Arakanlı Müslümanlar yedi yıldır yeniden soykırım ve zorunlu göç yaşıyor

Arakan'da Müslümalara karşı yeni zulümler
Arakan'da Müslümalara karşı yeni zulümler

Yüz yıldır baskı ve şiddet altında yaşayan Arakanlı Müslümanlar, bugüne dek defalarca katliama uğradı. 1942 yılında 150 bin kişinin öldürüldüğü katliamlar, günümüze dek çok kez tekrarlandı. 2017'de yeniden alevlenen olaylarda 600 bini aşkın Arakanlı Bangladeş’e sığındı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, dünya kamuoyuna yaptığı açıklamada, Arakan Müslümanlarının Myanmar ordusunun Rakhine Eyaleti'nin kuzeyinde kapsamlı bir katliam ve kundaklama harekâtı yürüttüğü 2017 yılından bu yana, en ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğunu belirtti. 25 Ağustos 2024, ordunun insanlığa karşı işlediği suçların ve 750 binden fazla Arakanlıyı Bangladeş'e kaçmaya zorlayan soykırım hareketinin başlamasının yedinci yıl dönümü.

Geçtiğimiz aylarda Myanmar Ordusu ve Etnik Arakan Ordusu, Rakhine Eyaleti'ndeki Müslüman topluluklara karşı katliamlar, kundaklamalar ve yasa dışı askere alma eylemleri gerçekleştirdi. Dünyanın görmezden geldiği vahşetin tanıklarına göre, 5 Ağustos'ta Bangladeş sınırı yakınlarındaki Maungdaw kasabasında, çatışmalardan kaçan sivillere yönelik insansız hava aracı saldırıları ve bombardımanın ardından yaklaşık 200 kişinin öldürüldüğü bildirildi. Hâlen Myanmar'da yaklaşık 630 bin Arakanlı Müslüman, kendilerini yeni çatışmalara karşı son derece savunmasız bırakan bir ırk ayrımı sistemi altında yaşamaya zorlanıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Asya Direktörü Elaine Pearson, “Rakhine Eyaleti'ndeki Müslümanlar, ordunun 2017'deki zulmünü trajik bir şekilde anımsatan ihlallere maruz kalıyor," diyor ve ekliyor: “Silahlı kuvvetler bir kez daha binlerce Müslüman'ı öldürerek, evlerini kundaklayarak göçe zorluyor ve onlara gidecek güvenli bir yer bırakmıyor.”

Arkanlı Müslümanlar, bir yıl süren gayriresmî ateşkesin sona erdiği Kasım 2023'ten bu yana yeniden çatışmaların ortasında kaldı. Mynmar Ordusu, Rakhine Eyaleti'ndeki kontrolünü hızla genişletirken; helikopterlerin ve topların desteğiyle yürüttüğü kara saldırılarında sivillere, -kadın, çocuk ve yaşlı ayırımı gözetmeksizin- orantısız şiddet uyguladı. Nisan ayı sonlarında Arakan Ordusu güçleri, Buthidaung'daki Müslüman köylerine saldırmaya başladı. Bu şiddet sarmalı, bombaladıkları, yağmaladıkları ve yaktıkları Müslüman mahallelerini 17 Mayıs'ta ele geçirmeleriyle sonuçlandı.

İnsanlık dışı uygulamalar, o günden beri daha batıya, Maungdaw'a kadar genişledi. Kundaklama ve yağmalama da dâhil olmak üzere daha fazla suistimali ve yerinden edilmeyi teşvik etti. Eski adı Twitter olan X'te paylaşılan, 5 Ağustos saldırılarına ait dört videoda onlarca erkek, kadın ve çocuk cesedi görülüyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün de teyit ettiği üzere saldırının gerçekleştiği yer, Maungdaw kasabasının batı sınırı olarak belirlendi. Katliamın tanıkları, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne bu olaylardan Mynmar Ordusu'nun sorumlu olduğuna bildirdiler. Cunta Komitesi ve Myanmar Ordusu ise saldırılarla ilgili olarak birbirlerini suçladılar.

Maungdaw'da yaşayan 24 yaşındaki bir Müslüman, “Son iki ay boyunca Arakan Ordusu ile Myanmar Ordusu arasında topçu mermileri ve insansız hava araçlarıyla ciddi çatışmalar yaşandı. Her gün çok sayıda Arakanlı Müslüman, öldürüldü ya da yaralandı,” diyor. Çatışmalar mahallesine kadar ulaştığında evini terk etmek zorunda kalan genç Müslüman, “Karşıya geçmek için binlerce insanın yolculuk yaptığı nehir kıyısına doğru ilerledik. Birden insansız hava araçları belirdi ve kalabalığın üzerine bomba yağdırmaya başladı. Bizim 70-80 kişilik grubumuzda 20'ye yakın insan öldü, ben dâhil 10 kişi de yaralandı,” diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne, babasının bir insansız hava aracı saldırısında öldürüldüğünü belirten 18 yaşındaki bir başka Müslüman, “Biz kaçarken Naf Nehri, katledilmiş Müslümanların cesetleriyle doluydu,” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Çeltik tarlalarında ve nehir kıyısında çok sayıda ceset gördüm. Çok üzgünüm!”. Bangladeş'e geçerken teknesi nehirde alabora olmuş ve iki düzine kadar insanın boğulmasına tanıklık etmiş. O ve kardeşi, plastik bir varile tutunup kıyıya çıkmışlar. Sınırı geçmeye çalışan annesinin, Bangladeş sınır muhafızları tarafından tutukladığını ve o zamandan beri gözaltında tuttuğunu söylüyor. Ayrıca sınır muhafızlarının ocak ayından bu yana sığınmacıları, Rakhine sınırı boyunca geri itme uygulamalarına zorladığı da bildiriliyor. Bütün bu olaylar, Kasım 2023'ten bu yana Rakhine ve Güney Çin eyaletlerinde 320 binden fazla Müslümanı yurtlarından etti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Arakan Müslümanlarının Myanmar'ın yanı sıra sürgün edildikleri Bangladeş'te de ağır baskı gördüğünü dünyaya açıkça duyuruyor. Buna karşın Myanmar'daki Cunta Rejimi, silahlı gruplarının desteğiyle Rakhine Eyaleti'nden ve Bangladeş'teki mülteci kamplarından binlerce Arakanlı Müslüman erkeği ve hatta çocukları bile yasa dışı bir şekilde askere aldı.

