşa'nın, dönemi için Enderun'dan yetişmemiş nadir devlet adamlarından biri olduğu söylenebilir.

14 yaşında Mısır'da kullar ağası, ardından müteferrika olmuş, bir süre sonra da sancak beyliğine getirilmiştir. Uzun yıllar bu görevde kalan Osman Paşa, 1550'li yılların sonunda Mısır hac emîrliğine atanır, 1561'de ise babasının ölümü üzerine boşalan Habeş beylerbeyliğine getirilir.

Habeş Krallığı'nın tehdidi altında olan ve dağılma arefesinde bulunan Habeş eyaletini yeniden toparlar, Somali kıyılarını tahkim ederek Portekiz gemilerinin Habeşistan Krallığı'na yardımlarını engeller, zaman zaman yaptığı hücum ve fetihlerle eyalet topraklarını genişletir.

7 yıl kadar süren Habeş valiliği sırasında komşu Mısır beylerbeyliği ile dostluğu güçlendirerek merkeze en uzak mevkide bulunan Habeş eyaletinde sulh ve sükûnu sağlar. Ancak bazı idarî ve askerî yetkiler hususunda Mısır Valisi Koca Sinan Paşa ile arası iyi olmayan Osman Paşa, 1567'de görevden alınınca Kahire'ye döner.

Bir yıl şehre alınmadı
1538'den beri tek valinin yönetiminde bulunan, ancak 1565'de San'a ve Yemen adları altında ikiye ayrılarak 2 beylerbeyinin idaresine verilen Yemen'de iç karışıklıklar durmamaktadır. İki valinin, birbirlerine yardım edecekleri yerde rekabete girişmeleri, durumu daha vahim hale getirmiştir. Bu ortamdan yararlanmak isteyen Zeydî İmam Mutahhar'ın Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklanıp Yemen Beylerbeyi Murad Paşa'yı öldürerek San'a ve Aden'i işgali üzerine Özdemiroğlu Osman Paşa 1567 sonlarında önce San'a beylerbeyliğine getirilir; sonra da iki valilik birleştirilerek bütün Yemen'in valisi olur.

Osman Paşa bu görevi sırasında bir yandan Portekizlilerin bölgeye gelmelerini engellemeye çalışırken, diğer yandan yerli eşkıya isyancılara karşı mücadele vermektedir. Bu arada merkezden kendisine yardım için Lala Mustafa Paşa görevlendirilir. Ancak onun işi gevşek tutması üzerine yerine Koca Sinan Paşa'nın Yemen serdarlığına getirilmesi Osman Paşa'nın durumunu burada da sarsar. Zira Osman Paşa, onunla Lala Mustafa Paşa arasındaki rekabette ikincisinin tarafını tutmaktadır.

Bu rekabet yüzünden mahalli güçlerin sebep olduğu karışıklıklar bölgede Osmanlı hâkimiyetini zayıflatmaktadır. Bazı kale ve topraklar mahalli güçlerin eline geçmiştir. Osman Paşa Taiz kalesini zapt ettiyse de, buranın daha sonra Zeydîler tarafından kuşatma altına alınması kendisini zor durumda bırakır. Onu bu müşkül vaziyetten Koca Sinan Paşa kurtarır. Ancak Özdemiroğlu'nun onun huzuruna çıkmaması görevden alınmasına sebep olacaktır.

Bir süre Hicaz'a giderek burada vakit geçiren Osman Paşa daha sonra Kahire'ye döner ve 1570'te İstanbul'a çağrılır. Ancak Koca Sinan Paşa'nın tesirinde kalan Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa tarafından soğuk karşılanır. Hatta 1 yıl kadar sur dışında tutularak şehre alınmaz. Yalnız bazı kaynaklarda bunun şehirdeki veba salgını yüzünden olduğu belirtilir.

Lala Mustafa Paşa'nın tavsiyesiyle 1571 yılında Arabistan Yarımadası'nın kuzeydoğukısmında yer alan Lahsa'ya beylerbeyi tayin edilen Osman Paşa, burada 2 yıl kadar kalır. Bu sırada Portekizlilere karşı bölgenin güvenliğini temin için kaleyi güçlendirme, donanma teşkiline çalışma, askerî mühimmat sağlama, hatta bir barut imalathanesi kurma gibi faaliyetlerde bulunur.

