Disiplin ile özgürlük: İç disiplinin hayatı geliştiren gücü ve önemi

Günün sonunda eli boş kalacağımızı bilsek de incir çekirdeğini doldurmayan meşgalelerle yalnızca dakikalarımızı değil; saatlerimizi, hatta günlerimizi kendi elimizle ziyan ediyoruz. Duygu ve düşüncelerimiz, hatta dava olarak benimsediğimiz ideallerimiz de hesapsızca boşa harcanan zaman içinde esen rüzgârlara göre mütemadiyen değişiyor ve değiştikçe eriyor.
Peki, bu cendereden çıkmak mümkün mü? Öncelikle zamanımızı israf etmeden, verimli kullanmanın yollarını arayarak işe başlayabiliriz. Bu süreçte yeteneklerimizi keşfedebilmek ve geliştirebilmek içinse sağlam bir öz denetime ihtiyacımız var. Diğer bir ifadeyle disipline… Disiplin, başarının anahtarlarından biri ve yeteneklerin ortaya çıkarılması için gerekli olan prensipler bütünüdür. Zannedilenin aksine insanı sınırlandıran değil, tam tersine özgürleştiren de bir kavramdır.
Ortaöğretim hayatım boyunca sessiz ve sakin bir öğrenciydim. Buna rağmen sınıfta kurallara aykırı herhangi bir davranış sergilersem “disipline gitme” korkusu içimde hep vardı. Çocukluk yıllarımda disiplin; daha çok kuralları ihlal eden öğrencileri hizaya sokan, okul kurallarına uymalarını sağlayan bir sistem olarak algılanıyordu. Buna mukabil her sabah okul bahçesinde, sıcakta, yağmurda, karda, ayazda istisnasız olarak askerî bir nizam içinde sıraya dizilirdik. Bir öğretmen ya da çoğu zaman okul müdürü, otoriteyi temsil eden bir komutan edasıyla konuşur, biz ise bu uygulamayı “disiplin” adı verilen bir zorlamanın gereği olarak kabullenirdik.
Bizim dönemimizde, -çocuk ruhuna aykırı olduğu aşikâr olan- bu uygulamalardan nasibini almayan neredeyse kimse yoktur. Sanıyorum bu psikolojinin etkisiyle disiplini kaçınılması gereken, sıkıcı ve baskılayıcı bir şey olarak algıladık. Özetle disiplinin kötü olduğu, insanı kısıtladığı, yeteneklerini ortaya çıkarmasına fırsat vermediği ve her daim disiplinsiz özgürlüğün daha iyi olduğu fikri yıllarca zihnimizde yer etti. Ancak yıllar sonra fark ettim ki disiplin, nitelikli ve istikrarlı işler ortaya koyabilmek için son derece önemli bir etkenmiş. Bu yüzden de özgürlüğün düşmanı değil, tam tersine onun sağlıklı bir şekilde yaşanabilmesi için gerekli olan bir yapı taşıymış. Disiplinsiz bir özgürlük, insanı yalnızca savrulan bir yaprak misali rüzgârın insafına bırakırken; disiplinli bir özgürlük, kişiye istikamet ve güven kazandırır.
Kendi prensiplerini belirlemek ve bu prensipler doğrultusunda istikrarlı bir şekilde ilerlemek hem bireysel tatmini artırır hem de hedeflerine ulaşmada önemli bir avantaj sağlar. Disiplinin sağladığı düzen ve istikrar olmadan, yeteneklerimizi verimli bir şekilde kullanmak ve potansiyelimizi gerçekleştirmek oldukça zordur. Özgürlük, ancak disiplinle birleştiğinde anlam kazanır ve bizi gerçekten özgür kılar.
- Zamanın bizi peşinde sürükleyerek büyük bir hızla aktığı ve bütün gücümüzle çabalasak da hiçbir şeye yetişemediğimiz bu çağda, sakince durup aklıselim ile baktığımızda gördüklerimiz aşağı yukarı aynıdır: Hovardaca harcanan ve boşa tükenen zaman…
Öz disiplin, tamamen insanın kendi içsel kararlarıyla başlar. Kendi irademizle bir düzen kurmaya ve sorumluluklarımızı aksatmadan yerine getirmeye karar verdiğimizde, daha iyisini ortaya koyma niyetimiz de güçlenir. Bu kararlılıkla hareket ettiğimizde hem kendimizden memnun olur hem de çevremizdeki insanlara ilham veren, örnek alınan bir kişiliğe sahip oluruz.
Disipline, yalnızca çalışma hayatımızda değil, hayatımızın her alanında ihtiyacımız var. Zira disiplinli bir yaşam tarzı hem maddi hem de manevi anlamda insanın kendisini gerçekleştirmesine imkân verir. Dolayısıyla insanın hem dünya hayatında hem de ahiret yolculuğunda başarıya ulaşabilmesi için disiplin şarttır. Gerçek huzur ve başarı; içten gelen bir disiplinle, samimi bir niyet ve azimle mümkündür.
Her günümüzü bir önceki günden daha iyi hâle getirmek, ancak ulvi bir hedefe sahip olmakla mümkündür. Bu hedef doğrultusunda ilerlerken karşılaşacağımız engellere yalnızca “olumlu düşünerek” yaklaşmak, gerçek bir çözüm sunmaz. Zira olumlu düşünce, ancak problemin kaynağını kavrayıp çözüm yolları üretmekle anlam kazanır. O yüzden sadece iyi düşünmek yerine; bilinçli adımlar atmaya, çözüm odaklı bir bakış açısıyla hareket etmeye çalışmak gerekir. Bunu yaparken de motivasyonu beklemek yerine disipline güvenmek, bize daha sağlam bir yol haritası sunar. Çünkü motivasyon, başlangıçta güçlü bir itici güç gibi görünse de zamanla kaybolabilen geçici bir hevesten öteye geçemez. Disiplin ise istikrarlı bir şekilde hedefe odaklanmamızı sağlar ve zorluklarla baş etmemize yardımcı olur.
Bizi geliştiren ve olgunlaştıran ise mücadele ettiğimiz zorluklardır. Bu noktada en kritik aşama, kendimizi gerçekten tanımaktır. Kendi güçlü ve zayıf yönlerimizi doğru analiz edebilmek, hatalarımızı kabul etmek ve bunlardan ders çıkarmak bizi daha ileriye taşıyacaktır. Aynı zamanda bu süreç, insanın kendi iç disiplinini geliştirmesine ve her gün bir adım daha ileriye gitmesine yardımcı olur. Nihayetinde başarı; disiplinli bir çalışma, sürekli kendini yenileme ve kararlılıkla zorlukların üstesinden gelme gayretiyle ortaya çıkar.
Her ne yapıyorsak sakin ama istikrarlı adımlarla ilerlediğimizde, disiplin sayesinde bazı kalıcı alışkanlıklar kazanabiliriz. Bu alışkanlıklar, zamanla güçlü bir iradeye sahip olmamızı sağlar.
Sabır ve azimle pekiştirilen bir disiplin, her geçen gün bizi hedeflerimize biraz daha yaklaştırır. Başlangıçta zor ve yorucu görünen süreçler, zamanla bize doğal gelmeye başlar ve aşılmaz görünen engeller disiplinle aşıldığında, başarı da kaçınılmaz olacaktır.
*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.