Asım'ın nesli için yazan şair: Mehmet Akif Ersoy

​Asım'ın nesli için yazan şair: Mehmet Akif Ersoy
​Asım'ın nesli için yazan şair: Mehmet Akif Ersoy

12 Mart İstiklal Marşı'nın kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü vesilesiyle.

Mehmet Akif Ersoy kimdir?

1873 senesinde İstanbul'un Fatih ilçesinde doğdum. Ancak nüfus kaydım, çocukluğumun geçtiği ve ilk eğitimimi aldığım, babamın imamlık yaptığı Çanakkale'nin Bayramiç ilçesindendir. Ailem, köken olarak Özbek ve Arnavut’tur. Annem Buhara'dan gelmiş, babam ise Kosova'nın İpek şehrindendir. Asıl adım Ragîf ’tir. Fakat annem ve arkadaşlarım beni, Âkif adıyla çağırdı. Bu ismi benimsedim.

Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Ben bir şair, yazar ve aynı zamanda bir Müslümanım. İmanımın gereğini yerine getirmeye gayret ettim ve etmeye devam ediyorum. Vatanımın ve milletimin hürriyetini, bağımsızlığını savunmak, Millî Mücadele’nin manevi savaşçılarından biri olmak, benim için büyük bir onurdur. En büyük tutkum ise Türk milletinin yükselmesi ve ulusumun aydınlık geleceğidir.

Eğitim hayatınızdan kısaca bahseder misiniz?

Eğitimime Fatih’teki mahalle mektebinde başladım. Ardından rüştiyede Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca derslerinde başarılı oldum. Rüştiyenin sonlarına doğru annem, medrese eğitimi almamı istemişti. Fakat babamın desteğiyle mülkiye idadisine kaydoldum. Babamın vefatı ve evimizin yanmasıyla eğitim hayatımda değişiklik yaparak baytar mektebine yöneldim. Bu okulda bilimle tanıştım ve şiire ilgim daha da arttı. Baytarlık bölümünü birincilikle tamamladım.

Memuriyet hayatınız nasıl şekillendi. Bu dönemin size neler kattığını düşünüyorsunuz?

Okuldan sonra Ziraat Bakanlığında çalışmaya başladım. İlk görevim, veteriner müfettiş yardımcılığıydı. Rumeli, Anadolu, Arnavutluk ve Arabistan gibi yerlerde halkla yakın temasım, bana toplumun gerçek sorunlarını daha iyi anlama fırsatı verdi. Aynı zamanda memurluğum süresince şiirlerimi de yazmaya devam ettim. Halkla iç içe olmak, insanları daha yakından tanımama ve edebiyatımda halkın sesini duyurmama olanak sağladı.

Millî Mücadele Dönemi'nde nasıl bir tavır sergilediniz?

İstiklal mücadelesinde sözün değil, fiilin adamı oldum. Ben de yurdumun dört bir yanını saran ateşin içinde yer aldım. Bir yanda ordu, bir yanda halk, bir yanda her biri birbirinden değerli kardeşlerim... Ben de sesimle, kalemimle, şiirlerimle onlara ilham verdim. İstiklal Marşı’mızda da olduğu gibi her zaman özgürlük ve bağımsızlık için kalbimi ortaya koyarak yazdım, söyledim.

Şiirlerinizdeki vatan sevgisinin ve millet bilincinin kaynağı nedir?

Vatan sevgisi, bir insanın canından, kanından, ruhundan kopan bir duygudur. Eğer bir insan bu topraklar üzerinde doğmuşsa, bu toprakların kendisine kattığı ne varsa ona sahip çıkmak, onu savunmak bir farz olur. Bu sevgiyi bir yerden almak mümkün değildir; doğuştan gelen bir duygu. Şiirlerimde, bu milletin büyük bir uyanışa ihtiyacı olduğunu, her fertten bir damla vatan sevgisi beklediğimi dile getirdim. O yüzden yurdumun her karış toprağına, her taşına, her insanına gönülden bağlandım.

Şiirlerinizdeki “vatan” ve “millet” temalarını nasıl açıklarsınız?

Şiirlerim, bir milletin uyanışının, vatanın bekasının ve halkın hürriyetinin bir yankısıdır. Her kelimesiyle milletime bir çağrı, bir öğüttür. Vatan, sadece bir toprağın parçası değil, bu toprak üzerinde yaşayan, kimliği, kültürü, değerleriyle varlık bulan bir milletin tamamıdır. Her birey, bu vatanın bir parçasıdır ve onun kurtuluşu, bu milletin tüm fertlerinin ortak bir gayesi olmalıdır.

Şiir yazarken sizi en çok ne etkilerdi?

Milletimin acıları, sevinçleri, mücadeleleri… Hepsi beni etkileyip yazmaya sevk etti. Her bir kelime, milletime olan sevgimden doğdu.

İstiklal Marşı nasıl doğdu, yazılma süreci hakkında neler söylersiniz?