Diğer yandan Bangladeş'te yaklaşık bir milyon Arakanlı Müslüman mülteci, Cox's Bazar kamplarında silahlı grupların ve suç çetelerinin artan şiddet eylemleri nedeniyle giderek daha vahim koşullarla karşı karşıya kalıyor. Bölgeden gelen cinayet, insan kaçırma, zorla askere alma, gasp ve soygun haberleri hız kesmiyor. Bangladeş idari makamları bile mültecilerin korunma, eğitim, geçim kaynakları ve dolaşım imkânlarına erişim sağlamakta başarısız olduklarını itiraf ediyor.

Bu mülteci kamplarından birinde yaşayan bir öğretmen, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne yazdığı mektupta, “Müslüman öğrencilerimiz ve bölgedeki tüm toplumun güvenliği için kalbim sızlıyor,” diyor. Adını vermek istemeyen bir öğretmen, öğrencilerinin ya fidye için kaçırıldığını, ya yasa dışı bir şekilde askere alındığını ya da aileleri tarafından korkudan eve kapatıldığını, bu nedenle de giderek daha fazla devamsızlık yaptıklarını anlatıyor ve ekliyor: “Acımasız çete faaliyetleri, tam bir terör ortamı doğurdu. Korku, artık her yerde hissediliyor, bu gerçekten boğucu bir ağırlık.”

Bangladeş'in geçici başbakanı Muhammed Yunus, Bangladeş'te barınan bir milyondan fazla Arakanlı Müslüman'ı desteklemeye devam edeceklerini söylüyor. Ancak dış işleri bakanlığı danışmanı, Reuters'e yaptığı açıklamada daha fazla mülteci kabul edecek durumda olmadıklarını ifade ediyor.

Bangladeş'teki Müslüman mülteciler ise güvenlikleri, toprak ve geçim kaynaklarına erişimleri, hareket özgürlükleri ve vatandaşlık hakları sağlandığında evlerine dönmek istediklerini söylüyor. Ocak 2023'ten bu yana 5 binden fazla Arkanlı Müslüman, insanca bir yaşam umuduyla Endonezya ve Malezya'ya doğru tehlikeli tekne yolculukları yaptı. Bunlardan en az 520'sinin öldüğü ya da kaybolduğu tahmin ediliyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2017'deki şiddet olaylarına verilen uluslararası tepkinin yetersiz olmasına ve Arakanlı Müslümanlara karşı işlenen suçlardan henüz kimsenin sorumlu tutulmamış olmasına rağmen, uluslararası anlamda bazı adımların atıldığını açıkladı. Mesela Arjantinli bir savcı, Myanmar siyasi ve askerî makamlarından 25 kişi için tutuklama emri talep etti. Dava, ulusal makamların ağır suç zanlılarının milliyetlerine veya suçların nerede işlendiğine bakmaksızın yargılamasına izin veren evrensel yargı yetki ilkesi uyarınca açıldı.

Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Gambiya'nın Soykırım Sözleşmesi kapsamında Myanmar'a karşı açtığı davaya yedi hükûmetin müdahil olmasını kabul etti. Davanın esasına ilişkin duruşmalar büyük olasılıkla bu yıl gerçekleşecek. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Bangladeş'te işlendiği iddia edilen suçlarla ilgili yargı yetkisi sınırlı olmasına karşın konuyla ilgili soruşturma devam ediyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, BM Güvenlik Konseyi'nin Myanmar'daki durumu mahkemeye havale ederek Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin bu davadaki yargı yetkisini genişletmesi gerektiğini savunuyor. Konsey üyeleri, Çin ve Rusya'nın vetolarından korktukları için Aralık 2022'de alınan kararı somut kanıtlara rağmen takip etmediler.

Güvenlik Konseyi üyeleri, Rakhine Eyaleti'ndeki giderek kötüleşen insani durumu ele almak üzere açık bir toplantı yapılmasını desteklemeli ve BM Şartları'nın 7. bölümü uyarınca bir takip kararı için ivme oluşturmalıdır. Ayrıca konsey, ordunun açıkça göz ardı ettiği soykırım davasında Uluslararası Adalet Divanı tarafından emredilen bağlayıcı tedbirlerin uygulanmasında da rol oynamalıdır.

Asya Direktörü Elaine Pearson, “Geçtiğimiz yedi yıl boyunca BM organları ve hükûmetler, Arakanlı Müslümanları daha fazla acıya maruz bırakan ırk ayrımı ve zulüm sistemini sona erdirmek için yeterince çaba sarf etmedi. Devam eden ihlal, yıkım ve yerinden edilme döngüsünün sona erdirilmesi, sorumlulardan hesap sorulması için uluslararası çaba sarf edilmesi artık elzemdir,” diyerek üç maymunu oynayan dünyaya bir mesaj veriyor.

*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım