Başarmak kafada başlar

Yazan: Buğra Serdaroğlu
Yazan: Buğra Serdaroğlu

Sadece başarılı, mutlu veya mükemmel olmayı istemek yeterli değil. Ne istediğimizi bilmeli, onu başarabileceğimize inanmalı ve ilk adımı atmak için bir şeyler yapmalıyız.

Kullandığınız birçok eşyanın aslında güçlü bir inancın sonucunda icat edildiğini hiç düşündünüz mü? Telefonu, televizyonu, bilgisayarı veya otomobili icat eden mucitler, bu icatları önce kafalarında tasarladılar, sonra gerçeğe dönüştürmek için güçlü bir istek duydular. Ancak hepsinden önce yeni bir ürün ortaya koyacaklarına inandılar. Çünkü, başarmak kafada başlar. Hiç küçük de olsa bir şeye gerçekten inandığınız ve gerçekleştirdiğiniz bir deneyim yaşadınız mı? Arkadaşlarınızla oyun oynarken birinci geleceğinize tamamen inanıp gerçekten herkesi yendiğinizde veya akşama en sevdiğiniz yemeğin pişeceğine inandığınız ve gerçekten piştiğinde yaşadığınız hazzı bir düşünün. Yani gerçekten inandığımızda neler yapabildiğimizi görmek pek de imkansız değil. Güçlü bir inanç, bizi ileri doğru iter. Bize harekete geçme ve başarılı olma motivasyonunu sağlar. Bu, günlük hayatta spor yapmaya karar verdiğimizde de geçerlidir; büyük bir hedefin peşinde koştuğumuzda da… Ünlü yazar Honore de Balzac’ın da dediği gibi: “Kuvvetli bir inançtan başka hiçbir şey, kuvvetli bir iş çıkaramaz.” Sadece başarılı, mutlu veya mükemmel olmayı istemek yeterli değil. Ne istediğimizi bilmeli, onu başarabileceğimize inanmalı ve ilk adımı atmak için bir şeyler yapmalıyız. Böylelikle zihnimizde gizlenen ve çabalarımıza engel olan şüphe ve belirsizlikleri ortadan kaldırabiliriz. Ama yeterince emin değilsek karşılaştığımız ilk engelde bir dal gibi kırılırız. Neyi başarmak istersek isteyelim, yeterliliğimizi sorgulayan sayısız engel olacaktır. O engellerden kurtulmanın tek yolu, yapabileceğimizden emin olmaktır. Iowa Üniversitesinde yapılan bir çalışma, güven ve inancın başarıyı nasıl etkilediğine dair önemli sonuçlar ortaya koydu. Çalışmaya göre öğrenciler, güven ve inanç düzeylerine göre gruplara ayrıldı ve performansları değerlendirildi. Araştırmacılar, inanç ve güvenin performansı etkileyeceklerini düşünüyorlardı ve haklı çıktılar. Yüksek güven grubunda yer alan öğrenciler, düşük güven grubunda yer alanlardan daha iyi performans göstermişlerdi.

Bazı hedeflere ulaşmak diğerlerinden daha kolay ve daha hızlı olabilir. Ancak bazılarına ulaşmak için zamana, azme ve sabra ihtiyaç vardır. Ancak pek çok insan istediklerini başaramayacağını düşünüp pes ediyor. Aslında böyle düşünmek için hiçbir sebep yok. Mesela kariyerinin yükseliş döneminde Vietnam Savaşı’na karşı olduğu için 4 yıl boyunca hapiste kalan ve hapisten çıktıktan sonra dünyanın gelmiş geçmiş en iyi sporcularından biri olan Muhammed Ali böyle düşünmedi. Muhammed Ali, sayısız kez başarısız oldu. Binlerce yumruk yedi, çok kez yere düştü ve birçok maç kaybetti. Ancak diğer oyunculardan bir farkı vardı: İnanç. İsabetsiz yumrukları veya kaybettiği hiçbir maç onun inancından en ufak bir parça götürmedi. Çünkü başarılı olmasını sağlayan en büyük etmenin başarısızlıklarından çıkardığı dersler olduğunu düşündü. Aslında Ali’nin bu tavrı herkes için önemli bir örnek. Tekrar tekrar başarısız olabiliriz ancak inancımız olduğu sürece zafere daha da yaklaşmış oluruz. Çünkü “Sen zafere inanırsan zafer de sana inanır.” Unutmayın, inançlar bizi motive eder ve en sonunda hedeflerimize, arzularımıza ve başarıya ulaşmamızı sağlayacak eylemlere yönlendirir. Kendimize bir hedef belirledikten sonra oraya ulaşmak için ne yapmamız gerektiğini ve bunu daha önce başaran insanların örneklerini hep göz önünde bulundurmalıyız. Artık hedeflerimiz netleştiğine göre, ihtiyacımız olan tek şey bunu yapabileceğimize inanmak ve harekete geçmek!