Yaklaşık 1 sene kadar sonra buradan Basra'ya gönderilen Özdemiroğlu, bu görevi sırasında da bölgede asayişi sağlamak için uğraşmış, Portekizlilerin Körfez'e girmelerini engellemeye çalışarak bu arada Portekiz işgalindeki Bahreyn'i alma hazırlıklarını hızlandırmıştır. Fakat ansızın Diyarbekir beylerbeyliğine atanması bu faaliyetlerin akim kalmasına sebep olur.

Lala Mustafa Paşa'nın tavsiyesiyle 1576'da Diyarbekir beylerbeyliğine tayin edilen Özdemiroğlu'nun 1,5 yıl kadar süren bu görevi nispeten sakin geçer. Burada kale, yol, köprü gibi imar ve inşa faaliyetleriyle, zaman zaman da bazı mahalli isyanlarla meşgul olmuş, yerine Sokullu'nın amcazadesi Derviş Paşa getirilmiştir.

Bir delilik: Şirvan Beylerbeyliği
Diyarbekir valiliğinden alınan Osman Paşa bir süre Karacadağ'da eğlenir; amacı İstanbul'a gitmektir. Fakat o sıralarda İran'da büyük bir kargaşa hüküm sürmektedir. Tahmasb'ın ölümünden sonra yerine geçen şahların Osmanlı'ya düşmanca tavırları yüzünden Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'nın soğuk bakmasına rağmen Doğu seferi kararı alınır ve Lala Mustafa Paşa serdar tayin edilir.

Mustafa Paşa'dan bu sefere katılma emrini alan Osman Paşa 1000 kişilik maiyetiyle Erzurum Çermik'te asıl orduya dahil olur. Osmanlılara Gürcistan, Dağıstan ve Şirvan yolunu açan Çıldır ve Koyungeçidi zaferlerinin kazanılmasında etkili olur. Hatta Lala Mustafa Paşa bu zafer münasebetiyle padişaha yazdığı mektupta Osman Paşa'nın gücüne ve yiğitliğine de vurgu yapmıştır.

1578'de Şirvan'ın fethi, fakat kimsenin burada kalmak istememesi üzerine kendi arzusuyla Şirvan ve Dağıstan beylerbeyliğine getirilir. Bu münasebetle kendisine vezirlik ve 2 milyon akçelik has tahsisiyle birlikte seraskerlik beratı verilir. Bazı kaynaklarda merkeze çok uzak ve istenildiği anda yardım sağlanması zor bir yerde kalmasının delilik olarak nitelendiği bilinir. Gerçekten Osman Paşa'nın yanında 30 - 40 civarında top ile 10 bin kadar askerin kaldığı, bunların da bir kısmının yaşlı ve güçsüz olduğu nakledilmektedir.

Asıl kuvvetlerin çekilmesinden sonra harekete geçen Safeviler Osman Paşa'yı Şirvan'ın merkezi Şemahı'da kuşatır. Kırım Hanının kardeşi Adil Giray kumandasındaki Kırım kuvvetlerinin yardımlarına rağmen daha fazla dayanamayacağını anlayan Osman Paşa, Derbend adıyla da anılan Demirkapı'ya çekilir ve burada aylarca yerli halkla mücadeleler vererek tutunmaya çalışır (1579).

Başına buyruk hareket eden Adil Giray'ın esir düşmesi üzerine bu defa Kırım Hanı Mehmed Giray'ın yardıma gelmesiyle kuvvetlenen Osman Paşa önce yerli isyancıları bertaraf eder, ardında da Bakü kalesini inşa ettirir. Merkezin de desteğiyle Hazar Denizi'nde bir donanma teşkil eder. Donanmanın başına Bahr-ı Kulzüm veya Bahr-ı Şirvan kaptanı olarak Azak (Kefe) Sancak Beyi Mehmed Bey getirilmiştir. Ancak Lala Mustafa Paşa'nın yerine Sinan Paşa'nın Şark serdarlığına atanması, onun da Kars'tan öteye geçmemesi Osman Paşa'yı zor durumda bırakacaktır. Demirkapı'ya çekilen Osman Paşa, Sinan Paşa'nın yardım etmemesi üzerine doğrudan merkezle irtibata geçer. Silistre Sancakbeyi Yakup Bey kumandasındaki Rumeli ordusu Demirkapı'ya gelir. Bu sıralarda Osmanlı kuvvetleriyle Safevi askerleri arasında kanlı savaşlar cereyan etmektedir.