İstiklal Marşı, bir milletin kurtuluşu için, kalbinin attığı, canıyla söylediği bir neşidedir. O zamanlar Türk milleti işgal altındaydı. Bir milletin uyanışı, duygusal bir çığlıkla da başlamalıydı. Beni yazmaya iten ise o milletin şanlı direnişi, uğruna can verilen o kutsal dava oldu. O sırada pek çok öneri vardı ama o marşın dilinin, en güzel şekilde bu millete hitap edecek bir dil olması gerektiğini düşündüm. İçimdeki o ateşi, o kudreti, o direnci, kelimelere dökerek milletimin ruhuna seslendim.

İstiklal Marşı halkla buluştuğunda nasıl bir hisse kapıldınız?

O marş, sadece bir şiir değil; milletimin ruhunun bir yansımasıydı. Her dizede halkımın sesi, yüreği oldu.

“Safahat” adlı külliyatınız, Türk edebiyatının en önemli başyapıtlarından biri. Bu eserde izlediğiniz temel amacı nasıl özetlersiniz?

“Safahat”, yaşadığım dönemin tüm sosyal, ahlaki ve dinî sıkıntılarını yansıttığım bir külliyat. Yedi ayrı kitap hâlinde yayımlandı. Her biri, dönemin çeşitli meselelerine dair derin düşüncelerimi içeriyor. Mesela birinci kitapta, toplumun dertlerine değindim. “Safahat”ta yazdığım her bir şiir, halkımın dertlerine tercüman olma çabasıydı. İslam’ın, insanın ve toplumun gerçek dertlerinin farkına varılmasını istedim. Ama en önemlisi, insanın kendi iç dünyasında uyanışını ve harekete geçmesini sağlamaktı. “Safahat”, bir milletin, bir toplumun en derin hislerine, duygularına ve inançlarına dokunmayı amaçlayan bir eserdir.

“Süleymaniye Kürsüsünde” isimli eserinizde İslam dünyasına dair çok önemli düşünceler var, değil mi?

Evet. Bu eserim, İslam dünyasının içinde bulunduğu ruh hâlini ve ideallerini anlattığım uzun bir manzume. Müslümanların ortak sorunlarına ve bu sorunlar hakkındaki çözüm önerilerime dair önemli fikirler taşıyor. Beni en çok etkileyen şey, bu kitabı yazarken İslam dünyasının durumuna duyduğum derin üzüntüydü.

“Hâtıralar” adlı kitabınızda Mısır ve Berlin gibi şehirlerin izlerini görmemiz mümkün. O dönemin izlenimlerinden neler aktarabilirsiniz?

“Hâtıralar”da hem Mısır'da hem de Berlin'de gördüklerimi ve yaşadıklarımı paylaştım. Her iki şehir de bende derin etkiler bıraktı. İslam dünyasının durumu, Batı karşısında yaşadığımız yalnızlık gibi temalar, bu şiirlerde yer aldı.

“Âsım” adlı eserinizde yer alan “Çanakkale Şehitlerine” şiiri bilinen ve sevilen bir eser. Bu şiirin yazılma sürecinden bahseder misiniz?

“Âsım”da toplumun içsel meselelerini irdeledim. “Çanakkale Şehitlerine” ise bir milletin bağımsızlık mücadelesinin en yüce simgelerinden biri olarak ortaya çıktı. Bu şiir, yalnızca şehitlerimizi anmakla kalmadı; aynı zamanda milletimizin zafer ve kahramanlık duygularını en derin şekilde yansıttı.

Sizce Türk milletinin geleceği nasıl şekillenecek?

Türk milleti, tarihin derinliklerinden gelen bir millettir. Her zaman büyük bir kültürün, derin bir medeniyetin sahibi olmuş, bir imparatorluğun temelini atmıştır. Gelecekte de ne olursa olsun bu milletin ruhu asla sönmeyecek, asla yok olmayacaktır. Ancak bu kutlu yolda ilerleyebilmesi için her bireyin doğru yolda yürümeye devam etmesi, her birimizin ahlaki değerlere, millî bilinç ve kültüre sahip çıkması gerekmektedir. Bilhassa gençlerimizin bu tarihî mirası, en iyi şekilde koruyarak daima aydınlık bir yarına yürümesi lazımdır.

Son olarak gençlere bir mesajınız var mı? Onlara vatan sevgisini nasıl anlatırdınız? Gençlerimiz, hep bir adım ileriye gitmek için mücadele etmelidir. Ama bu mücadele, sadece el birliğiyle olur. Okuyun, araştırın, düşünün, sorgulayın. Kendinize güvenin. Fakat unutmayın ki başarı tek başına değil, birlik ve beraberlikle elde edilir. Vatanınızın, milletinizin birliği ve bütünlüğü için her daim el birliğiyle çalışın. Bu milletin geleceği sizlere emanet. O yüzden bu sorumluluğun farkında olun, onurlu bir miras bırakın. Unutmayınız ki vatan, toprağından, havasından değil; milletin kalbinden beslenir. Bir milletin varlığı, bir arada yaşama iradesindedir.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım