Bangladeş’te Hasina dönemi sona erdi: Protestolar sonrası yeni süreç

Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina, haftalarca süren ve çok sayıda kişinin ölümüyle sonuçlanan protestoların ardından ülkesinden kaçtı. Peki, bir dönüm noktası olarak görülen süreçte neler yaşandı, isyana yol açan nedenler nelerdi ve bundan sonra neler olabilir? Yanıtları, Amerikan Üniversitesi'nin Bangladeş siyaseti uzmanı Tazreena Sajjad veriyor.
Bangladeş'teki isyanı tetikleyen neydi?
Protestolar, 1971 yılındaki Bangladeş Bağımsızlık Savaşı'nda mücadele eden savaşçıların torunlarına uygulanan bürokratik kısıtlamalardan kaynaklanıyor. Bangladeş'teki hükümet pozisyonlarının önemli bir bölümüne kota uygulanması, çeşitli grupları uzun süredir kızdırıyordu. Bu kota sistemi, büyük ölçüde işsiz olan genç nüfusun rağbet gösterdiği kamu hizmetlerinde istihdam edilmelerine büyük bir engel teşkil ediyor. Ayrıca bu kota sisteminin, ne kadarının iktidardaki Awami Birliği Partisi'nin destekçilerine gittiği de tartışma konusu. Konuyla ilgili daha önce de öğrenci hareketlerinin baskısı altında kalan Hasina, 2018 yılında kota sistemini tümüyle yürürlükten kaldırdı. Ancak Haziran 2024'te ülkenin yüksek mahkemesi, bu hamlenin yasa dışı olduğuna hükmederek ülke çapında yeni protestolara yol açtı. Ardından temmuz ayında Bangladeş'in devlet üniversiteleri, uygulanması hâlinde maaş kesintilerine de yol açacak yeni emeklilik reformları nedeniyle öğretim üyeleri ve öğrenciler tarafından gerçekleştirilen bir dizi greve sahne oldu. Başlangıçta protestolar barışçıldı. Ancak Hasina'nın öğrencilere, Bangladeş'in Bağımsızlık Savaşı sırasında Pakistan yanlısı iş birlikçileri tanımlamak için kullanılan “rajakaar” terimini kullanarak hitap ettiği kışkırtıcı konuşması ortamı daha da alevlendirdi.
Awami Birliği'nin silahlı kanadı olan Bangladeş Chhatra Birliği, polisin de desteğiyle öğrencilere göz yaşartıcı gaz ve gerçek mermilerle saldırmaya başladı. Ayrıca yasa dışı infazlar ve işkenceler nedeniyle tartışmalı bir geçmişe sahip paramiliter grup Rapid Action Battalion da isyancıları bastırmak için görevlendirildi. İlk öldürülenlerden biri olan üniversite öğrencisi Abu Sayeed’in videosunun internette yayılmasının ardından protestolara daha fazla kişi katıldı. Bu durum, polis ve silahlı grupların daha şiddetli bir şekilde baskı yapmasına neden oldu. Hükümet, okulları ve üniversiteleri kapattı, sokağa çıkma yasağı getirdi ve internet ile telekomünikasyon hizmetlerini kesti. Öğrenci liderleri tutuklandı ve taleplerini geri çekmeleri için zorlandı. Bütün bunlar, Hasina'nın derhal istifasını talep eden isyancıların protestolarının kitlesel bir ayaklanmaya dönüşmesine yol açtı. Binlerce protestocu sokağa çıkma yasağını hiçe sayarak Dakka'ya doğru uzun bir yürüyüş için toplanırken başbakan Hasina istifa ederek ülkeyi terk etti.
Siyasi huzursuzluğun daha geniş bir bağlamı var mı?
Kesinlikle. Dünya kamuoyunun dikkati büyük ölçüde kota protestolarına odaklanmış olsa da hükümete karşı bir dizi şikâyet zaten birikmiş durumdaydı. Hasina'nın yönetimindeki Bangladeş, bir dönem ekonomik büyüme yaşadı. Ancak bu, birçok Bangladeşli için ekonomik refaha dönüşmedi. Fırsat eşitsizliği, özellikleri genç nüfusun belini büken yüksek işsizlik oranları ve hızla artan enflasyon, ülkede sürekli gerilim kaynağı oluşturuyordu.
Bu arada Awami Birliği, yolsuzluğa karşı sıfır tolerans politikasını benimsemesine rağmen hükümet yetkilileri; kara para aklama, rüşvet ve adam kayırma skandallarla sık sık gündem gelmeye devam etti. Awami Birliği, 2008'deki ezici zaferinden bu yana ülkenin demokrasisini aşındırdı. Örneğin 2011 yılında hükümet, teknokratlardan oluşan 90 günlük geçici yönetimin seçimleri organize etmesine ve iktidar transferlerini denetlemesine izin veren bir düzenlemeye son verdi. Ardından muhalefete yönelik baskılar artırıldı. Aktivistlerin, muhalefet temsilcilerinin ve insan hakları savunucularının taciz edilmesi ve gözaltına alınması giderek sıklaştırıldı. Bununla da yetinilmeyip mizah kullanarak yapılan kritikler ve sosyal medya paylaşımları da dahil olmak üzere hükümete yönelik her türlü eleştiri suç hâline getirildi.
1971 Savaşı, Bangladeş siyaseti için neden hâlâ önemli?