Meşaleler ışığında savaş
O sırada cereyan etmekte olan Osmanlı-Safevi savaşlarının en kanlısı 8-11 Mayıs 1583 tarihlerinde Osman Paşa kuvvetleri ile Kaçarlı İmamkulu askerleri arasında Baştepe denilen yerde meydana gelen Meşaleler Savaşı'dır. Bu savaşın en önemli özelliği, yakılan meşalelerle gece de devam etmesidir. Halbuki o dönemlerde çarpışmalara geceleri ara verilir, sabah olunca devam edilirdi.

Burada büyük bir kumandanlık örneği veren Osman Paşa, aynı zamanda iyi bir devlet adamı olarak da kendini göstermiştir. Zira askere gönül alıcı davranışlarda bulunmuş, attan düşenleri kendi yedeklerine bindirmiş, yaraları da kendi eliyle sarmıştır. Galip gelerek Şemahı'ya giren Osman Paşa, kaleyi onartır, böylece Kafkaslardaki İran varlığına son verir. Bu savaşta İranlılar 10 binden fazla kayıp vermişler ve bir daha Şirvan'a saldırmaya cesaret edememişlerdir.

Osman Paşa Şirvan ve Dağıstan'da iktisadî, idarî ve imar faaliyetlerinde bulunarak bölgede Osmanlı hakimiyetini tesis etmiş ve bu husus 1590'da imzalanan Osmanlı-Safevi Antlaşması'yla da tescillenmiştir. Şirvan bölgesi Şemahı ve Demirkapı (=Derbend) merkezli 2 eyalete ve birçok sancağa ayrılmıştır.

Kefe Beylerbeyi Cafer Paşa'yı Şirvan serdarı bırakarak III. Murad'ın emriyle bölgeden ayrılan Osman Paşa Kefe'ye gelir. Burada kendisine gerekli yardımda bulunmayan Kırım Hanı Mehmed Giray'ı ortadan kaldırarak kardeşi İslam Giray'ı hanlık makamına oturtur. Kendisine Kılıç Ali Paşa kumandasındaki Osmanlı donanmasının yardımı olmuştur. Daha sonra da donanma gemileriyle Kefe'den İstanbul'a gelir (Haziran 1584).

Şehre “Allah seni padişaha bağışlasın" alkışlarıyla giren Osman Paşa, Sultan III. Murad'ın huzuruna çıkar ve onun tarafından “Safâ geldin Osman!" sözüyle karşılanır. Saatlerce Kafkasya maceralarını padişaha anlatan Özdemiroğlu, sık sık Sultan Murad'ın, “Aferîn Osman!", “Berhurdâr ol Osman!" şeklinde iltifatlarına mazhar olur. Daha da önemlisi, Sultan Murad'ın başındaki sorgucu çıkarıp Osman Paşa'ya giydirmesi, belindeki değerli hançeri beline takması gibi o zamana kadar hiçbir vezire yapılmamış taltifler idi.

Daha sonra III. Murad ellerini kaldırarak, “İki cihanda yüzün ak olsun! Allah senden râzı olsun. Dünyalar durdukça durasın" duasını yapar; saray ağalarına, Osman Paşa'nın baştan ayağa giydirilip ata bindirilmesini ferman eder. Bu arada rakipleri tarafından aleyhine çıkarılan 'afyon mübtelâsı' yaftasının aslı olmadığı da anlaşılmıştır. Hatta Sultan Murad'ın bu münasebetle, “Bize Osman Paşa içün keyfe mübtelâdur ve andan gayra âlûde-i bâde-i hamradur. Veziriâzam olsa dîvân sürmeğe kâdir değildür dimüşler idi. Dört sâat oldu ki, mukabilimde durdu. Bu kadar guftugûda anun âsarı zâhir olmadı... Tahkîk malûmum oldu. Birine ibtilâsı yoğ imiş" sözlerini söylediği nakledilir.

Bu ifadelerden Sultan Murad'ın bu uzun görüşmeyi yapmasının biraz da Osman Paşa'yı sınama amacına yönelik olduğu sonucu çıkarılabilir.

Savaş esnasında vefat eden Osman Paşa kahramanlık dolu bir ömür geçirmiştir.
Savaş meydanlarında 40 yıl
III. Murad tarafından 1584'de sadrazamlığa getirilen Osman Paşa Kırım'da çıkan karışıklıkları sona erdirmek üzere aynı yılın Ekim ayında buraya hareket eder. Ancak soğukların başlamasıyla Bosna Beylerbeyi Ferhad Paşa'yı göndererek kendisi Kastamonu'da kışlar. Kırım meselesi halledilince de doğrudan İran yönüne hareket emrini alır. Hazırlıklarını tamamladıktan sonra 1585 Nisan'ında Kastamonu'dan ayrılan Osman Paşa, Erzurum üzerinden Tebriz'e yönelir ve Safevi direnişini kırarak şehre girer. Ancak bir süredir devam eden hastalığı iyice artmış, hatta Erzurum'dan itibaren zaman zaman tahtırevan kullanmak zorunda kalmıştır.

Tebriz'de bir kale inşa ettiren Osman Paşa Osmanlı ve İran arasında defalarca el değiştiren bu şehirde kalıcı olarak tutunmanın yollarını aramaktadır. Hatta bir sohbet sırasında yakın dostları Gazi Giray ve Âsafî Mehmed Bey'e, “Ben gidince Acem yine Tebriz'e gelecektir. Buranın Osmanlı Devleti'nde kalması zordur. Kırım hanı gözetlerse belki... Ordumuz çekilince Tebriz'i kim kayıracak? Van ve Erzurum beylerbeyleri kâfi değil" dediği nakledilir.

O sırada Osmanlı askerlerinin tahrike kapılarak Tebriz'de katliam yapmaları, zaten hasta olan Osman Paşa'yı derinden sarsar. Safevilerin hemen harekete geçmesi üzerine Şenbigazan'a gelen Osman Paşa onları püskürtmüşse de, 30 Ekim 1585 gecesi Acısu menzilinde vefat eder. Ölümü bir süre askerden gizlenir, daha sonra vasiyetigereği Diyarbekir'deki türbesine defnedilir.

Çağdaşı tarihçi Selanikî Mustafa tarafından şecâat, şehâmet ve savaşmakta Sâm, Neriman, Rüstem ve İsfendiyar gibi İran'ın efsanevî kahramanlarına benzetilen Osman Paşa, bir başka tarihçi Naîmâ Mustafa tarafından da 'zamanının Rüstem'i ve tek kahramanı' olarak nitelendirilir.

3. İslâm halifesi Hz. Osman'ın adını taşımasından dolayı Safevilerce sevilmeyen Özdemiroğlu, onlar tarafından ismi kötü anlamında 'Adı Yaman' şeklinde anılmıştır. Ömrünün yaklaşık 40 yılını savaş meydanlarında geçiren Osman Paşa'nın Karakaytas adlı siyah atı da kendisi kadar ün salmıştır.


Özdemiroğlu Osman Paşa Habeşistan, Şemahı, Demirkapı ve İstanbul'da hayır müesseseleri yaptırmış, İstanbul'da inşasını başlattığı medresesini daha sonra Hadım Mesih Paşa tamamlatmış, yanına da bir mescit inşa ettirmiştir. Diyarbekir'de vakıf dükkânları, Demirkapı'da cami ve hanları, Şemahı'da ise yine cami ve tekkesi vardır.

Güzelliği dillere destan olan Mihridil adlı eşi için İstanbul'da şairlerin şiirler yazdığı bilinmektedir. Soyu kızından devam eden Osman Paşa ailesinin son fertleri halen İstanbul'da yaşamaktadır.