Bağımsızlık Savaşı, Bangladeş'te kimliğin ve siyasetin merkezinde yer alıyor. 1947'te Britanya'nın Hint Yarımadası'nın güneyini bölmesiyle savaş tohumları yıllar önce atılmıştı. Bu süreç, Bengal Eyaleti'nin şiddet yüklü olaylarla bölünmesi ve doğu kısmının Doğu Pakistan'a dönüşmesiyle sonuçlandı. Bölünmenin ardından Batı Pakistan, Doğu Pakistan üzerindeki siyasi ve ekonomik hâkimiyetini devam ettirmeye çalıştı. Aynı zamanda da farklı kültürlere ve dil miraslarına rağmen tek bir ulusal kimlik geliştirmeye çalıştı. O dönemde Doğu Pakistanlıların yüzde 56'sının anadili olan Bengalce marjinalleştirilme çabalarına uğradı. Doğu Pakistan'ı Hindu etkisinden “temizleme” politikaları, geniş çaplı öğrenci protestolarına ve artan bağımsızlık çağrılarına neden oldu.
1971 yılında bağımsızlık yanlısı hareketleri bastırmayı amaçlayan Batı Pakistan askerî harekâtı ile Doğu Pakistan güçleri arasında dokuz ay süren çatışmalar, 500 bin ila 3 milyon Bangladeşlinin ölümüyle sonuçlandı. Bu savaşın koşulları, o zamandan beri Bangladeş'in politikalarını şekillendiriyor. Hasina'nın Awami Birliği de dahil olmak üzere ülke siyasetine hâkim olan partiler, sıklıkla Bağımsızlık Savaşı'ndaki başarılarını siyasi araç olarak kullanmaktan geri durmuyor. Siyasi liderler de 1971'i pozisyonlarını meşrulaştırma, destek sağlama ve muhalefet partilerini gayrimeşru gösterme aracı olarak kullanıyorlar.
Hasina'nın ayrılışı Bangladeş'in siyasi hanedanlarının sonu mu?
Hasina'nın istifası, en azından şimdilik Bangladeş'teki Awami Birliği iktidarının sona erdiğini gösteriyor. Bangladeş de dahil olmak üzere Güney Asya'daki ülkeler, büyük ölçüde siyasi hanedanlar tarafından şekillendiriliyor. Dolayısıyla halkın geniş bir kesiminin Awami Birliği'nin yanı sıra; diğer köklü siyasi partileri, -Bangladeş Milliyetçi Partisi, Cemaat-i İslami ve Jatiya Partisi- reddetmesi beklenmiyor. Bu köklü partiler, şüphesiz yeniden toparlanmaya çalışacak. Awami Birliği, kamuoyunun duyarlılığı göz önüne alındığında kısa vadede etkili bir şekilde örgütlenemeyecek olsa da diğerleri vaat edilen gelecek seçimlerde yer almak için yoğun bir çaba gösterecek. Şu an Bangladeş'in siyasette, potansiyel olarak öğrenci hareketinden doğacak yeni seslere ve yüzlere sahip olması için bir fırsat doğmuş olabilir.
Ordunun geçici olarak kontrolü ele almasından ne anlamalıyız?
Bangladeş'in bağımsızlığından bu yana ordu, ülkenin siyasi yöneliminin şekillenmesinde büyük bir rol oynadı. Bangladeş, 1975'ten 2011'e kadar en az 29 askerî darbe ve karşı darbe yaşadı. Ayrıca 1977'den 1981'e ve 1981'den 1990'a kadar doğrudan askerî yönetim altında kaldı. Ordunun Bangladeş siyasetine sık sık müdahale etmesi göz önüne alındığında, şu anda ülkenin geçici kontrolünü ele geçirmiş olması şaşırtıcı değil. Pek çok Bangladeşli için ortaya çıkan siyasi boşluk ve mevcut belirsizlik göz önüne alındığında, bu durum bir nebze istikrar anlamına bile gelebilir. Ancak öğrenci liderleri, askerî müdahalenin siyasetten tamamen çekilmesini talep ediyor. Bu çağrıyı dikkate alan komutan Waker-uz-Zaman, protestoculara ordunun taleplerini karşılayacağına dair güvence veriyor. Ordunun verdiği sözleri tutup tutmayacağı ve tüm yetkiyi sivil bir geçici yönetime devredip devretmeyeceği henüz öngörülemiyor.

Peki bundan sonra Bangladeş'i neler bekliyor?
Bangladeş'i nasıl bir geleceğin beklediğini tahmin etmek için henüz çok erken. Çünkü ülkede durum son derece değişken ve her an değişiyor. Hasina'nın ani ayrılığı, onun iktidarına son verilmesini destekleyen milyonlarca protestocu arasında bir rahatlama ve kutlama nedeni oldu. Protesto liderleri; kapsayıcı, yolsuzluktan arındırılmış ve demokratik bir hükümet için net bir vizyon ortaya koymuş durumda. İstemedikleri şey ise kendilerinin katılımı ve katkısı olmadan kurulacak geçici bir hükümet. Öğrenci liderleri, geçici hükümette görmek istedikleri adayların bir listesini hazırladı. Nobel ödüllü Muhammed Yunus, başdanışmanlık görevini kabul etti. Bu arada Bangladeş Milliyetçi Partisi ve Cemaat-i İslami liderleri, geçici hükümetteki pozisyonlar için yarışıyor. Fakat siyasi geçişler son derece zorlu ve değişken olabilir. Ülke çapında yağma, kundaklama ve şiddet olayları da yaşandı. Söylentiler ve dezenformasyon kampanyaları, bu değişken durumda kesinlikle önemli bir etkiye sahip olacaktır. Ayrıca siyasi kargaşa ve sokağa çıkma yasağının ülke ekonomisine verdiği büyük zararlar da dikkate alınmalıdır. Komşu ülkeler, özellikle de Hindistan, bu değişken duruma dikkat ediyor. ABD, AB ve Çin gibi stratejik unsurlar da Bangladeş'in bölgesel jeopolitiği ve küresel ekonomi göz önüne alındığında, bundan sonra neler olacağını merakla takip ediyor.
*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.